Kaçış

17.7K 1K 188
                                    

Ejderha bütün kokumu benden çekip almak istercesine koklarken gözlerimi istemsizce yumdum. Hayatımda hiç kimsenin bana bu denli yaklaşmasına izin vermemiştim ben. Daha önce babam ve kuzenlerim dışında hiç bir erkekle samimi olmamıştım bile. Ejderha benim iznim olmasa da sınırlarımı aşıyordu ve bu yaşına kadar hiç sınırları aşılmamış bir kız olarak nasıl tepki vermem gerektiğini bilemiyordum. Üstelik ondan korkuma bağırıp çağıramıyor, karşısında süt dökmüş kedi misali kalakalıyordum.

Sırtımda gezinen kuyruğu beni bırakmazken ona göre tüyden farksız olan zayıf bedenimi kendine daha çok çekerek burnunu saçlarımın arasına bastırdı. Her soluk alıp verdiğinde saçlarım uçuşuyor yakıcı nefesini saçımın dibinde hissediyordum.
"Miniğim bana ne yapıyorsun bilmiyorum ama büyüleyici kokun karşısında kendimi zapt etmekte güçlük çekiyorum." tuhaf bir şekilde boğuk konuşmuştu. Beni her kokladığında kendinden geçmiş gibi davranıyordu ve ben kokuma neden bu kadar düşkün olduğunu anlayamıyordum. Eğer ona göre bu kadar güzel kokmasaydım beni kaçırmayacak mıydı yani?

"Kaden ben merak ediyorum da-" konuşmamı bölen gurultu sesiyle yanaklarımın ısınmaya başladığını hissettim. Dün ettiğim kahvaltıdan beri hiç bir şey yememiştim, acıkmış olmam normaldi. Ancak yine de kendimi utanmaktan alıkoyamıyordum.

"Ah miniğim bunda utanılacak bir şey yok." derken yere eğdiğim başımı kuyruğuyla kaldırmıştı. Gözlerim onun keskin yeşilleriyle kesişirken utancımın bir kat daha arttığını hissettim. Neden bilmiyorum ancak karşımda ejderha yerine insan varmış gibi geliyordu. Tabi bunun sebebi insan gibi konuşabilmesi olabilirdi.

"Şimdi gidip senin için yiyecek bulacağım ve sen de uslu bir kız olup burada gelmemi bekleyeceksin." Beni mağarada tek başıma bırakıp gidecek miydi yani? İnanamıyorum, elime kaçmak için paha biçilemez bir fırsat geçmişti! Gözlerine masumca bakarken kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu. Kaçabileceğim için o kadar heyecanlanmıştım ki ejderhaya belli etmemek için kendimi zor tutuyordum. Gözlerime bir an için baktıktan sonra kafasını kaldırdı ve çenemin altında bulunan kuyruğunu yavaşça geri çekti.

"Katherine kaçmaya çalışmayacağına dair sana güveniyorum. Ancak geri geldiğimde seni burada bulamazsam..." karşıya bakan gözleri tekrar beni bulduğunda bu sefer ki bakışları ciddiyet ve asabiyetle harmanlanmıştı. Bakışları ürkmeme sebep olurken keskin gözlerinden gözlerimi kaçırmamak için çabalıyordum.

"Hem senin hem de benim istemeyeceğin şeyler yapmak zorunda kalırım. Nereye kaçarsan kaç nereye gidersen git seni her şekilde bulurum! Bunu da hiç bir zaman aklından çıkarma ufaklık!" onun tarafından tehdit edilmek ister istemez sinirlerimi bozmuştu o kimdi de beni, Batı krallığının prensesini tehdit etme cüretini gösterebiliyordu? Ancak yine de herhangi bir tepki veremeden öylece baktım ona. Sadece;

" Biliyorum Kaden daha önce de söylemiştin."dedim, sesim içerlediğimi belli ediyordu ancak fısıltı halinde çıkan sesimi Kaden duymamıştı. Yanımdan geçerek mağaranın çıkışına doğru ilerledi ve devasa kanatlarını kaldırdı. Ben ise öylece arkasından bakıyor, gitmesini bekliyordum.

Bana son kez keskin yeşilleriyle baktığında güneşin etkisiyle parlamışlardı. Parıldayan gözlerine hayranlıkla bakarken önüne döndü ve kanatlarını kocaman açarak uçmaya başladı. Nedensizce içimde bir burukluk oluşurken duraksadım, sanırım onu bir daha göremeyeceğim için hüzünlenmiştim. Kendine gel Katherine o ejderha seni buraya zorla getirdi ve üstüne üstlük seni hayvanıymış gibi sahiplenmeye kalkışıyor hem de kaçarsın diye seni tehdit ediyor! Bir de seni yemeyeceği ne malum? İç sesim ona karşı hissettiğim az da olsa var olan iyi duyguları tamamen silip atarken yerimden kalktım. Ejderhaya hiç bir şekilde güvenmiyordum ve o gelmeden önce hemen buradan kaçıp kurtulmam gerekiyordu.

Mağaranın çıkışına geldiğimde etrafı gözlerimle tarayarak uzaklaşıp uzaklaşmadığını kontrol ettim. Başıma gelebilecek en kötü şey kaçarken ona yakalanmak olurdu. Bu sefer beni tehdit etmekle kalmaz direkt olarak eyleme geçerdi. Ne yapacağı konusunda fikir sahibi olmasam da öğrenmek gibi bir niyetim de yoktu. Buralarda olmadığına tam olarak emin olduktan sonra aşağı inmek için adımımı mağaranın kenarından dışarıya attım. Neyse ki yerle arasında fazla mesafe yoktu ancak yinede eğimli bir yokuşa sahipti. Kendi kendimi teselli ederek cesaretlendirirken dengemi korumaya çabalayarak diğer ayağımı da dışarıya uzattım. Aşağı dönüp baktığımda başım döndü ve ben korkuyla tekrar önüme döndüm. Tanrım! Buradan düşersem bir kaç yerimi kırmadan kurtulmam mucize olurdu. Bir an için tekrar geri dönmeyi düşünsem de bu fikrimden hemen vazgeçtim. Ben Batı krallığının prensesiydim bu kadarcık yükseklik beni durduramazdı!

Tüm her şeyi göze almış, aşağıya da bakmamaya özen göstererek ilerlerken aniden ayağımın altında ki taş kaydı ve ben kendimi yere çakılmaktan son anda tutunarak kurtardım. Ancak elimde kayıyordu... Ne yapacağımı şaşırmış bir halde yere baktığımda az daha inebilseydim atlayabileceğim mesafede olduğumu gördüm.

Dayanacak gücüm kalmazken elim zorla tutunduğum yerden kaydı. Çığlığımla beraber aşağıda olduğundan bir haber olduğum çalıların üstüne sırt üstü düşmüştüm. Gözlerimi araladığımda hala tek parça olduğum için sevindim. Çalılar olmasaydı eğer bu düşüşten bir yerlerimi sakatlamadan kurtulamazdım, çalılar düşüşümü yavaşlattığı için tanrıya şükrettim. Bir yerimde bir şey olmadığından emin olduktan sonra doğrularak ilk adımımı attım. Beklemediğim anda ayak bileğimden 'çıt' sesi yükselirken acıdan dişlerimi birbirine bastırarak inledim. Lanet olsun! Bir bu eksikti!

Eteğimin ucunu hafifçe kaldırarak bileğime baktım ve durum gerçekten içler acısıydı. Bileğim morarmak üzereydi ve şimdiden şişmeye başlamıştı. Oflarken bu bilekle ne kadar dayanabileceğimi düşünmeden edemedim. Üstelik şimdiden üzerine basamıyordum. Gözlerim kenarda duran kalın dal parçasına kayarken acıyan bileğimin olduğu ayağımı zorlamamaya özen göstererek eğildim ve dal parçasını elime aldım. Bu dal parçasını değnek gibi kullanarak gidebildiğim yere kadar gidecektim. Tabi önce nereye gideceğim konusunda karar vermem gerekiyordu. Nerede olduğum hakkında da hiç bir fikrimin olmaması da ayrı bir sorundu elbette. Derin bir nefes alarak iç sesimin beni yönlendirdiği yöne gitmeye karar verdim. Umarım beni yanıltmazdı...

...

Yanılmışım! Kendime bir not eğer buradan sağ çıkmayı başarabilirsem bir daha asla ama asla iç sesimin güvenmeyecektim. Dur duraksız saatlerdir yürüyordum ve karşıma ne bir köy ne de bir kasaba çıkmıştı. Uzun zamandır yemek yemediğim için de artık midem kendi kendini sindirmeye başlamıştı sanırım. Çünkü daha önce duymadığım garip sesler çıkarıyordu.

"Ah tamam buraya kadar! " hayıflanarak kendimi olduğum yere çimlerin üzerine bıraktım. Ne kadar zamandır yürüdüğüm konusunda fikrim olmasa da güneşin batmak üzere olmasından ötürü uzun zaman geçtiğini rahatlıkla anlayabiliyordum. Her ne kadar karşılaşacağım manzaradan korksam da eteğimin kenarını yukarı sıyırdım.

"Aman tanrım! " bileğim ve ayağımın hali karşısında ağzım şokla aralandı. Bu beklediğimden bile daha kötüydü. Morarma ve şişmenin de ötesinde farklı bir boyuta geçmiş gibi gözüküyordu. Ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yokken tüm ümitlerimde tükenmiş, bitik halimle kalakalmıştım.

Eteğimi ayağımın üstüne çekerken göz yaşlarıma hakim olamadan ağlamaya başlamıştım bile. Bu sefer kurtulamayacağımın tamamen farkındaydım. Hava da kararmak üzereydi, kurda kuşa yem olmaman an meselesiydi. Tanrım keşke babamı görmeme izin verseydin. İçten içe babamı düşünürken ağlamam şiddetlenmeye başlamıştı. O sırada olmayacak bir şey oldu ve az ilerimde konuşma sesleri duyuldu. Ağlamam yavaşlarken sesi dinlemeye çalıştım. Evet bu sesler gerçekten de konuşan bir grup insana aitti. Sevinçten ne yaptığımı bilemezken bileğimin durumunu unutup ayağa kalkmaya çalıştım. Elbette kalkmamla düşmem bir olmuştu.

"Durun lütfen bana yardım edin! " uzaklaşmalarına izin vermeden sesimi duyurmak için tüm gücümle bağırdığımda beni duymuşlar ve konuşmayı kesmişlerdi. Tekrar seslenirken ayak seslerinden buraya gelmekte olduklarını duyabiliyordum. Sonunda, sonunda kurtulacaktım...

BÖLÜM SONU

23.02 (10.01.2020)

Hikayenin gidişatı hakkında yorumlarınızı merak ediyorum canlarım. Yorum yapmadan geçmeyin lütfen, seviyorum sizi...

Ejderhanın TutsağıWhere stories live. Discover now