Bölüm 28 - HANSU

120 38 4
                                    

Bu bölüm AkinaKiyoshi_lofirste ithaf ediliyor iyi okumalar....

Merdivenlerle yukarıya çıktık ve iki metre karşımızdaki demir kapıya doğru hareket etmeye başladık.

Yolda gelirken benim gücüm hakkında, Tiranusun hastanesindeki yıkılmayla alakalı o kadar soru sormuştu ki, bir an belgide başka bir yer bulmalıyım diye aklımdan geçirmiştim.

Demir kapının önüne vardıktan sonra Çasğa sağ cebinden bir kart çıkardı ve kapının sol tarafındaki duvarın bur kaç santim önünde tuttuktan sonra demir kapı sağa doğru kayarak açıldı.

Çasğa kapı açıldıktan sonra kenara çekilerek "geç içeri "dedi.

Tamam anlamında kafa salladıktan sonra odaya girdim ve benim arkamca Çasğa odaya girdikten sonra kapı kapandı.

Karşımdaki oda oturma odasıydı, duvarları pembeye boyanmış, yukardan asılmış küçük ama odayı tamamen aydınlatan bir avize, bir tane plazma televizyon, televizyonun karşısında üçlü koltuk, televizyon ile koltuğun arasında küçük bir masa vardı. Televizyonun yanında ve koltuğun arkasında toplam iki tane tahta kapı vardı. Oda sade ve güzeldi.

Çasğa üçlü koltuğa doğru hareket edip oturduktan sonra bana bakarak "hadi sende gel otur "dedi.

Koltuğa doğru hareket edip oturduktan sonra Çasğa bir kaç kere derin nefes alarak yüzü buruşturdu ve bana bakarak "yıkanmak istersen yıkana bilirsin "dedi.

Uzun zamandır duş almamıştım en son ne zaman aldığımı bile hatırlamıyordum bu yüzden "çok isterim "dedikten sonra Çasğa arkadaki kapıyı sağ eli ile işaret ederek "o oda yatak odam, orada başka bir kapı daha var orası banyo "dedi.

"Duş almasına alayımda, duştan sonra ne giyecektim elbiselerim sadece bunlardı bunlarda temizdi ama ben kirli olduğumdan elbiseler de az da olsa kirlenmiş olmalıydılar ama sorun değildi duştan çıkmaya yakın diğer elbiselerimi yıkarım kurutmak için bir yer bulup kuruturum "diye aklımdan geçirdikten sonra "tamam "dedim ve ayağa kalkarak dediği odaya doğru hareket etmeye başladım.

Duştan çıktıktan sonra eski kıyafetlerimi giydim ve diğer kıyafetlerimi duşa gelirken getirdiğim çantamdan çıkararak duşun altında bir kaç kere sabunla çitiledikten sonra "Çasğa kurutma makinen varmı? "dedim.

Bir kaç saniye sonra Çasğadan "evet kırmızı olan "diye cevap geldikten sonra kırmızı makineyi buldum ve kapısını açarak ıslak elbiselerimi içine rast gele attıktan sonra kapısını kapattım. Makinenin kapısını kapatmamla elbiselerim makinenin içinde hızlı bir şekilde dönmeye başladı. , saçlarım ıslaktı ama birazdan kurur diye çokta takmamıştım.

Oturma odasına girdikten sonra televizyonun açık olduğunu ve 'Yenilenen dünya ' isimli bir filmin gittiğini gördüm. Çasğanın arkasında olmamdan o beni fark etmese de ben onu fark ediyordum arada bir sağ elinin bileğine dokunduğunu fark ettim, bunun bir tik olduğunu sandım o yüzden çok takmadım.

Yanında gidip koltuğa oturduktan sonra Çasğa bana bakarak "sıhhatler olsun "dedi.

"sağol "dedikten sonra Çasğa "haber sitesinde bir yazı varmış, Ukrayna'da yaptıklarınızla alakalı dur bir dakika okuyayım "dedikten sonra kafasını önüne doğru çevirdi ve televizyona bakarak "alınan bilgiler sonucu Ukrayna'daki askeri üst mutantlar tarafından ele geçirilmiş, Tiranus acaba bu saldırıya nasıl cevap verecek? "derken sanki havada yazılar varmışçasına gözleri hareket ediyordu.

Çasğa haberi okuyup bitirdikten sonra "hafızanda baya güçlüymüş "dediğimde bana anlamamış gözlerle bakmaya başladı .

Çasğa bana anlamayan gözlerle baktığında "haberi diyorum "dediğimde Çasğa bir kah-kaha patlattı.

Ne söyledim de bu kadar komik olduğunu düşündüğüm sırada Çasğa gözlerinden gelen yaşları silerek "evet, evet hafızam çok kuvvetlidir "dedikten sonra kah-kahasına devam etti. Zorlukla kah-kahasını durdurduktan sonra "ne hafızası bende 'Hansu 10' var "dedi.

'Hansu 10' nun ne olduğunu bilmediğim için ona anlamamış gözlerle bakmaya başlamıştım.

Çasğa benim anlamamış bakışlarımı gördüğü zaman yüzüne şok olmuş bir ifade takımdı ve "sen Hansu 10'u biliyormusun? "dedi.

Hayır anlamında kafamı iki yana salladıktan sonra Çasğa "bir kaç ay önce çıktı Hansu 10 diğer telefonlarda iyiydi ama bu yeni bir çağa adım attı, bu telefonu derinin altına yerleştiriyorlar, derinin üzerine hafifçe işaret parmağınla dokunduğun anda aktif oluyor başka hiç bir şekilde çalışmıyor, en büyük özellikleri sen internette istediğin şeye gir sadece sen göre bilyon başka hiç kimse, diğer bir özelliği ise hızsızlar bu telefonu çalamıyorlar "dedi bir nefeste.

Çasğa heyecanlı bir şekilde anlattığı sırada bende heyecanlanmıştım, böyle bir telefonun olduğunu bile bilmiyordum Çasğa anlatana kadar.

"peki ne kadar o telefon? "diye çekingen bir şekilde sordum, param yoktu ama fiyatını şimdiden bilmem güzel olurdu belki gelecekte bula bilirdim para ve bu telefonu ala bilirdim.

Çasğa "bin Tena sadece "demesiyle yüzümü astım, ben onun iki yüz, üç yüz Tena olacağını sanmıştım ama bin Tena biraz fazlaydı yine de bence değerdi bu paraya bu telefon.

Telefon muhabbeti bittikten sonra aklıma takılan bazı soruları "sen burada yalnız mı yaşıyorsun ? "diye ilk sorumu sordum.

Çesğa umursamaz bur tavırla "evet, ne oldu ki? " dediğinde "hiç merak ettim sadece, peki bu ülkeden değilsin nerelisin? "diye ikinci sorumu sordum.

Çasğa "babam Brezilyalı annemse İngiliz o yüzden İngilizceyi ve az buçukta Portekiz 'ce konuşa biliyorum, bundan sonra soracağına soruyu sormadan cevaplayayım ben buradaki' Tiranus hukuk fakültesini 'kazandım o yüzden burada yaşıyorum ama bir kaç güne Brezilyaya gitmeliyim annem ve babam oradalar "dedikten sonra anladım anlamında kafa salladım.

Çasğa benim anladığımı fark ettikten sonra gözlerini ovarak "hadi uyuyalım "dedi.

Tamam anlamında kafa salladım.

Washington, Beyaz Saray. Yer altındaki gizli sığınak.

Bir doksan boylarında olan beyaz saçlı, üzerinde siyah takım elbise olan adam koridorla hareket ediyordu.

Koridorda onu gören üzerlerinde doktor önlüğü olan kadın ve erkek çalışanlar kenara çekilerek kafa selamı ile onu selamlıyorlardı.

Adam koridorda hareket ettiği sırada çekik gözlü, üzerinde doktor önlüğü olan adam yanına aceleci bir şekilde geldi ve adama kafa selamı verdikten sonra yanına yaklaşarak kısık bir sesle "efendim acil bir konu var "dedikten sonra adam "beni takip et "dedi ve sol taraftaki laboratuvarın kapısını açarak içeri girdikten ssonraiçerde olan bir kaç tane çalışana "dışarı çıkın. Hemen! "dedi sert bir şekilde.

Çalışanlar dışarı hızlı bir şekilde çıktıktan sonra doktor kapıyı kilitledi ve adama bakarak "efendim zombiler, zombiler güney Amerika'ya doğru hareket ediyorlar "dediğinde beyaz saçlı adam yüzüne şaşırmış bir ifade takımdı ve "hemen güney Amerika'daki askeri üste haber verin hazırlıklı olsunlar geri püskürtme için "dedikten sonra doktor "emredersiniz efendim "deyip kapıyı açacağı sırada adam "dur, kaç zombi saldırıyor bir haberiniz varmı? "dedi meraklı bir şekilde.

Doktor "uzaydan aldığımız görüntülere göre iki bine yakın efendim "dedi.

Adam kaşlarını çatarak "iki bin mi ! Bu çok az deneyi test etmek için daha fazlası lazım "dedi ve derin bir nefes alarak "güney Amerika'daki üste haber verme bize daha fazla zombi lazım "diye ekledi.

Doktor afallamış bir şekilde beyaz saçlı adama bakıyordu bu deneye yıllarını oda vermişti ama bu adam gibi delirmemişti bu adam resmen bir kıtayı sadece deneyi test etmek için ölümün eşiğine bırakmıştı.

Doktor istemese de "emredersiniz efendim "dedi, o adam üstleri idi onun emirlerine çıkmak olmazdı.





Yeni Dünya Düzeni Where stories live. Discover now