6.Bölüm

3.3K 160 11
                                    

Lütfen beğenmeyi unutmayın. Şimdiden teşekkürler!

Artık odamdan gitsinler diye uyuyor numarası yapmak zorunda kalmıştım. En sonunda gitmişlerdi. Saat 01.30'u fazlasıyla geçerken bende yatağımdan kalktım. Yanıma alacağım her şeyi bizimkilerle göndermiştim zaten. Kendime yük yapmaya gerek yoktu. Dolabın karşısına geçip siyah bir tayt yarım siyah bir badi ve siyah bir deri ceket giymiştim. Sanırım deri ceketlerime aşığım. Her neyse konu bu değil. Ateş'in telefonunu açıp Batu'ya mesaj attım.

Gönderilen:

''Nerdesiniz kuzu?''

Gönderen:

''Ulan bir an dedim Ateş yanımda bana niye kuzu yazıyor. Taksideyiz 15 dakikaya oradayız. Oraya kadar gelemicez biraz koşarak yola çıkman lazım. Ateş diyorki ona gösterdiğim çalıların arkasından koşsun bariyerlerin başında bekleyeceğiz.''

Gönderilen:

''Tamamdır 10 dakikaya çıkıyorum.''

yazıp telefonu kapattım. Burada çok fazla adam olduğu için taksiyle buraya kadar gelemezlerdi. 'Ya Allah' diyip tabana kuvvet koşacaktım artık. Nedense kendimi aksiyon filminin esas kızı hissediyordum. Ama ne yazık ki ne esas oğlan vardı ne de bir film içerisindeydik. Hayatımı bundan sonra nasıl şekillendirecektim bilmiyorum ama İstanbulda olamazdım. Bunları düşünmeyi sonraya bıraktım ve siyah şapkamı da kafama takıp odadan yavaşça dışarı çıktım. Çağrı ve Çağan'ın odasıda bu kattaydı bu yüzden yavaş olmalıydım. Evde büyük bir sessizlik hakimdi. Her bir adım attığımda yaram kendini acı bir şekilde belli ediyordu. Sızlanmalarımı burdan kurtulduktan sonraya saklamayı tercih ettim. Ses çıkarmamaları için beyaz spor ayakkabılarımı elime almıştım. Merdivenlerden yavaş yavaş inip mutfağa girdim. Saat 01.58'di. Bir dakika sonra hareketlenme başlayınca nöbet değiştirdiklerini anladım ve hızla mutfağın bahçeye açılan kapısından çıkıp camdan gördüğüm diğer kapıya ilerledim. Zorladım ama açılmadı. Zaten bu kapıyı açık bırakacak kadar salak değillerdi. Hızla tepesinde dikenli teller olan kapıya tırmanmaya başladım. Yaram o kadar çok acıyordu ki buradan kaçar kaçmaz bir hafta yattığım yerden kalkmayacaktım. Ayağımı dikkatlice kapını diğer tarafına attım ama ellerimle dikenli tellere tutunamayacağım için gövdem hala içeri taraftaydı. Resmen böyle kalmıştım. İleriden gelen ayak seslerini duymamla daha da paniğe kapılırken aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Ellerimi serbest bırakıp ayağımla güç alarak kendimi diğer tarafa bıraktım. Yere öyle bir çakılmıştım ki her bir kemiğim tek tek kırılmış gibi hissediyordum. Ah bide ben aşşağı paraşütsüz uçarken bacağıma derin bir kesik atan kalleş telleride unutmamak lazım. Zor bela ayağı kalkıp karşı yola girip çalılıkların arkasına attım kendimi. Hem ayağımı çok kötü burkmuş hem de bacağımı kesmiştim. Yaramın verdiği inanılmaz acıyı tarif bile edemiyordum. Bu şekilde yaklaşık 1 km koşmalıydım. Ateş öyle söylemişti. Koşamazdım ama yavaş yavaş gidebilirdim. 200 metreyi zar zor bitirmişken cebimdeki telefon titremeye başladı. 'Peri'm' yazısını görünce hızla açtım telefonu.

''Nerdesin Çağla iyi misin? Çıkabildin mi? Her an bizi farkedecekler diye ödüm kopuyor.'' dedi Peri. Sesi cidden çok endişeli geliyordu. ''İyi misin bacım'' diye sordu Batu. Sanırım telefon hoparlördeydi. ''İyi gibiyim gelince anlatırım son 800metre.'' dedim. ''Bir şey mi oldu'' diye sordu Ateş. ''Demir kapının üstünden yere uçtum. Bileğim burkuldu, bacağım deli gibi kanıyor ayrıca siz gittikten sonra yaram kanama yaptı ve şu an feci sızlıyor. ayrıca yakalanacağım diye götüm üç buçuk atıyor. Yoo Ateş'im hiçbir şey olmuyor'' dedim. Resmen sürüne sürüne ilerliyordum. ''Bekle olduğun yerde'' dedi ve telefon kapandı. Evet evet suratıma kapandı. Durmak yerine yinede ilerlemeye devam ettim. Bir dakika için yanıma ulaşan Ateş'e sımsıkı sarıldım. Ondan güç almaya ihtiyacım vardı. Ateş saçlarımı öpüp bende ayrıldı ve hiç konuşmadan tişörtümü biraz çekiştirip yarama baktı. Yüzünde mimik oynamadığına göre kanama falan yoktu. Ardından yere çömelip bacağıma baktı. Ayağı kalkıp bu seferde yanaklarımı öpüp ''Kıyamam lan ben sana'' dedi. Gülümsedim. Halime benden daha çok üzüldüğüne emindim. Beni bir anda kucağına alınca kollarımı boynuna doladım. Ama bu hareketim bile omzumdaki bir türlü kendini unutturamayan yaramı tekrar gün yüzüne çıkartmıştı. Artık yüzüm nasıl bir şekile girdiyse ''İndir kollarını boynumdan acımasın yaran hareket etme sen'' dedi. Mantıklıydı. Kollarımı Ateş'in boynundan ayırıp kucağımda birleştirdim. Hızlıca bir şekilde taksiye geldiğimizde Batu ve Peri hemen yanımıza koşup bize sarıldılar. Ateş ben ve Peri arkaya binerken Batu ön tarafa bindi ve araba çalıştı.

Akrep Prenses (Aile kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin