Kurtlar Manisa'dan ayrılalı iki hafta olmuştu. Kenan, bu süre de bu birimi araştırmış, toparladığı sayılı bilgiyi de Burak'la paylaşmıştı. Çünkü Burak toplantıdan sonra kör bir öfkeye kapılmıştı. Kenan bu aralar çıkacak görevlere onun ve timinin katılması taraftarı değildi. Arkadaşının canlı dönmeyeceğine emindi.
Burak'sa timinden çıkan haini hala sindirememiş, kendini suçlamaya devam etmişti. Tabi onun için diğerlerinin bilmediği bir de Ayça tarafı vardı. Onları izledikleri haftalarda sevişmelerini de raporuna dahil etmiş miydi? Bunu fazlasıyla merak etti. Sanki derin bir öfke kuyusuna düşmüştü ve çıkamıyordu. Kendine itiraf etmekte zorlansa da toplantıdan sonra Ayça'yı beklemiş ve konuşmak istemişti. Ama kadın onunla görüşmeye gelmemiş, hatta ortadan kaybolmuştu. Burak'a tek bir açıklama yapmadan, veda dahi etmeden gitmişti. Belki de onun en çok zoruna giden de bu olmuştu. Oysa o Ayça'yı farklı biri sanmıştı ama yanılmıştı. İçinde, terk edildiğini bilen kalbi, düşündüğünden çok daha fazla ağrıyordu.
Beş kadının kimseye görünmeden, şehri terk etmesi başka bir adamı daha hüsrana sürüklemişti. Salih, Deniz'in ona adım attığına emindi. Son zamanlarda yaşananlardan sonra kadının ona daha bir farklı baktığını düşünmüştü. "Hayır." dedi içinden. Deniz ona yalan söylemiş olamazdı. Adımlarını hızlandırdı ve Kenan Yüzbaşının odasına geldi. Kapıyı tıklattı, girdi.
-Komutanım.
Kenan, sandalyesinde önündeki evraklara dalmış haldeydi, kafasını kaldırmadan devam etmesi için elini salladı.
-Komutanım! Bildiklerinizi benimle de paylaşın. Ya da beni başka şehre sürün. Çünkü o evraklara bakana kadar durmayacağım.
Kenan, Salih'in Deniz'e karşı yaşadığı ikilemin farkındaydı. Kendisi de ondan farklı değildi ne de olsa. Kafasını kaldırıp adamın yüzüne baktı. Salih'in göz altları uykusuzluktan olduğu belli olacak şekilde morarmıştı. Kenan tek solukta nefesini bıraktı. Sırtını sandalyesine yasladıktan sonra konuştu.
-Otur Salih.
Salih hemen masanın önündeki sandalyeye çöktü. Dimdik oturup bekledi. O bir askerdi asla eğik, omuzları düşük oturmazdı.
-Kurt birliği; beş asıl kadın üye, beşinin de lakapları kurt türleri. Her biri boğazladığı kurdun adını almış. Ağır eğitimlerden geçmişler. İşkenceden tut, dağda on gün iç çamaşırlarıyla bırakılmaya kadar yani Salih cehennem haftası onlar için sıradan hale gelmiş.
Özel görevlere çıkıyorlar, hatta bordolar gibi talep üzerine hareket ediyorlar. Fazla sessizler, kayıtlar da hepsi ölü gözüküyor. Aile yok, bağ yok, tek başlarınalar.
Kenan anlattıklarına kendini de inandırmaya çalışır gibiydi. Gözleri yeniden Bozkurt yazan kağıda takıldı.
-Bunlar çok gizli bilgi Salih. Şu satırları öğrenene kadar girmediğim birim kalmadı. Hiç birinin geçmişi arşivlenmemiş. Ben Alaz'ı biliyorum ama buraya gelen kadının benim tanıdığım o ufak kızla alakası bile yoktu.
Kenan'ın masanın üzerinde duran eli yumruk halini aldı. "Ve Salih onlar seni bulmadıkça onlara ulaşamazsın." dedi. Sesi biran da yükseldi ve karşısındaki adama bağırırken yumruk olan elini de masanın üzerine vurdu.
-Çünkü üstlerine kayıtlı tek bir şey yok! Ölülerin ne kaydı olabilir ki?
Salih, Kenan'ın masaya vurmasıyla gözlerini dahi kırpmamıştı. İşittikleriyle bile kalbi yanmaya başladı. Hissediyordu. Kaburgalarının arasındaki et parçası alev almış gibiydi. Bugün dayanamamış Deniz'i aramıştı. Ve işittiği tek şey; aradığınız numara kullanım dışıdır olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ AVI
General Fiction"Kış güneşi deyip geçmeyin. Aşık olduğum adamın yüzüne vurduğunda benim kalbimi parçalardı." Onun için hissettiğim şey tam da buydu. Bir bardak suyla başlayan hikaye kan dolu bir yatakla son buldu. Ben Alaz. Hayatı tek bir günde ikiye ayrılan kadın...