8.Bölüm: Sigara...

11.8K 460 144
                                    

Multi: Dolunay

Revirden çoktandır çıkmıştık ve müdürden de izin alamadığımız için eve gidememiştik. E tabi şuan da sıkıcı Edebiyat dersindeydik. Yani şu Edebiyat dersini sınıfta sevmeyen tek kişi bendim sanırım çünkü herkes hocayı zevkle dinliyordu. Asel'de!

"Hocam lavaboya gidebilir miyim?" Dedim. Gerçekten daha fazla sıkılmaya dayanamazdım.

Hoca tam cevap verecekti ki Rüzgâr hemen "Hayır!" Diye bağırdı.

Kaşlarımı çatıp Rüzgâr'a baktım. "Sana be oluyor be!" Diye cırlayıp yine hocaya baktım. "Tabi gidebilirsin." Deyince Rüzgâr'a göz devirdim. Saçlarını sinirle karıştırıyordu. Ona ne oluyorsa artık. Sınıftan çıktığımda tavan yapmış olan özgüvenimi kullanarak saçlarımı savurdum. Lavaboya girip suyu açtım. Parmak uçlarımı yaş edip aynaya baktım. Gözümü kapatıp yaş olan parmak uçlarımı yanağıma değdirmeye başladım. İyikide cam batan yer birazcık yukarıdaydı. Suyun sesi kesilince gözlerimi açtım. Su nasıl kapanmıştı ki? Suyu tekrar açtığımda kesilmediğini anladım. Hızla arkamı döndüğümde görünürlerde kimse yoktu. Kahkaha sesleri gelince kapıya çevirdim bakışlarımı. Orada da kimse yoktu. Deliriyor muydum acaba ben!?

Yok canım ne alâka. Kesin birileri bana oyun oynuyor. Demir bir kapının kapanma sesi gelince endişelenmiştim. Kendi etrafımda döndüm. Tuvalet kapısının hızla açılıp birinin "Böööö!" Demesiyle "Aaaaaaaa!" Diye cırlayıp gözlerimi sıkıca yumdum.

Şuan sanırım kalbim götümde atıyor! Evet evet aynen öyle. Bir süre sessizlik olmuştu. "Tamam tamam korkma. Bu kadar korkacağını bilseydim yapmazdım." Diye konuştu. Gözlerimi açtığımda karşımda duranın Berk olduğunu gördüm. Hızla ayağa kalkıp Berk'e tokat attım. "Timim kirkmi. Bok korkma! Böyle şaka mı olur be! Ödüm koptu." Deyip kaşlarımı çattım.

Alt dudağını dişleyip sinirle bana baktı. İşaret parmağını önümde sallayarak, "Bir daha bana tokat atmaya çalışırsan çok kötü olur!" Dedi.

"Çalışmıyorum. Direkt atıyorum ben!" Deyip hızlıca lavabodan çıkıp sınıfa ilerledim. Kapıyı tıklatıp sınıfa girdim ve hemen yerime geçtim. Rüzgâr'a baktığımda sinirli bir şekilde saçlarını çekiyordu. Açıkçası saçlarını çektiğine bende şaşırmıştım ama çekiyordu. Oflayıp hocanın anlattıklarına vermeye çalıştım kafamı. Bir süre sonra kapının açılmasıyla bakışlarım kapıya kaydı. Tabiki de Berk'ti. Yani başka kim olabilirdi ki? Nefret bakışlarımı iletip tekrardan önüme döndüm.

Kulaklığımı takmış yolda yürüyordum. Aslında bugün taksiyle gidecektim eve ama Asel sağolsun...

Eve yetiştiğimde kendimi kimseye göstermeden direkt olarak odama attım. Odamdaki zil çalınca kaşlarımı anlamamış mânasında çattım. Daha sonra aklıma gelen şeyle gözümden bir damla yaş aktı.

Bugün 13 Eylül'dü. Nasıl olur da annemin ölüm gününü unuturdum! Allah kahretsin! Gözyaşlarım daha da şiddetlenince Gumball&Darwin yastıklarıma sıkıca sarıldım. Unuttum! Nasıl! Yani nasıl unuturum! Annemin!

Odamdan çıkıp en dip köşede annemin eski odasına girdim. Şuan orası boştu. Yani sadece bir çekmece vardı. Çekmecenin içindede ona ait olan eşyalar. Hemen odaya girip ışığı yaktım ve kapıyı kilitledim.

Çekmecenin üst gözünü açıp annemin sigara paketinden bir tane çıkarıp dudaklarımın arasına koydum. Sigaraya annem yüzünden alışmıştım.

-O sigara içerken yanına gitmiştim. Paketinden bir sigara çıkartıp bana uzattı. İtiraz ettiğim için bana 'anneni seviyorsan al' demişti. E tabi bende almıştım. Niye içirdi bana hiçbir fikrim yoktu ama iyikide içirmiş çünkü her darda olduğumda dudaklarımın arasına alıp içime çekiyorum. Buda beni rahatlatıyor-

Erkek Koleji #Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin