E. Haftasonu

4.7K 324 130
                                    

~ Jungkook ~

Sabah yataktaki hareketlenmeyle açtım gözlerimi. Dünkü esmer evine gidemeyecek kadar yorulmuştu sayemde.

Güzel bir yüzü vardı. Vücudunda bıraktığım izlere bakarken gülümsemekten alamadım kendimi. Kısa siyah saçları, hafif kaslı ama oldukça esnek bedeni ile beni kendimden geçirmişti adeta. 'Tecrübeli olanlar daima en iyileridir' diye geçirdim içimden. Gerçekten de öyleydi. Kendinden emin hareketleri ve yüksek sesli inlemeleri ile beni nasıl azdıracağını bilenler hep bir numara olmuştur ve bu genç adam bu konuda kesinlikle mükemmeldi.

Tembelce gerinip yavaş yavaş kalktım. Bugün sevgili nişanlımla buluşacaktım. Ailelerimizle birlikte olduğumuz yemekten sonra işler yüzünden pek vakit ayıramadığım için söylenip duruyordu. Henüz evlenmemişken bu triplere girmesi hoşuma gitmese de her kadın gibi saçma sahipeniciliğine büründü işte diye geçiştiriyordum kendimce.

Üzerime sabahlığımı geçirip mutfak tezgahındaki, gün içinde gelen yardımcımın bir önceki gün hazırlamış olduğu kahve makinesini çalıştırdım. Günlük hayatımı kolaylaştırmak için her şey bir gün önceden istediğim gibi hazır olurdu. Küçük ayrıntılara takılmasam da temiz ütülü kıyafetler, orta tezgahta oda sıcaklığına gelmiş mevsimlik meyvelerim ile birkaç çeşitten oluşan yemiş tabağım ve kahvem öncelik taşıyan özel talimatlarımdır evimde. İş yerinde ise ciddi bir ayrıntıcıyımdır. Zaman, pratiklik ve işleyiş çok önemlidir. Aksi durumda katlanılamaz biri olurum.

Kahvenin demleme sesini duyunca mutfağa gidip kahvemi doldurduktan sonra yemiş tabağından üç badem, iki fındık ve iki yarım ceviz içi ile bir kuru incir aldım elime. dolaptan çıkardığım küçük bir kaseye koydum ve tekrar pencerenin önüne gittim.

Esmer duşunu almış, üstünü giyinmiş çıkmak için hazır görünüyordu. Kahvemi küçük kaseyi de koyduğum hemen yanımdaki sehpaya koydum. Bakışlarımı esmere diktim. İnce güzel bir bedeni, minyon sayılabilecek bir tipi vardı.

"Hafta sonu beraber küçük bir kaçamak yapmaya ne dersin?"

"Daha bu hafta sonu bitmedi Kook, bu kadar erken plan yapmak çok akıllıca olmaz."

"Aksine bebeğim seni şimdiden kendime rezerve ediyorum."

Bu tür tatlı laflara bayıldığını biliyordum. Yavaşça en cezbedici bakışlarıyla yaklaştı. Kollarını boynuma doladı.

"Sadece biraz naz yapmak istedim ama sen reddedilemezsin Jeon Jungkook... Reddedilemez."

Bana yaklaşırken yüzümde oluşan gülücük iyice genişlerken küçük bir öpücük kondurdu dudaklarıma.

"Hafta sonu görüşürüz o zaman."

Dudağımı dişleyip burnumdan derin bir iç çektim. Gerçekten çok cezbediciydi. Eğer Jaehee ile çoktan sözleşmemiş ve buluşacak olmasam gitmesine kesinlikle izin vermezdim. Beni bir kez daha basması pahalıya mal olurdu bu sefer. Birkaç mücevherle kurtulamazdım.

Kapının kapanma sesiyle kahvemi koymuş olduğum yerden alıp az da olsa ılımış olduğundan büyükçe bir yudum aldım. Kasede kalan son fındığı da ağzıma atıp odama gittim. Jaehee ile hemen işimi halledip spor salonuna gitmek istiyordum.

Siyah bir eşofman altı ve siyah beyaz çizgili tişört giyip anahtarlarımı ve cüzdanımı kot ceketin cebine koyduktan sonra çıktım. Hava henüz ılık geliyordu. Rezidans, garaj, şirket üçlüsü içinde olduğumdan kışa girmek üzere olsak da bu rutinimde üşümek pek mümkün olmuyordu.

Arabayla yaklaşık yarım saatlik bir mesafede olan lüks restoranın önüne geldim. Jaehee geniş pencerelerden birinin önündeki orta masalardan birine oturmuş, arkasındaki manzara kadar doğal olan güzelliğini sergiliyordu. Çok hafif makyajı ve üzerine yapışan daracık kotu, tek yakası aşağı düşüp bembeyaz omzunu açıkta bırakan triko beyaz kazağı ve at kuyruğu yaptığı açık kahverengi saçlarıyla çok güzeldi. Arkasındaki sonbahar manzarasından bile güzeldi hatta. Ağzını açana kadar...

"Erken gelip beklemesi gereken ben değilim Kook-ssi." dedi çocuksu bir sesle.

Saatime baktım.

"Zaten beş dakika erken geldim güzelim." dedim eğilip yanağına bir öpücük kondururken.

"Yetmez. Gelip kahvaltı için masamızı, manzarayı en güzel gören yerden seçip sevdiğim yemeklerden sipariş etmeliydin~~"

Ah Tanrım çocuksuluk ona yakışıyordu ama benim karakterim bu yapmacık çocuksulukları kaldırmıyordu.

"Çok açım." dedim iki kaşımı da havaya kaldırıp karşısındaki sandalyeye otururken. Artık onu idare etmeme hatta geçiştirmelerime alışmıştı. Yüzüne sahte bir kızgınlık ifadesi yükleyip dudaklarını büzdü.

"Aman kaç hemen."

"Saat daha sekiz buçuk ama sen formunda gibisin ha Jaehee?"

"Tamam tamam yükselme hemen." dedi uzanıp masanın üstündeki elimi tutarken. Konuşmasına devam edecekti ki garson geldi hemen çaprazında iki yardımcısı ile.

"Bugün sizi ben asiste edeceğim efendim." dedi tüm profesyonelliğiyle.

Jaehee ise daha önceden karar verdiği tüm menüyü saymıştı. Bekleme süresince bizi küçük kış bahçesi şeklinde tasarlanmış olan geniş manzaralı teraslarına almış kiraz çiçeği çayı ve atıştırmalık getirmişlerdi.

Üç çalışan sonraki on dakika boyunca masamızı donatmıştı. Masanın hazır olduğu haberiyle içeri girdik. Yine şaşırtmamışlardı.

Güzel başlayan bir gün harika ilerler ve mükemmel biterdi benim için ve bu kural her zaman olduğu gibi sorunsuz işliyordu.

Jaehee ile biraz bizden, biraz camiadan, biraz da politika ve ekonomi konuştuk. Keyifli bir arkadaşlığımız vardı. Ben onun camia dedikodularını dinlerdim o da benim ekonomi sansarlarımı dinlerdi.

Kahvaltıdan sonra bizimkilerle buluşmak için tesislere gittik, kahve ve likör içtik.

Taehyung ile squash oynadık. Sanırım kahvaltıda çok yemiştim ki bu beni yenen Taehyung'un sırıtış ve alaylarına maruz bırakmıştı. Dişli rakipti aslında ama kazanma skoru açık ara farkla bendeydi. Bir yenilgi ne değiştirir ki demeyin. Rakibin morali yükselir ve kazanma hırsı pekişirse şimdi olduğundan fazla çaba sarf etmem anlamına gelirdi ki bu benlik bir şey değildi. Ben kazanmalıydım, yenilsem de.

Akşama plan yapmadık. Herkes pazartesi iş başında olacağından evlere dağılmıştık. Rutin hafta sonum rutinliğini Jaehee ile sevişerek ve uykuya dalarak devam ettirmişti.

~~~~~~~~~~

Biraz da Jungkook'a dönelim :)

Keyifli okumalar (:

✔️Not a Slave But a ToyDove le storie prendono vita. Scoprilo ora