38. YÜREĞİM KÖPÜK KÖPÜK SEVDAN

7.7K 757 663
                                    

Hikayenin başından beri hayal ettiğim bir bölümle karşınızdayım. Sırf bu ve son iki bölüm için Sarsıntı'yı yazıyorum resmen.

Hayalimdeki gibi oldu mu bilmiyorum ama accaip heyecanlanlıyım. O yüzden ilk kez sizden deli gibi yorum istiyorum. Fikirlerinizi çok merak ediyorum çünkü.

Umarım duyguları yansıtabilmişimdir. Olaylar kafanızda canlanabilir. Benden şimdilik bu kadar canlar.

Medyadaki müzikle okumanız zorunludur, demedi demeyin.

Sonraki bölümde görüşmek üzere. Sizi accaip seviyorum 💛❤️

~~~~~~~

Derslikte öylece oturmuş, bahçeyi izleyen genç adam, kendini sıcak hava balonu gibi hissediyordu. Yıllarca buzdanmış gibi yaşarken hayatına aniden giren çömez sayesinde yavaş yavaş ısınmış, ısındıkça yükselmişti. İlişkilerinin ilk aylarında gökyüzünün en zirvesine ulaşmıştı fakat şimdilerde ateşlerinin söndüğünü, giderek yeryüzüne indiğini hissediyordu. Yakında tamamen soğuyup yere çakılmaktan korkuyordu.

İlk kez bu ilişkinin sarsıldığını hissettiğinde sömestr tatilinden dönmüştü Bekir. Ağlayıp yapamadığını söylediğinde Kürşat'a yaşattığı acının farkında değildi, kendi derdine gömülmüştü. İnançları, ailesi, nişanı ve daha onlarca şeyi düşününce böyle olması normaldi. Ama toparlamıştı. Hatta öyle ki finallerden sonra yaz tatili için giderken nişanlısından ayrılacağını kendinden gayet emin bir şekilde söylemişti. Ve reisi de inandırmıştı.

Kürşat, sevdiğine yazdığı ikinci mektuba kadar da bu inançla geçirmişti günlerini. Sürekli dua ediyor, nişanın atıldığına dair haberi almak için sabırsızlanıyordu. Çünkü sevgilisini ilk kez o denli kararlı görmüştü. Ancak bu inancı mektuplarına cevap alamayıp, telefondaki kısa ve mesafeli konuşmalar yaptığında azalmış ve sonunda yok olmuştu. O yüzden tatilden dönen Bekir yapamadığını söylediğinde şaşırmamıştı. Onu şaşırtıp hayal kırıklığına uğratan çömezin her şeyden vazgeçmiş, pes etmiş haliydi.

Bekir'in nişanı atmak için gidip evliliği kabullenerek dönüşünü kaldıramıyordu. Biliyordu, sevgilisi anlatmıştı nasıl çabaladığını, ailesini ikna etmek için neler yaptığını. Ama bu yeterli miydi? Bir aileyi evlilik sözünden vazgeçirmek için iki ay gibi kısa sürenin kafi gelmeyeceği aşikardı. O zaman neydi Bekir'i savaşından vazgeçiren? Esmer genç öylesine kendi içine gömülmüştü ki anlayamıyordu Kürşat. Ne düşündüğünü, nasıl hissettiğini, neler planladığını asla ama asla bilemiyordu. Sadece son zamanlarda biraz daha iyi olduğunu görüyordu. Belki de bir aydır ailesinden ve Rojda'dan uzak olmak iyi gelmişti, emin olamıyordu.

"Reis, çocuklar kantine gidelim diyorlar."

Bozdoğan'ın gür sesiyle bahçedeki öğrencilerden gözlerini ayırıp arkadaşına baktı. Gürbüz delikanlı yanına oturmuş, meraklı bir ifadeyle onu izliyordu. Onun bakışlarından gözlerini ayırıp kantine gitmek isteyen güruha baktı. Sınıfından olan ocaktaki birkaç arkadaşı masalarının başında dikilmiş onlardan cevap bekliyorlardı.

"Siz gidin beyler, benim canım istemiyor."

Gençler birbirlerine bakıp gözleriyle durum değerlendirmesi yaptıktan sonra içlerinden en kısa olanı omuz silkip konuştu.

"Biz iniyoruz o zaman. Bir şey istiyor musunuz?"

Kürşat'ın olumsuz baş hareketine karşın Bozdoğan çay isterken küçük grup vedalaşarak sınıftan çıktı. Onların gidişiyle zaten az sayıda öğrencinin olduğu sınıf neredeyse boşalırken Bozdoğan söze girdi.

SARSINTIWhere stories live. Discover now