t w e l v e

20K 1.9K 572
                                    

jungkook zil sesini duyduğunda elindeki kıyafetleri rastgele bir yere attı. dünün heyecanıyla taehyung'un geleceği saati net olarak öğrenmeyi unutmuş, tekrar yazmaya da çekinmişti.

bu yüzden sabah erkenden kalkıp hazırlanmaya başlamıştı ama yine de tam olarak mükemmel olduğunu düşünmüyordu. bir şeyler eksikti ve ne olduğunu bir türlü bulamıyordu.

evin içinde art arda yankılanan zil sesine tekrar odaklanabildiğinde pijamalarıyla olmayı umursamadan hızlıca kapıya doğru adımladı. annesiyle babasının uykusu ne kadar ağır olursa olsun tatil günlerinde onları rahatsız etmek istemiyordu.

kapının önüne geldiğinde terleyen avuçlarını eşofmanına silip sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtı. "m-merhaba, hyung." üzerinde pijamaları olduğunu hatırlayınca kapının arkasına saklandı. "şey ben henüz tam olarak hazır değilim hyung."
bunun üzerine taehyung içeri girebileceği kadar kapıyı ittirdi. "sorun değil jeon, hazırlanırken seni beklerim. olur mu?" jungkook tamamen kapının arkasından çekildi. taehyung onu böyle gördüğü için kendini kötü hissetmişti. "peki hyung, içeri geç. ama sessiz ol, tamam mı? annemle babam uyuyor."
taehyung başını aşağı yukarı salladı ve ayakkabılarını çıkarmak için aşağı eğildi. bağcıkları çözüp eliyle biraz daha gevşetti. doğrulup ayakkabıları ayağından çıkardı.

"nereye gidiyorum?" kaşlarını yukarı kaldırıp jungkook'un onu yönlendirmesini bekledi. jungkook çekingen adımlarla taehyung'un önüne geçti ve odasına doğru adımlamaya başladı. "içerisi biraz dağınık hyung."
"sorun değil, jeon. herkesin odası biraz dağınık olur." taehyung jungkook'u beklemeden içeriye girdi. gördüğü görüntüyle hafifçe gülümsedi.

her yerde kıyafetler vardı. denenmiş ve atılmış kıyafetler. taehyung kıyafetlerin üzerine basmadan köşedeki sandalyeye doğru ilerleyip oturdu. "hadi hazırlan, bekliyorum." jungkook hızlı hızlı başını salladı ve dolabına doğru yürüdü. içinden bir sürü kıyafet çıkardı ve aynanın karşısına geçip sırayla kıyafetleri üzerine tutmaya başladı.

her kıyafeti üzerine tuttuktan sonra ayrı bir tarafa fırlatıyordu. taehyung'sa bunu eğlenerek izliyordu. en sonunda dayanamayıp yerinden kalktı ve jungkook'a yaklaştı. elinde kalan kıyafetleri alıp bir kenara koydu. "neden bu kadar özeniyorsun? alt tarafı beraber bir şeyler yapacağız. uruguay elçisi karşılamayacağız."

jungkook huysuzca başını iki yana salladı. "güzel gözükmek istiyorum hyung." "zaten güzelsin. sadece rahat bir şeyler giy." taehyung kıyafetlere doğru döndü. gözlerini bir süre etrafta gezdirdi. yerden gri bir eşofman ve siyah bir tişört aldı. jungkook'a uzattı. "hadi giy bunları, ben dışarıda bekliyorum." jungkook kafasını salladı ve kıyafetleri taehyung'un elinden aldı.

kapı kapandığında üzerindeki kıyafetleri çıkardı ve taehyung'un verdiklerini giydi. üzerine biraz parfüm sıktı ve dudaklarına nemlendiricisini sürdü. son kez aynanın karşısına geçti ve elleriyle yapabildiği kadar saçlarını düzeltti. hazır olduğuna kanaat getirdiğinde dışarı çıktı. "tamam hyung. ben hazırım. çıkabiliriz."

taehyung jungkook'u baştan aşağı süzdü. yüzünde yamuk bir sırıtış oluştu. "daha da güzel olmuşsun." biraz bekledi. kafasında bir şeyler tartıyor, karar vermeye çalışıyor gibiydi. sonra ifadesi değişip, yumuşadı. "her halinle güzelsin." jungkook duyduğu cümleyle başını eğdi, yanakları pembeleşmişti. "t-teşekkür ederim, hyung." bir süre bakışları yerde dolaştı. sonra bir şey hatırlamış gibi kaşlarını yukarı kaldırıp bakışlarını taehyung'un yüzüne çıkardı. "şey, çıkalım mı artık?" taehyung başını aşağı yukarı salladı. "çıkalım." oturduğu yerden kalkıp dış kapıya doğru yürümeye başladı. jungkook'sa onu takip etmeye...

heyecanlıydı. ama ne olursa olsun taehyung'la geçirdikleri vaktin her saniyesinin mükemmel olmasını istiyordu ve bu yüzden elinden gelen her şeyi yapacaktı.

aklındaki düşüncelerle dalgın dalgın yürürken hafifçe taehyung'a çarptı. irkilerek hızlıca geri çekildi. "ö-özür dilerim hyung. bilerek olmadı." taehyung güldü. "tamam sorun yok. ama biraz sakin olabilir misin? sen böyle olunca ben de geriliyorum." jungkook hızlı hızlı başını salladı.
"haklısın hyung. ama ben biraz heyecanlıyım. o yüzden oluyor öyle. ama söz, bir daha yapmayacağım." taehyung başını salladı. "o zaman ayakkabılarımızı giyelim de biran önce çıkalım."

jungkook cevap vermeden ayakkabılarını giymeye başladı. o da artık çıkmak istiyordu. kendi ayakkabılarını giyip bağcıklarını bağladığı zaman kapıyı açtı ve taehyung'u beklemeye başladı. taehyung'da hazır olunca beraber dışarı çıktılar. jungkook kapıyı kilitlemeye gerek duymadı. ailesi evdeydi nasıl olsa.

beraber sokağa çıkıp yürümeye başladılar. "şimdi ne yapacağız hyung?"
"alışveriş. bir sürü abur cubur alacağız beraber." jungkook'un yüzünde abur cubur kelimesini duyar duymaz geniş bir sırıtış oluştu. "o zaman sola dönelim çünkü en büyük market o tarafta." taehyung'da aynı şekilde sırıtarak sola döndü.

beraber şakalaşarak markete girdiler. sağ taraftan bir sepet aldılar. sonra tüm reyonları dolaşıp ellerine geçen bütün abur cuburları aldıkları sepete doldurdular.

sepetin neredeyse tamamı dolunca kasaya gidip aldıkları şeyleri ödediler. her şeyi poşete doldurup dışarı çıktılar. "evim buraya çok uzak değil. o yüzden yürüyerek geldim. ama eğer sen yürümek istemezsen taksiye falan da binebiliriz." jungkook başını iki yana salladı. "yürümeyi seviyorum hyung. sıkıntı olmaz." taehyung gözlerini tamam dercesine kapatıp açtı.

bir süre bakışlarını jungkook'un yüzünde dolaştırdı. yüzünde istemsizce çok masum ve içten bir tebessüm oluştu. yol birbirlerine kaçamak bakışlar atmakla ve espriler yapmakla geçmişti. eve geldiklerinde ikiside buna bir son vermeleri gerektiğinin farkına varıp susmuşlardı. taehyung hızlıca kapıyı açtı. ikisi de içeriye girince poşetleri bir kenara bıraktılar.

jungkook ayakkabılarını çıkartırken bakışlarını taehyung'un gözlerine sabitledi. "şimdi ne yapacağız hyung?"
taehyung bir kez daha genişçe sırıttı. "ne yapmak istersin jeon?"

-
öncelikle benden bölüm bekleyen herkesten çok özür dilerim ama bir türlü toparlayamamıştım. (şu anda da içime sindiği pek söylenemez.)

bölüm çok uzun olduğu için iki parça halinde yayınlamanın daha doğru olacağını düşündüm. bu sayede beraber geçirdikleri vakti daha detaylı anlatabileceğim. ve söz veriyorum bu sefer önceki kadar gecikmeyecek.

thanatos, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin