Bölüm 18: Arkadaşlarını Satmak

319 45 7
                                    

5. Gün/ Genel Kurmay Başkanlığı Yakınları/ Ankara

Bora’nın içinden çıkan beş kişi, ellerindeki çivili sopalar ve bıçaklarla araçlarından indi. Gözlerinde hırs, aç gözlülük ve sinirlilikle dolu bir ifade vardı. Oğuzhan bu bir yerden tanıdık buluyordu. Çünkü; evinin yakınındaki Altın Park’da da aynı ifadelere sahip ve insanları zorbalık ederek soyan bir çok insan tanımıştı. Hatta bunlardan birisi doğrudan çocukluk arkadaşıydı.

Gelen insanlardan birisi kendisine oldukça güvenli birisiydi. Kısa asker kesimi saçları vardı, kaşlarından birisinde bir bıçak yarası vardı ve kaşını iki yana bölmüştü. Boynunda, bir diziden ötürü popüler olan bir simge bulunuyordu. Oğuzhan bu simgeyi gördüğünde özellikle tek kaşını kaldırdı, bir dönem kendisinin de göz attığı çöp dizinin bu kadar fanatiği bir insanı bulmayı beklemiyordu.

Elinde çivili sopa bulunan birisi Oğuzhan’a doğru göz attı ve el hareketleriyle camı açması için işaret verdi. Oğuzhan, hareketini görmemiş gibi yaparak koltuğunda oturmaya devam etti ve gözlerini dövmeli adamdan ayırmadan bakmaya başladı.

Camın dibine kadar gelen adam, cama tıklattı. “Birader, sana diyorum açsana lan camını! Ehliyetini kim verdi senin? Nasıl boktan bir araç kullanmaktır bu!” güçlükle duyulan bu sesle birlikte Oğuzhan ona doğru döndü ve ufak bir tebessümle dolu suratı boş bir ifade verdi.

“Ne bakıyorsun lan öyle değişik! İn lan arabadan! İn, adamın asabını bozma!”

Oğuzhan’ın tepkisizliğiyle birlikte adam, daha fazla dayanamadı ve çivili sopasını cama doğru vurdu.

G63 ultra lüks bir araçtı ve elçinin bu aracı seçmesinin tek sebebi, aracın neredeyse tankla eş değerde zırhının olmasıydı. Lastiklerine kadar koruma sunan bu araç, basit bir çivili sopayla camı kırılacak bir durumda değildi. Sonuçta bu camlar, kurşunlara dayanacak özel malzemelerle üretilmişti.

Cama vurduğu sopa, sadece ufacık bir çizik bıraktı ve adam şaşkınlıkla elindeki çivili sopaya ardından da arabaya baktı. Suratında heyecanlı bir gülümsemeyle, “Bu piçin arabası, zırhla kaplı lan!” diye bağırdı.

“Piç kesinlikle zengin bebesi gibi duruyor. Baksana lan yanındaki hatuna, ilik gibi şerefsizim. Bu karıyı alacaksın böyle, yatıracaksın bir köşeye yer misin yemez misin. Sabaha kadar nefessiz giderim şerefsizim!”

Aracın çevresini çevrelemiş olan beş kişi, Oğuzhan’ın camını minicik bir aralıkla açmasıyla birlikte daha da sevindi. Suratlarında zafer kazanmış bir ifade vardı. Oğuzhan gayet sakin bir tonla birlikte, “Ne istiyorsunuz?” diye sorduğunda hepsinin suratı sinsi bir ifadeyle kaplı ciddi duruma geçti.

Oğuzhan bu insanların köpekler gibi olduğunu istemeden de olsa düşündü. Tıpkı bir köpek sürüsü gibi davranışları vardı, birisi ne yaparsa diğerleri de kesinlikle onu yapacaklardı.

“Kardeşim, arabadan bir in de konuşalım ha? Arabamızın haşatını çıkardın, en azından bunun bedelini konuşmamız lazım,” içlerinden lider gibi görünen asıl adam konuştuğunda hepsi sustu. Gözleri ona ne kadar saygı duyduklarını gösterir gibi ibadetle doluydu.

“Teoman abim yine krallığını yaptı, hadi in de bir konuşalım. Baksana arabanın anasını belledin!”

Oğuzhan, yanındaki Azra’ya doğru bir bakış attı. Azra’nın suratında korkmuş bir ifadeyi gördüğünde sırıttı, Azra’yı bir sonraki denemeye almasının zamanının geldiğini hissetti. Cama doğru kafasını döndürdü, “Tamam iniyoruz, adamlarını arabanın yanına geri çek yoksa aşağıya inmem. Zaten delice kullandığımdan arabayı birde bakarsın adamların böcek gibi eziliverir. İkimizde bunu istemeyiz değil mi?”

Oğuzhan, suratında hafif bir gülümsemeyle bu adamlara doğru bakmaya devam etti. Özellikle gözleri Teoman adındaki bu adamdaydı, Teoman ilk başta kaşlarını çattı ancak kısa sürede tekrar ifadesiz bir surat gösterdi. “Haklısın, çok deli kullandığından en azından önlemimizi almalıyız. Geri gelin de adam bir çıksın, hemen çevresini sardınız adamın ayıp lan size!”

Teoman’ın birden adamlarını azarlamasıyla birlikte Oğuzhan, Teoman’la ilgili az ya da çok bir anlayışa kavuşmuştu. “Aynen, bir sal kardeşim kapıyı da aşağıya inelim. Hah şöyle be, kendimi sıkışmış hissediyordum şimdi rahatladım.”

Teoman’ın ifadesi hafifçe karardı, “Az sonra ne yanındaki karı ne de altındaki araba kaldığında da böyle rahat hissedecek misin bakalım,”  diye düşündüğünde hayalleri sayesinde suratı tekrar normale döndü.

Oğuzhan, Azra’ya doğru baktı. Hiç de arabadan aşağıya inme hevesi yokmuş gibi görünüyordu, “Hadi ne duruyorsun öyle, in aşağıya da adamlarla konuşalım.”

Azra, adamlara doğru bir bakış attı. Hepsinin kirli suratlarını gördüğünde istemeden aracın koltuğuna daha da sindi. “Bana pek de konuşulacak bir tip gibi gelmediler.”

Oğuzhan şaşırmış gibi yaptı ve güldü, “Öyle mi; bana konuşması çok kolay bir beyefendi grubu gibi göründüler. Çok ilginç, hadi en azından tüm eşyalarımızla dışarıya çıkalım ve onları nasıl telafi edebiliriz bunu konuşalım.”

Oğuzhan, kadının ilk önce kapısını açmasını izledi. Azra, aşağıya indiğindeyse kendi kapısını açtı ve aşağıya indi. İkili aşağıya indiğinde aç gözlü insanların hepsinin suratında ufacık bir süre sırıtış belirdi ve hemen sonrasında ciddi bir ifadeye büründüler.

“Kardeş, bak burası karşı şerit; eskiden olsaydı trafik polisi sana en azından 2.000 lira takmıştı. Ancak şanslısın ki, bizim pek de parayla pulla işimiz yok.”

Oğuzhan bu adamlara karşı derin bir oh çekti, “O halde sizin bu cömertliğiniz için teşekkür ederim. Söylesenize sizi nasıl telafi edebilirim?” Bunu söylerken suratında bir sırıtma vardı ve özellikle Azra kendisine bakarken daha da büyüdü. Azra bunu gördüğünde nedense içindeki korku büyük çoğunlukla dağıldı. Oğuzhan’ın suratının sırıtması onu güvenle doldurmuştu.

“Aslında çok basit, beş kişiyiz ve aha bu boktan Bora’ya biniyoruz. Sen se sadece iki kişi olmana rağmen bu jeep’e (1) biniyorsun. Bence araban bize verilmeli, hem bu sayede sende arabanın benzini gibi saçma şeylerden kurtulmuş olursun.”

Oğuzhan, gülümsemesini kahkahaya dönüştürmemek için kendisini zor tuttu. Beş dangalağın, bin bir güçlükle elde edebildiği G63’e gözlerini dikmesi onu rahatsız etti. Ancak; Azra’yı denemek istediğinden ötürü pek de ses etmedi, “Bu çok saçma bir istek, başka bir şey iste.”

“Aslanım, bir şeyi yanlış anladın galiba; senden istemiyoruz emrediyoruz! Şimdi arabanın anahtarlarını çıkar ve paşa paşa bize teslim et. Aksi takdirde suratını dağıtırım ona göre!”

“Heyt be! Oğuzhan Abim ne de güzel söyledin, anahtarları bize ver lan!”

Bu sırada Teoman’ın bakışları, sakin bir görünüm sergileyen Oğuzhan’a doğru düştü. Önündeki adamın, daha öncesinde bu tip numaralara karıştığını tahmin etti. Tek kaşı hafifçe yukarıya kalktı, “Tamam o halde; tabancan olduğuna göre mermilerinde var. Tabancanı ve mermilerini bize teslim et, yanındaki kızı da alırsak eğer tüm bu yaşanan olayları unutabiliriz.”

“Siktir git ulan! Beni de yanına alacakmış, ben bir eşya değilim beni yanına alamazsın!” Azra’nın çığlığıyla birlikte hepsinin gözleri kadına doğru döndü. Oğuzhan, Azra’nın bu cesur ifadesini gördüğünde; şaşırdı ve hemen ardından tatmin oldu.

“Rafet, Osman ve Kasım git şu kadını sustur. Burada iş yapmaya çalışıyoruz, bir de kadının dırdırını çekemem.” Teoman’ın emriyle birlikte üçlü hemen kafasını salladı, bir kaç onaylama ve emri kabul etme sözleri söylediler ve Azra’ya doğru ilerlediler.

Azra, elindeki çöp toplama sopasını havaya kaldırdı ve tehditkar bir duruş sergiledi. Bu sırada gözleri de Oğuzhan’a doğru iki sefer baktı, tek bir hamle yapmamış olduğunu gördüğünde suratında bir hayal kırıklığı ifadesi belirdi. “Tek birisi yanıma gelirse eğer elimdeki sopayı saplarım ona göre!” diye bağırdı.

“Pilice bak sen hele! Baya agresifte, merak ediyorum acaba altımda da bu kadar agresif olur mu?” Osman adındaki adamın söyledikleriyle birlikte hepsi kahkahalara boğuldu ve kadına doğru daha hızlı ilerlediler.

İlk yaklaşan kişi Oğuzhan adındaki hayduttu. Elindeki çivili sopasını sıkıca tuttu, tam savurmaya hazırlandığında “Kadını düzgünce yakala, haşatı çıktığında nasıl oynayabiliriz,” diye Teoman’ın sesini duydu. Kafasını salladı ve sopayı yere attı, bu Azra’nın beklediği bir hareketti. Elindeki sopayı hemen Oğuzhan’a doğru ilerletti.

Saplama hareketinden hızlıca kurtulan Oğuzhan, kızın daha da dibine girdi ve sopayı yakaladı. İkili sopanın kontrolünü ele geçirmek için ayakta debelenmeye başladı. Bunu fırsat bilen Rafet adındaki bir diğer haydut, Azra’nın yanına geldi ve ellerini Azra’nın göğüslerine doğru götürdü, “Heh! Yumuşacık lan!” diyerek ovuşturmaya devam etti.

Azra, bir çığlık bıraktı ve dikkati dağıldı. Bunu değerlendiren Oğuzhan’da sopayı hemen elinden fırlattı. Bundan sonrasındaysa, üç kişilik öncü ekip kızı araya sıkıştırdı.

Sonradan birisi daha katıldı Azra’nın kıyafetlerini çekiştirmeye, yeri geldiğinde parçalamaya ve Azra’nın bedenini okşamaya başladılar. Teoman bu adamların hareketlerini gördüğünde, Oğuzhan’a karşı olan dikkatini kaybetti ve izlemeye koyuldu.

Tüm bu olaylar sırasında Azra, Oğuzhan’a doğru bir kez daha baktı. Suratında korku, hayal kırıklığı ve çaresizlik vardı. Oğuzhan bu bakışları yakaladı, kalbinde ufak bir ezilme hissetti. Ancak; planında başarılı olmak için yine de hareketsiz kaldı, gözleri hala Teoman’daydı ve dikkatinin dağıldığını görmüştü. Harekete geçmesinin vakti yakın zamanda önüne gelecekti.

Sadece bir dakika sonrasında, Teoman artık Oğuzhan’a dikkat etmemeye başladı ve bu da Oğuzhan’ın aradığı fırsatı doğurdu.

Çantasından çıkardığı yayını hızlıca gerdi ve oku salıverdi. Tek bir “Puk!” sesiyle birlikte ok Osman adındaki kişiye doğru saplandı.

Ok, kafasına girmemiş olsa da kalbine saplanmıştı ve ön kısmından hızlıca kan akmaya başladı. Tüm erkekler birden paniğe kapıldı ve hayret, şaşkınlıkla dolu bir ifadeyle Oğuzhan’a bakmaya başladılar.

Bunu değerlendiren Azra, kendisini kurtardı ve korkuyla arabaya doğru kaçmaya başladı. Gözleri yırtılırcasına ağlıyordu, ancak bu görüşünü engellemedi, G63’in içine girdi ve kapıyı kilitledi.

“Osman! Osman bizle kal kardeşim! Lan biriniz bir bez falan verin!” diye Rafet bağırdı, ancak kalbine saplı oktan ötürü Osman kısacık süre sonrasında gözlerini kapattı.

“Vay it! Sen bizim kardeşimizi nasıl öldürürsün lan! Öldün oğlum sen, seni öldürüp kızı senin cesedinin yanında tecavüz etmezsem bende Kasım değilim lan!”

Kasım, elindeki bıçakla koşmaya başladığında Oğuzhan çoktan baltasını elinde tutuyordu. Kasım’ın seri bıçak darbelerinden hızla kaçındı, suratına doğru bir damla ter düştü. Kasım’ın boşluğunu kısacık zamanda buldu ve hemen ardından da baltasını salladı.

Balta, önündeki Kasım’ın önce kasıklarına çarptı. Saplandığı yerde birden kan sızmaya başladı ve Kasım çığlık attı.

Acı dolu çığlığını duyan ve yarayı gören diğer dörtlünün suratı buruştu. Sanki tüm acıyı kendileri yaşamış gibi içgüdüsel olarak kasıklarını tuttular.

Oğuzhan, bununla yetinmeyip elindeki yıpranmış baltayı Kasım’ın kafasına sapladı. Kafası yarılan Kasım’ın, beyini ve kanı yavaşça kafasındaki yarıktan akmaya başladı.

Olayın şokunu daha sindirememişlerken birden Oğuzhan ileriye doğru atıldı. Elindeki baltayı bir daha savuran Oğuzhan, Rafet’in anlık el refleksiyle birlikte baltayı eline sapladı. Eline saplanan baltayı çekip çıkardığında, Oğuzhan bu elin Azra’ya dokunan ilk el olduğunu hatırladı ve tesadüften ötürü içini çekti.

Bu dünya etme ve bulma dünyasıydı.

Eli kopma noktasına gelmiş olan Rafet, acı dolu çığlıklarıyla bağırdığında herkes kendisine geldi. Oğuzhan’a doğru üçü birlikte hareket etti.

Oğuzhan, adaşının çivili sopasından kaçındı ve baltayı adaşının suratına gömdü. İki tarafa ayrılmış olan suratıyla birlikte yere yığılan Oğuzhan’ın ardından, Teoman panikledi ve elindeki silahı attığı gibi arabay koşmaya başladı. Hızla arabaya binen Teoman, korku dolu gözlerle Oğuzhan’a doğru baktı. “Seni yakında bulacağım oğlum! Sen bittin, seni bulduğumda yanındaki orospuyla birlikte işinizi bitireceğim!”

Teoman çığlıklarından sonra, arabayı Oğuzhan’ın üstüne doğru sürmeye başladı. Oğuzhan kenara doğru kaçamayacağını fark ettiğinde acı dolu bir gülüşle birlikte sadece havaya sıçradı ve arabanın camına çarptığında yuvarlanarak yere düştü.

Olası tüm yaralanmaları hafifçe atlatmış olan Oğuzhan, kısa zamanda neredeyse kaybolma noktasına gelmiş olan Bora’ya doğru baktı. Gözleri daha sonrasında Rafet adındaki adama doğru döndü, suratı ölümcül bir soğukluk yayıyordu. Hemen sonrasında suratında bir gülümseme ortaya çıktı, “Şimdi, beni ve kadını çok üzdünüz. Telafi etmen lazım,” dedi ve Rafet’in yanına doğru ilerledi.

Rafet, sağlam olan eliyle bıçağını kavradı ve Oğuzhan’a doğru koştu. Oğuzhan hemen bunu atlattı ve niyetlediklerini yapmanın aptalca olacağını hissetti. Sonrasında da baltasının tek bir darbesiyle adamı öldürdü.

Azra, tüm serseriler öldüğünde arabanın içinde duramadı. Oğuzhan’ın yanına geldi ve doğrudan suratına bir yumruk atma girişiminde bulundu, Oğuzhan bunda kuruldu ve kadının bileğini yakalayıp suratına bir tokat attı.

“Ne diyeceğini az çok biliyorum, niye seni kurtarmadım öyle değil mi? Seni onlara karşı sattım? Bana yardım için defalarca kez baktığında tek kaşımı dahi kaldırmadım? Tüm bu salakça sorulardan ziyade sana bir sorum var, bu piç kurularını gördüğün anda neden durumu değerlendirmedin? Nasıl savaşman gerektiğini neden düşünmedin? Ayrıca; antrenman yaparken kullandığın hamleleri neden kullanmadın? Salak mısın lan sen!”

Azra, gözleri yaşlarla doluyken Oğuzhan’a doğru bakmaya devam etti. Ne diyeceğini yine bilemedi, ne zaman karşısındaki erkekle tartışmaya girse hep kaybettiğini keşfetti. En sonunda dayanamadı ve gözleri yaşlarla dolu bir şekilde yere çöktü ağlamaya başladı.

Oğuzhan salya sümük ağlayan kadına baktı, “Hayatını her seferinde kurtaracak insanlar hep olmayacak! Bunu sok artık kafana, bak en yakın arkadaşlarını satan şu Teoman’ı hatırla; kötü bir durum anında ben dahi seni satabilirim. O halde satıldığın anda ne yapacaksın? Kaderine razı mı olacaksın ha? Madem bunu yapacaksın, o elinde tuttuğun sopayı bir kenara fırlat ve kendini zombilere teslim et, en azından temizce seni kemirirler! Canın acısa da temiz bir ölümle ölmüş olursun!”

Azra, Oğuzhan’ın sözlerini duyduğunda sarsıldı. Kendisini ayakta duracak kadar güçlü hissettiği beş gün önceki halini hatırladı, şimdi kendini ne kadar da kolayca kandırdığını fark etti.

Hayatta Kalmanın Altın YoluWhere stories live. Discover now