Fener Işığı

4.8K 467 615
                                    




İçeriye arka verandadan girdiler. Gördükleri gölgeler gibi sessiz değillerdi; hareketlerine korkunun peydahladığı telaş sirayet etmişti. En önde Rüya vardı; dört duvar onları koruyabilecekmiş gibi bir an önce eve girmek istiyordu. Kayla temkinliydi; her adımında bir başını arkaya çevirmiş ve endişeli kavislere sahip iri gözlerini ağaç denizine dikmişti. Baria'nın hissettiği tüm o duygular arasında en yoğunu ise meraktı; dürten, rahatsız eden ve geçmek bilmeyen bir merak.

Baria içeriye adım attığı an Rüya sürgülü kapıyı çekip hızla kilitledi. "Hala oradalar mı acaba?" İki elini birleştirmiş ve baş parmaklarının eklemlerini çenesine dayamıştı.

"Hiçbir şey görünmüyor." Kayla başını iki yana sallayıp duvara yaslandı. "Hava iyice kararacak, ben mumları yakıyorum."

Baria sessizce camdan dışarıyı izlemeyi sürdürdü. İri dallar, kalın dallar, çıkıntılı veyahut pürüzsüz tüm o dallar iç içe geçer ve bir nakış gibi işlenerek karanlık formuna bürünmüştü. Kurşuni gökyüzünde belli belirsiz görünen hatlar şimdi engin siyahlığın koynuna düşmüştü.

Ürperdi.

O üç gölgeyi görmek korkutucuydu evet ama yine de görüyordu. Yerlerini biliyordu ve her ne iseler onların hareketlerine karşı önlem alabilirdi. Şimdi ise bildiği tek şey hiçlikti. Koca bir bilinmezlik denizinin içine düşmüş gibiydi. Hala oradalar mıydı yoksa sinsice Baria'nın evine mi süzülmüşlerdi? Camdan uzaklaşıp kitaplığındaki siyah kutunun içini karıştırdı. Aradığı şey oradaydı; sarı ve siyah renklere bürünmüş, pilleri hala dolu olan bir el feneri. Yine de çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için iki kere açıp kapattı.

"Ne yapıyorsun sen?" Son mumu da yakan Kayla ayaklanmıştı. Yüksek ve görünür kısımlara yerleştirdiği mumlar sayesinde salona loş bir hava hakim olmuştu.

"Bir bilinmezlikle öylece oturamam. Hala oradalar mı diye kontrol edip geleceğim." Baria kararlıydı, yine de dudağını dişlemekten kendini alamamıştı.

"Delirmişsin sen." Rüya bir hışım gelip Baria'nın elinden feneri çekip aldı. "Yapacağımız tek şey oturup elektriklerin gelmesini beklemek, tamam mı?"

"Sonuçta buraya yeni taşındın." Kayla kanepeye oturarak turuncu kırlenti kucağına aldı; her zamanki gibi. "Muhtemelen site gençlerinin aptal oyunlarından biridir."

"Kayla haklı." Rüya'nın da telaşı kaybolmaya başlamıştı. "Uzak bir mesafedeydiler hem hava da kararmıştı. Bizi taklit etmek onlara yeterince komik gelmiş olmalı."

"Olmalı," diye mırıldandı Baria ama bu teori o boğuk sesi açıklayamıyordu. Hiçbir insan öylesi bir ses çıkartamazdı. Üstelik kızların da gölgeleri görüp korkması, itiraf etmekten çekinse de onu rahatlatmıştı. Tasmayla ilgili asıl korkularından ve yatak odasındaki silüetten bahsedebilecekti böylece. Ne var ki kızlar bu duruma kendilerince bir açıklama getirmişti; hayal kırıklığıyla kanepeye oturdu Baria. "Öyle olmalı," diye söylendi tekrar. Yine en başa dönmüştü.

"Hatlarda da bir sıkıntı olmalı, Ömer'e bir türlü ulaşamıyorum." Rüya ince parmaklarını ekran üzerinde bir süre hızlıca gezdirdi, sonra telefonu kapatıp kucağına koydu. "Ama mesajım gönderildi, bakalım ne zaman geri dönecek."

"Geri dönmesin, sadece gelsin," diye sızlandı Kayla; elini göğsüne koymuş, teatral bir edayla kaşlarını oynatmıştı. "Şu küçük gösteri de beni bir miktar korkutmuş olabilir ve bilirsiniz korkunca kurt gibi acıkırım."

Sonrasında Rüya bir şeyler söyledi, Kayla cevap verdi ama Baria hiçbirini anlamadı. Sözcükler boğuk bir gürültü olarak süzülmüştü kulağına. Feneri çaktırmadan tişörtünün içine sakladı. Bahçeyi kullanamıyor olabilirdi ama üst kat balkonu emrine amadeydi. Tam ayağa kalkacaktı ki Rüya kendisinden önce davrandı ve "Böyle boş boş bekleyeceğimize şu mektubu yazmaya ne dersiniz?" diye soruverdi.

Göldeki Ev (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin