1.4☆

5.6K 374 244
                                    

  Merhabalar...

Geciktiğim için üzgünüm dersler  dolayısıyla  fazla yoğunum. 8-5 dersim var arkadaşlaaar
:( mutsuzum , uykusuz ve yorgunum üzerine öğrenmem  gereken sikten bir ingilizce eklendi ve kpss ye hazırlanmam gerek bana şans dileyin.

Bu arada 10k şerefine atacağım  bölümü  hâlâ unutmadım. En kısa zamanda sizlerle olacak. Lütfen ilgiyi alakayı kesmeyin. Sizleri seviyorum.

İyi ve mutlu geceler diliyorum.

Keyifli okumalar.

(Not: bölüm  bin kelime oldu umarım biraz olsun beklentinizi karşılayabilirim ❤)

İçimde kocaman kocaman yaralar biriktirdim, senin açtığın. Dokunsan geçerdi aslında. Sen göremeyecek kadar kör, ben gösteremeyecek kadar  cesaretsiz  olduğumdan hep sızlayıp durdular.

   "Vur bana."

Giydiğim tişörtü düzeltirken, duyduğum  şey ile şaşırmıştım. Altıma şortu geçirirken yüzümü anlamadığımı  belirten bir ifade ile, yatakta oturan Jungkook'a döndüm.

"Ne?"

Yüzümde anlamsız tuhaf bir şaşırma ifadesi vardı. Hızla ayağa kalktığında  üstsüz bedeni ile karşı karşıya gelmiştim. Yaklaşık  birkaç dakika önce dibinde olsam dahi hâlâ bu manzaraya alışabilmiş değildim.

Gözlerimin içine baktı, olması gerektiğinden daha fazla  yakındı. Az öncekine nazaran daha sessiz ve net bir şekilde tekrarladı."Vur bana dedim."

Arkamı döndüm, yapmam gereken bir ton işlerim  vardı. Mesela bir haftadır  uğramadığım şirketime  uğramam, ardından bir şekilde Hakim Bey  ile görüşme yapmam gerekiyordu . "Ne saçmaladığın hakkında hiçbir fikrim yok ama bir saat içerisinde şirkette olmam gerekiyor."

Nazikçe kolumdan tutup beni kendine  doğru  çevirdi. "Şirkete böyle  gitmeyeceksin  değil  mi?"

  Şuan ki görünüşüm aklıma  geldiğinde  dudaklarımdan ufak bir tebessüm  firar etmişti.

"Evime geçip üzerimi değiştirmeyi planlıyorum..." kolumu tutan, elinden  kurtulup devam ettim, "... eğer izin verirsen."

İmalı bakışlarım yüzünü bulurken, birkaç adım ilerledim. Artık  kapıyı  görmeyi  umuyordum fakat karşımda  duran yine kendisiydi.

"Ben ciddiyim." Dedi, sorgulamaya bile vakit bulamadan devam etti, "vur bana."

Derin bir nefes alıp, aynı  hızda  verdim.

"Jungkook hâlâ  yaralısın."

Omuzundaki küçük  sargıya  bakıp  gülümsedi.

"Ne kadar iyi dövüşebildiğini test etmem gerekiyor yoksa seni hayallediğin o ortamlara  sokamam."

Gözlerimi devirdim. Şimdi sırası mıydı Tanrı aşkına veya ne kadar sırasıydı?

"Jungkook..."

"Yolanthe."
 

Kafasından ne geçtiği  hakkında  en ufak bir fikrim yoktu ama dediğini  yapacaktım. Belki canı yanarsa vazgeçerdi.

"Peki." Dedim ellerimi yumruk yaparak. "Gardını al inatçı keçi."

Gülümsedi.

"Ben hazırım  prenses."

  Şimdi ona prenseslerinde  koca adamların canını  yakabileceğini  öğretecektim.

  İlk yumruğumu sertçe savurduğumda, yaptığı  hamleyle attığım  yumruk  boşa  düşmüştü. İkinci yumruğumda aynı şekilde  boşluğa  denk geldiğinde derin bir nefes verip kendimi toparladım. Bu kez ıskalamayacaktım.

PLAYBOY JJK Where stories live. Discover now