'Your Eyes Tell'

6.6K 625 631
                                    

PVRIS - You and I

Kitaplarını dolabına yerleştirdi. Jungkook ile yüz yüze tanışmasının ardından bir hafta geçmişti ve Taehyung bu bir hafta da o kadar mutluydu ki etrafındaki herkes onun mutluluğuna şaşırmış, sebebini soruyorlardı.

Ne diyebilirdi ki, hayatının aşkıyla tanıştığını ve onun da kendisiyle tanışmak istediğini öğrendiği için mi bu kadar mutlu olduğunu söyleyecekti? Taehyung her zaman duygularını kaburga kemiklerinin dışına çıkarmaz, ne yaşarsa orada yaşardı. Bu yüzden böyle söylemesi onun için o kadar absürt olurdu ki ağzından çıktığını hayal bile edemiyordu.

Şimdi ise dersten çıkmış üniversiteden çıkacaktı. Bu bir haftada hiç kitapçıya uğramamıştı. O yazmaya devam edemediği ilk  taslağını düzenliyordu. Sadece ona odaklanmıştı. Bir daha bu cesareti bulamayacağını biliyordu. Bu taslak için şu an tam zamanıydı.

Bir günlüğüne kendine tatil vermişti. Belki de bir yerden ilham almalıydı, devam edemiyordu. Taslağı onun için en önemlisiydi çünkü altı tane kitap yazmasına sebep olan şey oydu. Bu yüzden onu ustalık eseri olarak en güzel, en iyi biçimde yazmak istiyordu.

Üniversiteden çıktı. Ellerini cebine sokarak kitapçıya doğru yürüdü. Karşısına çıkan her insanı dikkatli bir şekilde inceliyor, her ayrıntıyı özenle ayırt ediyordu. Yazar olmasını sağlayan zekasına çok şey borçluydu. Her şeyi özenle incelemesi ona her zaman yeni kurguların, olayların hatta betimlemelerin yolunu açıyordu. Kafasında düşüncelerini kuruyor ve bunları kağıda dökerken ekstra bir zaman harcamıyordu.

Kitapçının kapısını aralayarak içeri girdi. Bayan Jeon her zamanki yerinde oturuyordu. İçerisi o kadar güzel kokuyordu ki Taehyung sırf bu koku için bile buraya defalarca gelebilirdi. Taze çekilmiş kahve ve tarçınlı kurabiye kokusu.

"Tünaydın, Bayan Jeon"

"Aa, tünaydın Taehyung. Bunca zamandır neredeydin? Ben de nereye kayboldu diyordum"

"Açıkcası uzun zamandır hatta bayağı uzun zamandır taslağımda can çekişen bir kurgu vardı. Tam boşken onunla ilgileneyim dedim. Biraz ilgiye ihtiyacı var da" sağ elini çenesine götürdü.

Bayan Jeon Taehyung'un bu hareketine güldü. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi fısıldayarak konuştu.

"Seninle sürekli tanıştırmak istediğim oğlum vardı hatırlıyorsun değil mi? Tesadüfe bak, o da bugün burada. Sen kafana göre takıl ben onu çağırayım"

"Sorun olmazsa eğer, biraz daha sonra tanışabilir miyiz? Alacağım kitapları unutmak istemiyorum da"

Sol elini ensesine atarak mahcupça söylediği cümleden sonra Bayan Jeon gülümseyerek başını salladı.

Kendisini kitaplıklarının arasına attığında Dünya'nın en huzurlu yerinin orası olduğunu düşünüyordu.

Hatta bu duyguyu bir kitabında şu şekilde yazmıştı;

" Hani olur ya, burası benim için en iyi yer dersiniz. O anı yaşamasanız bile, hiç görmemiş olsanız bile aklınıza geldikçe kan pompalayan o kan topunun huzura kavuştuğunu, birkaç saniyeliğine ya da dakikalığına çevrenizi saran ateş çemberi misali gerçeklikten kurtulursunuz. Gerçekler belki bir insanın size - o an en nefret ettiğiniz şey bu olsa gerek - seslenişinden tekrar ulaştığında bir ürpermeyle birlikte hala o anın etkisinden çıkamadığınız için bu ürperme hissini de kucaklayarak tutunursunuz. İşte benim için kitapların arası böyle bir yerdi, ta ki o gelene kadar."

Evet bu hatırladığı kısım tam olarak şu an yazdığı kitabın bir kısmındaydı. Gerçekliğini yüzde yüz doğru olduğuna adı gibi emindi.

Petrichor// TaeKook ☑Where stories live. Discover now