°4.Bölüm°

38.7K 725 60
                                    


Gri gözlü'den ;

Hava zifiri karanlık bu dar cansız sokağı aydınlatan tek yegane şey yetersiz sokak lambası. Ve gözleri öfke ile harmanlanmış eli gibi kalbi'de kanlı olan adam. Bastığı her beton parçası geleceği görüyorcasına sarsılıyor ardında umutsuz izler bırakıyordu.

Öfkeliydi ne için olduğunu bilmiyordu. Belki de bilmek istemiyordu. Acısını pis beton zeminden çıkarmaktan başka seçeneği yoktu. Karşısına dikilebilecek adam çoktu fakat onun umrunda bile değildi. Güçlüydü her açıdan, lakabı ayaklı buz parçasına dönmüştü ablası tarafından sırf onu güldürebilecek bir şeyin varlığı yok diye.

Zamanında iyiydi o da normaldi. Zaman her zaman insanlara iyi ile gelmezdi. O da bunu öğrenmişti. Psikolojisi bozuk denilebilecek kıvama gelince kendini her gece koşmaya adadı. Bazen sahil, bazen orman bazen ise böyle terkedilmiş küf kokan sokaklar da.

Son dönemeçten de sapınca evini görmüştü. Büyük bahçeli, dış cephesi bordo ve bembeyaz olan kocaman evine varmıştı. Miras kalmıştı bu ev ona onun için değerli birinden. Rüya gibi bir evdi. Bahçede küçük bir çocuk havuzu, büyük bir salıncak, boyası akmaya başlamış heykelcikler.

Ve üzerinde leke gibi duran tüm konağın etrafını saran arkasındaki ikili de dahil olmak üzere siyah takım elbiseli korumalar. Rüya da böylece sona eriyor ve gerçekliğe güçlü adımlar ile ilerliyordu. O tehlikeliydi. İnsanlar ondan korkardı. Ve şimdi içeride baygın yatan kız da ona istediğini seve seve verecekti.

O istediğini alırdı her zaman ne istediyse olmuştu. Bu kuralı yıkabilecek hiç bir güç yoktu. Kendine saygısızlık yapılmamalıydı. Yapanı öldürürdü. Acımazdı.

Kapıda'ki korumalara baş selamı verip seri adımlarla bahçeden eve girdi. Heybetli vücudu ile kendi gibi heybetli bordo renkli uzun merdivenleri hızını azaltmadan çıktı. İlk sağdan dönüp üzeri kelebek desenli hiç kimseyi sokmadığı yalnızca yattığı kadınların bildiği bu odanın önüne gelince duraksadı.

İçten içe pişmanlık kırıntılarını kalbinin bir köşesine serpen periye küfretti. O kızı bu odaya koymak ne kadar akıllıcaydı?

İlk görüşte onu soğuk sulara atabilecek kadar etkilemişti.

Bu düşünce aklından geçince derince yutkundu. Adem elmasının aşağı yukarı hareketi ile daha da arsızlaşan bedeni galip gelip odaya sessizce adımını attı. Görmeyi beklediği şey yatakta üstü örtülmüş bir melek görmekti. Fakat gördükleri ile dumura uğradı.

Kız dağınık yatıyordu. Üzerinde yorgan namına hiç bir şey yoktu. Yaklaştıkça farketti ki eteği açılmıştı ve bu büyük bir tehlikeyi beraberinde getiriyordu onun tabiri ile delikli çorapları bacaklarını kapatmak yerine sergiliyor ve sağ tarafa dönük yattığı için sol baldırı resmen gözüküyordu.

Yine derin ve içli bir yutkunma... yutkunmaktan boğazı kurumuştu. Fakat elinde değildi. Bir refleks gibi kızın her zerresini inceliyor ve yutkunmaktan kendini alıkoyamıyordu. Kemikli uzun parmaklarını yakasına götürüp çekiştirdi. Yukarılara çıktıkça ikinci kez şaşkınlığa uğradı.

Kızın bedenin'den gözünü çekebildiğinde resmen canlı canlı samarayı gördüğünü düşündü. Yüzü gözükmüyordu. Tüm kestane rengi saçları yüzünü kaplamış ve ona hortlak görüntüsü katıyordu. Uğradığı şaşkınlık ile mimikten mimiğe giren yüz kasları yorulmuştu. En son kendinin bile anlamlandıramadığı bir tebessüm belirdi yakışıklı yüzünde. Zihnine küçük bir anı tanesi ilişti.

Küçük kız ve oğlan her şeyden habersiz büyük yemyeşil bahçede koşuşturuyordu. Kız suda bir balık gördüğünü iddia etmiş ve oğlanı da peşinde sürüklemişti. Oğlan inatla suya gitmek istemiyor ve kızın onu çekiştirmemesi için ona başka oyunlar teklif ediyordu. Fakat o ufak aklıyla bile kız dediğini yaptırmış. Onu küsmekle tehdit edip sudaki olmayan balığa bakmaya gitmişlerdi kız göstermek için eğilmiş ve suya düşmüştü çıktığında ise saçı önüne gelmiş beyaz elbisesi ile çocuğun ödünü patlatmıştı...

Bu ufak anı ile sirkelenip kendi ötlekliğine sessizce sövmüştü. Kızın uykusunun derin olduğunu bildiğinden canını acıtmamaya özen göstermeden hızlıca onu kucaklayıp bu pis odadan onu bir an önce çıkartmış ve odasının hemen altına düşen neredeyse hiç kullanılmamış  beyaz kapılı, beyaz, mavi ve siyahın ağırlıklı olduğu odaya onu götürmüştü. Mavi yatak örtüsünü ustaca kenara atmış kızı bu sefer nazikçe bırakmıştı temiz yatağa. Ayağında ki botları çıkartmış ve üzerine gelişi güzel örtüyü atıp odadan çıkmıştı. Daha fazla onunla aynı odada kalırsa bu hem onun hem de kız için kötü olacaktı. Tek prensibini asla çiğnememeliydi.

Kendi odasına gelince üzerinde ne varsa çıkarıp rahat bir şort giyinip siyah yatağına uzandı. Uzanması ile bugün olan biten her şey adamın aklını istila etmişti.

Geceye bir cümle pembe dolgun dudaklarından firar etmişti.

"Ne b*k varda kendini adamlarıma da ifşa ediyorsun! Aptal!"






















DOKUN BANAWhere stories live. Discover now