25. AYRILIK ÖLÜMDEN BETER

11.7K 996 1.1K
                                    

İmparator Neron'un Roma'yı yaktığı sonra da hiçbir şey olmamış gibi sarayının balkonunda keman çaldığı söylenir. Bunun asılsız bir söylenti olduğu kemanın 1600 yıl kadar sonra icat edilmesinden bellidir lakin kimsenin umrunda değildir. Zira Neron ara ara Roma'nın varoş mahallelerini yaktığından insanlar yaklaşık bir hafta süren koca yangını da onun başlattığına inanmak isterler.

Ama bizi ilgilendiren bu rivayetin doğru olup olmaması değil. Bizi ilgilendiren kısım imparatorun efsanedeki umursamaz tavrını Bekir'in geceden beri gösteriyor oluşuydu. Saat akşamın 10.30'unu gösterdiğinde esmer genç boşalan çay bardaklarını alıp tüm gece birbirine laf sokmaya devam eden adamları yok sayarak mutfağa geçti.

Akşam yemeğini yer yemez yıkadığı bulaşıklar sayesinde temiz olan tezgaha bardakları koyup odaya geri döndü. Hararetle tartışmaya devam eden ikiliyi yok sayıp yarısı tüketilmiş çerez tabaklarını da aldı. Kestane kokusunun hala hakim olduğu odadan tekrar çıkarken Yusuf "Halkımız özgürlüğüne kavuşana kadar..." diye başlayan cümlesinin devamını getiriyordu.

O kadar salmıştı ki kendini Yusuf ve Kürşat'ın yüksek tondaki sözleri bir kulağından girip ötekinden çıkıyordu. Bıkkınlığı duruşuna da yansırken evin soğuğu bile işlemiyordu Bekir'e. Akılsız başının cezasını çekiyordu. Hangi kafayla bu iki farklı siyasi görüşü savunan adamı karşı karşıya getirmişti kendi de şaşıyordu.

Mutfağa girip elindeki çerezleri çerez kutularına koyup tabakları kirli bardakların yanına koydu. Çaydanlıkta kalan sıcak suyu küçük bir kaba koyup içine bulaşık deterjanını koyup köpürttü. Annesinin eski perdelerden diktiği bulaşık bezini sıcak suya daldırıp bulaşıkları yıkamaya başladı. İçerideki kavgadan kurtulmanın tek yolu ayak işlerini yapmaktı. Bundan ilk kez şikayetçi değildi. Biraz daha ideolojik konulara maruz kalırsa kafayı yerdi. Bu yüzden olabildiğince ağırdan alarak yaptı işini.

Nihayet bulaşıkları bitirip tezgahı sildiğinde yorgunluktan her yanı ağrıyordu, göz altları çökmüştü. Islak ellerini mutfak havlusuna kurutup kapıya yöneldi. Tuvalete gidip uyku hazırlığı yaptıktan sonra odasına geçti. Üstünü değiştirip pijamasını giydikten sonra Kürşat için de pijama çıkarıp yatağın üstüne koydu. Işığı açık kapıyı da aralık bırakıp en son bir tartışmanın ortasında bıraktığı ikilinin olduğu oturma odasına geçti. Bıraktığı yerden devam ettiklerini görünce yılgınlıkla düştü omuzları. Ve sonunda tüm gece yokmuş gibi davrandığı varlığını gösterircesine sesli bir şekilde konuştu.

"Beyler uyku vakti!"

Odaya yayılan sesi kendini kaybetmiş iki gencin irkilmesine neden olmuştu. Bekir'i unuttukları, esmere dönen bakışlarındaki şaşkınlıktan anlaşılıyordu. Bekir, onların bu şaşkınlıklarından faydalanıp duvardaki saati göstererek devam etti.

"Saat on bir olmuş, hadi kalkın artık."

İkisinin de bakışları Bekir'in işaret ettiği saate kaydıktan sonra Yusuf ağır ağır başını sallayıp ellerini dizine vurarak ayaklandı. Şöyle bir gerinirken Kürşat da sevgilisine bakarak kanepeden kalktı.

"Eh bu kadar misafirlik yeter, evine git artık."

Yusuf'un ciddi sesi Bekir'i hazırlıksız yakalarken gözleri kocaman bir halde ev arkadaşına döndü. Onun göbeğini kaşıyarak umursamaz bir tavırla reisi izlediğini görünce geceden beri tuttuğu siniriyle konuştu.

"Bozo, şakanın sırası değil."

Dişlerinin arasından süzülen kelimeler turuncu kafanın aynı umursamazlıkla gözlerini ona çevirmesini sağlarken Kürşat elleriyle oynuyordu.

SARSINTIWhere stories live. Discover now