🔸2.BÖLÜM: YAŞLI GARİP FALCI

36.6K 2.5K 524
                                    

"Eva!"   

İsmimle birlikte bir şaşkınlık dalgası da bana çarptı. Arkamdan geliyordu ses.  Yürümeyi bırakırken sanki faydası olacakmış gibi bir iç çektim. Sonra ismim tekrar söylendi, bu sefer çok daha nazikçe ve düşüncelerimin gittiği yönden rahatsız olduğum için ağzımın içinde bir şeyler geveledim - ne dediğimi bende anlamamıştım. Hem şaşkın hem de inanılmaz öfkeliydim. Kimsenin beni tanımasını beklemiyordum; Özellikle de kız kardeşimin yerini doldurduğum için beklemiyordum. Oyunculuk yeteneğim su götürmez bir gerçek olduğundan böyle bir durum pek sık olmazdı ama zaten burada 'beni' kim tanıyor olabilirdi ki? Seçenekleri düşündüm ama yine de aklıma bana seslenebileceğini düşündüğüm kimse gelmedi.

İlerideki kamp alanına göz attıktan sonra dönüp bakışlarımı bana doğru yürüyen genç, sarışın adama çevirdim. Adam​ üzerinde eski bir bant baskısı olan tişört giyiyordu. Bantta eğimli, Latince harflerle 'Her şey zehirdir. Mühim olan dozdur.' yazıyordu. İlginç ve bence havalı bir tişört seçimiydi. Ve bu adamı tanıyordum. Tony'ydi bu, kız kardeşimin fakülte arkadaşlarından biri. Tony,​ Floridalı​ diplomat bir ailenin tek çocuğuydu. Onun hakkında bildiğim sınırlı birkaç şeyden biriydi bu. Sanırım buraya gelirken onun da burada olacağını tahmin etmem gerekirdi.

"Merhaba, Eva. Nasıl gidiyor?"

Cevap vermek yerine, gözlüğümün ardından Tony'nin bebek mavisi gözlerine baktım. O da gözlerini bana kilitlemişti. Daha önce fark etmemiştim ama çocuğun burnunun üzerinde minik minik çiller vardı. Ona yakışıyordu. Sonra, bir nedenle... Gözlüğümü çıkardım ve bakışlarımı etrafımızdaki diğer insanlarda gezdirdim. Zoe'yi ve annesini Mikerinos Piramidinin önünde fotoğraf çektirirken gördüm, Zoe annesinin yanağını öpüyordu. "Sana Emma​ söyledi, değil mi?" Tek dediğim buydu çünkü Emma'nın bir ikizi olduğunu bilse bile Tony'nin beni ondan bu şekilde ayırt etmesinin mümkün olduğunu sanmıyordum.

"Bende​ iyiyim. Sorduğun için teşekkürler. İnanılmaz düşüncelisin."

Yoldan çıkan dikkatimi yeniden Tony'ye vererek ona baktım. O kadar küstahça bir cevaptı ki bu, o değil gibi geldi bana. Tony genellikle gayet kibar bir insandır, hatta çoğu zaman bana kız kardeşimin erkek versiyonu gibi gelir. Bana dostça bir gülümseme verdi. Gözlerinde muzip bir ışık vardı ve sesindeki alaycılık beni de neredeyse güldürecekti. "Eh, iyi vakit geçirmene sevindim. Şimdi cevap verebilirsin. Sana buraya geleceğimi Emma​ mı söyledi, Tony?" diye yeniden sordum, çok daha yumuşak bir sesle. Evet. Bu çok daha iyiydi.

"Evet." diye kabul etti. "Beni aradı ve çılgınca, aptalca bir şey yapmana izin vermemem için resmen duygu sömürüsü yaptı."

Duyduklarıma inanamadım. Hayır. Tanrım. Hayır. Emma​ bana bunu yapmış olamazdı. On beş yaşında değildim ki ben! Çenemi kaldırdım ve parlak, yeşil bakışlarımı Tony'nin yüzüne öfkeyle diktim. "Yani seni başıma muhafız diye dikti. Öyle mi?"

Ses tonumdan mıdır nedir, Tony​ ne diyeceğini bilemezmiş gibi alt dudağını ısırdı. "Şey... Tam olarak öyle değil, Eva. Bana kalırsa Emma sadece-"

"Ben, o böceğe sadece iyilik yapıyordum!"

Tony​​ bir adım geri çekilerek altın buklelerini karıştırdı. Yüzünde sıkıntılı bir ifadenin olduğunu görebiliyordum. Kısık bir sesle gülüyordu ve bence elinden bu kadarı geliyordu. Emma ve benim aramda kalmak onun için zor olsa gerekti. "Evet, biliyorum. Ne dememi bekliyorsun ki?" Bir şeyler demek için ağzımı açtım ama sonra pek de önemli olan bu küçük meseleye bu kadar öfkelenmeme izin verdiğim için kendime kızdım. Aklımı başıma toplamak için kafamı salladım. Tony'nin bir suçu yoktu ve çocukluk edip bunu gereğinden fazla büyütmeyecektim, öfkelenmekte hakkım olsa bile. Ve hayret verici bir şekilde, kendimi kontrol etmeyi başardım. "İşte, al." Tony​ büyük, üstünde 'Karanlık Tarafa Hoş Geldin, Kahvemiz Var.' yazan, koyu renkli bir bardak uzattı bana. "Emma için almıştım. Sen içebilirsin."

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin