11

7.8K 789 1.3K
                                    

Uzun zamandır yanımda biriyle uyanmamıştım. Değişik bir histi. Doğduğum günden beri belki de, kalbimde böyle bir huzur hissetmemiştim. Vücuduna değen yerlerim sıcacıktı ve güvende hissediyordum, dünün yorgunluğuyla üstümüzü örtmeden yattığımız için ikimiz de birbirimize iyice sokulmuştuk. Bedenimin arka tarafı neredeyse donuyordu. Islak çarşafta yatmanın bedelini ödüyordum.

Berikanın ertesinde normalde iğrenç bir mide bulantısıyla uyanmam gerekirdi ama hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. Jimin'in düzenli, güçsüz nefesi yanağımı gıdıklıyordu. Onu uyandırmak yerine uzun bir süre uyuyuşunu izledim. Her zamankinden daha fazla meleğe benziyordu. Berika iblisini yenen koruyucu bir melekti o.

Nasıl hissettiğimi ona henüz söylememiştim ama beden dilim bence yeterince anlatıyordu ona karşı nasıl bir tutumda olduğumu. Kırk yıl da geçse Jimin ile böyle bir geceyi, cennetten çalınmış bir geceyi yaşayacağım ve ertesi güne sapasağlam çıkacağımı hiç düşünmezdim. Böylesine kötü ve sevgiyi hak etmeyen biriyken onun kusursuz, eşi benzeri olmayan kalbinde ufağından da olsa bir yer edinmiş olmak gururumu okşuyordu.

Gözlerinin altındaki morluklar gitmişti, gece ilk defa kabus görmeden uyumuştu ve bebek nefesi tenime değdikçe şükrediyordum. Neye şükrettiğimi bilmesem de.

Yüzünü aşağı kaydırdığında onun o melek yüzünü görebilmek için ben de kıpırdadım. Göz kapakları hafif titreyerek açıldı. Yanımda uyandığına şaşırmış gözüküyordu. Bir süre, sanki dün geceyi tekrar işliyormuş gibi yüzüme baktı, yavaşça kollarımdan sıyrılıp yatakta oturdu ve gerildi.

"Her yerim hem ağrıyor hem pamuk gibi hissediyorum. Berika böyle bir his mi?"

Berika kesinlikle böyle bir his değil ama sen. Sen böyle bir hissin. Sen en güzel rüyalarım ve en korkunç kabuslarımsın.

İstemsizce güldüm. En yakın yastığı alıp yavaşça ona fırlattım. "Hayır. Geceyi sevişerek geçirince böyle olur."

"Sevişmedik ki. Yarısında korkup bıraktın. Gece boyu da sürmedi aslında." Doğruya doğruydu ama benim için o bir iki saat bile sonsuzluk gibi gelmişti. Bazı sonsuzluklar diğer sonsuzluklardan büyüktür.

"Kime göre neye göre."

"Peki." Geceyi gözünün önünde tekrar tekrar oynatıp gülümsedi, uyurken sakinleşen cildine renk geldi, Jimin uyanıyordu, bense ölüyordum.

Kollarından yardım alıp yatağın ucuna geldi ve sendeleyerek ayağa kalktı. "O da olur." dedim kısık bir sesle.

"Ben Berika olursam belki. Göründüğün kadar sert biri değilsin hyung." Sen zaten Berikasın demek istedim, cümlem boğazımda düğümlendi.

Eğilip tişörtünü aldığında şok vurduğum yerlerdeki morlukları gördüm bir anda. Hızla ayağa kalktığım için başım döndü. Uzanıp bileğini sertçe tuttum ve kolunu uzatıp kendisine gösterdim. Hızımı alamayıp dün acele ile giydiği eşofmanı da indirdim ve morlukların bedeninin alt kısmında çok daha fazla olduğunu gördük ikimiz de.

"Gördün mü?" Bu sefer kendi kolumu uzattım. En yüksek voltajla kendime üç kere vurdum ama en ufak bir kızarıklık veya çürük bile yok. "Bedenin çok ham. Narin. Canını yakmak istememenin nesi yumuşaklık oluyor?"

"Bir şey demedim." diye homurdandı ama morluklara en az benim kadar canı sıkılmış gibi duruyordu. "O kadar acıtmamıştı niye böyle olmuş?"

"Tenin canlı ve gençsin de ondan. Benim gibi zaten çürük bir bedene sahip değilsin."

"Her neyse." Bir daha Jimin'in yanında kendimden bu şekilde bahsetmemeliyim diye not düştüm aklıma.

Kapının önünde durup odayı terk edip etmemekte tereddüt edince biraz çekingen bir sesle bugün bir şeyler yapmak ister mi diye sordum.

berika  || yoonminWhere stories live. Discover now