2.6

431 53 18
                                    

2020 Ocak

Atlas

Diğer sabah erkenden kalkıp nişanlıma görünmeden otelden ayrıldığımda gün yeni doğuyordu. Efe ile buluşmak üzere Porsuk çayının önüne gelmiştim ve çok geçmeden Efe de benim gibi hissediyor olacak ki erkenden gelmişti. Beraber ölüme yürür gibi nüfus müdürlüğünün önüne adımlarken tek kelime etmiyorduk. Cesaretimiz yoktu çünkü buna. Korkuyorduk, korkunç bir gerçekle uyanmaktan deli gibi korkuyorduk ama bazen korkunun ecele faydası olmuyordu.

Efe ile kapının önüne geldiğimizde bakıştık. Derin bir nefes alarak içeri girdiğimde oda peşimdeydi. İstanbul'daki arkadaşımla dün gece konuşmuştum ve o bana yardım edebilecek ismi vermişti. Güvenlik görevlisine adamın adını verdiğimde bana odasının yerini tarif etti. Gerginliğim artarken dediğini yapıp koridordan saptım ve soldaki ikinci odanın önünde durdum. Kapıda yazan isme bakarken "Bu kapının arkasında ne duyarsak duyalım," dedi Efe. "Ben buradayım kardeşim, tam yanında."

Ona minnettarca bakıp kapıyı çaldım. Beraber içeri girdiğimizde orta yaşlarda dazlak bir adam karşıladı bizi. Saçlarının ortası dökülmüştü. Gözlerindeki gözlük ve üstündeki ütülü elbise tam bir memur olduğunun kanıtıydı. Yanına gidip elimi uzattım. "İyi günler, ben Atlas."

Adam sandalyesini itiğ ayağa kalktı. Göbekli biriydi. Uzattığım eli sıkarken "Kemal Bey dün bahsetmişti," dedi. "Hoş geldiniz Atlas Bey. Lütfen oturun." Efe ile karşılıklı olarak oturup adama baktık. "Bir şey içer misiniz?"

Efe reddettiğinde ben de kibarca "Teşekkürler," dedim. "Aslında biz buraya başka bir şey için gelmiştik."

Adam ellerini masanın üstünde, önünde birleştirdi. "Elbette, nasıl yardımcı olabilirim size?" Gözlerim masada isminin yazdığı kısmı buldu. Etraftaki resmiyet canımı sıkarken çok uzatmak istemedim.

"Açıkçası birinin yerini bulmamız gerekiyor," dedim. "Bunun için de sizin yardımınıza ihtiyacımız var."

Adam gözlüklerini indirdi hafifçe. "Nasıl bir yardımdan bahsediyorsunuz?"

"Anladığınıza eminim," diye yalandan bir gülümseme bahşettim ona. "Nüfusa kayıtlı olduğu adresi istiyorum."

Adam da en az benimki kadar sahte bir tebessümle "Bakın Atlas bey," dedi. "Siz bir hukuk fakültesi mezunusunuz ve neyin yasal neyin yasalara aykırı olduğunu benden iyi bilirsiniz mutlaka." Başını salladı. "Burası resmi bir daire ve biz kimsenin, önemli ya da basit hiç fark etmez, bilgisini veremeyiz. Bunu siz de iyi biliyor olmalısınız."

Geriye yaslandım. "Bildiğime emin olun," dedim gözlerim masanın kenarındaki plakete takılırken. "Adnan Bey, ölüm kalım meselesi olmasa inanın bunu ben de rica etmezdim ama bu hayati bir mevzu."

"Bu yerini öğrenmek istediğiniz kişi size bir zarar mı verdi?" diye sordu adam. "Eğer öyleyse savcılık izniyle..."

"Öyle bir şey değil," diye adamın lafını kestim. Sabırsızlanıyordum buradan kaçıp gitmek için. "Böyle olsaydı ne yapmam gerektiğini bildiğime de emin olabilirsiniz Adnan Bey. Bu, özel bir şey."

Adnan, Efe'ye baktığında Efe de konuşması gerektiğini anlayarak "O haklı," dedi. "Eski bir arkadaşımızı arıyoruz yalnızca ve bu konuda bize yalnızca siz yardımcı olabilirsiniz."

"Kemal Beyin hatrı vardır ama bu iş başıma dert de açabilir, Atlas Bey." diye diretti adam. Doğrudan beni muhattap alıyordu. Efe bu tavra göz devirerek karşılık verirken sırtımı dikleştirerek geriye yaslandım ve kendimden emin durmaya çalıştım. Bu tarz adamları biliyordum, özgüven kimdeyse onun arkasını kollarlardı.

İki Sıfır Sonsuz EderWhere stories live. Discover now