Hasta

16.6K 1K 336
                                    

Vücuduma sarılı sıcak bedene daha fazla sokulurken kendimi donuyormuşum gibi hissediyordum. O kadar çok üşüyordum ki ejderhanın bana sarılı bedeni bile beni ısıtmaya yetmiyordu.

"Güzelim neden titriyorsun?" Kaden sorana kadar titrediğimin farkında değildim. Ağrıyan gözlerimi açarak yukarımda olan gözlerine bakmaya çalıştım. 

"K-kaden çok üşüyorum. Biraz daha sarılır mısın?" boğazımın acısından zorla konuştuktan sonra yutkundum. Hem üşüyordum hem de her yerim çok fazla ağrıyordu. Bana ne olduğunu anlamıştım...  Tabi kaç kere soğuğa maruz kaldıktan sonra grip olmam gayet normaldi.

Yüzümde hissettiğim dokunuşla gözlerimi açtığım an ejderhanın pençesiyle karşılaştım. Ne yapmak istediğini anlayamazken  "Ah Katherine sen yanıyorsun!" diyerek endişeyle soludu. Ejderhanın ateşimi kontrol ettiğini fark ettiğimde çok şaşırdım. Kaden çok fazla insana ait özellikler taşıyordu ve zaman zaman da bu halleri benim şaşırmama sebep oluyordu.

"Böyle olmayacak ufaklık acilen ateşini düşürmemiz lazım." derken beni çoktan pençesine almıştı. İsteksizce mırıldanırken beni sıcak tutan bedeninden ayırması daha çok üşümeme sebep olmuştu. Hele bir de mağaradan dışarıya çıkmasıyla esen rüzgarın bedenime çarpması beni bitirmişti. Artık soğuktan ötürü dişlerimi takırdatmaya başladım.

"K-kaden n-nereye gi-gidiyoruz?"  dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamazken büyük çaba sarf ederek sormuştum sorumu. Yüzümü Kaden'a çevirip bitkin halde cevap vermesi için baktım. Ancak ejderha bana bakmadan tam karşısına odaklanmış şekilde yürüyordu, sesimi duymadı diye düşünerek sorumu tekrarlamak için uğraşmadım. Zaten konuşmayı bırak tek kelime edecek halim yoktu.

Aradan fazla zaman geçmeden ejderha duraksadı. Nereye geldiğimizi anlamak için kafamı pençeleri arasından uzattığımda gölle karşılaşmayı beklemiyordum. Harika, umarım beni buraya kadar su içmem için getirmiştir. Neredeyse iki gündür su içmiyordum ve gölü görmek susuzluğumun hat safhada olduğunu fark etmemi sağladı. 

Ejderha gölün kenarına geldiğinde beni oraya yere bırakmasını bekledim. O kadar susamıştım ki bakışlarımı gölden ayıramıyordum.

"Güzelim ilk başlarda biraz soğuk gelebilir, zaman geçtikçe alışırsın merak etme." Ejderhanın söylediklerinin tek kelimesini anlayamazken bakışlarımı gözlerine çevirdim. Vereceğim tepkiyi ölçmek ister gibi bakıyordu gözlerime.

"K-kaden ne demk iste-" hangi ara suyun üzerine yaklaştırdığını bilmediğim pençesini açarak zavallı bedenimi soğuk suyun derinliklerine bırakırken çığlık attım. Su tenime bıçak gibi batarken hızla suyun yüzeyine ittim kendimi. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çabalarken gölden dışarıya çıkmak için uğraşıyordum. Ancak göl çukurda kaldığı için bir türlü yukarıya çıkmakta başarılı olamıyordum. 

"S-sen n-ne ya-yaptığını sanıyorsun?" diye bağırmaya çalıştığımda titremekten ve soğuktan doğru dürüst konuşamamıştım. Lanet olasıca ejderha! Amacı acı çekmemden başka bir şey değildi. Tam çıkmayı başarmışken beni pençesiyle buzdan farksız suyun içine geri itti. Acımasızca yaptığı harekete karşın pençesine tırmanmaya çalıştım.

"Miniğim senin canının yanmasını istemiyorum, ama bunu senin iyiliğin için yapmak zorundayım." Ejderhanın sesi kulağa üzgün geliyordu. Ancak beni pençesiyle soğuk suyun içine iterken tamamen umursamazca davranabiliyordu. En sonunda pes ettim ve pençesine tırmanmak için uğraşmayı bıraktım. Vücudum tekrardan soğuk suyla buluşurken dişlerim takırdıyordu. Aniden aklıma gelen fikirle içten içe gülümsedim. Azıcık ajitasyon yapmanın kimseye zararı olmazdı değil mi?

Ejderhanın TutsağıWhere stories live. Discover now