9.Bölüm.

9.1K 325 69
                                    

Özlem. Tarifi imkansız bir özlem duygusu tüm vücudumu sararken donakalmıştım. Ne karşılık veriyordum ne de onu ittiriyordum. Yıllardır içimde onun özlemiyle yanıp tutuşan Hilal ile buzlar kraliçesi Hilal büyük bir tartışmaya girişmişti ve açık ara aşık olan tarafım kazanmak üzereydi.

Mert beni yavaşça duvara yaslarken ellerimizi başımın üstünde birleştirmişti. Beni terk etmesini, beni üzmesini, hatta Ezgi'yle öpüşmesini hiçe sayarak karşılık verdim. Babamın öldüğü gün beni terk etmesini, gözümün önünde oturup ağlayışını hiçe sayarak karşılık verdim. Çünkü ne dersem diyeyim, ne kadar o buzdan duvarlarımın arkasına sığınırsam sığınayım onu bırakamazdım. Onu sevmekten bir an bile vazgeçemezdim.

O benim gerçekten her şeyimdi. O benim çocukluğum, o benim mutlu olduğum her anı, o benim kalp kırıklığım, o benim ilk ve son sevgilimdi. Belki de benim gelecekteki kocam, belki de gelecekteki çocuklarımın babası. Hayal kurduğum ilk erkek. İlk öpüştüğüm erkek.

Ne yaparsa yapsın, onu bırakmam, kendimi bırakmam demekti. Ben onunla bir bütündüm. Ben onunla var oluyor, onunla mutlu oluyordum. Nefes aldığımı ilk onunla hissetmiştim. O benim sığınağım, o benim koruyucumdu. Evimden sonra huzuru bulduğum tek yer onun kollarıydı.

Yavaşça sadece nefes almak için dudaklarımızı birbirinden ayırmışken alınlarımız birbirine değiyordu. Kokusunu uzun zamandır ilk defa bu kadar yakından duyumsuyordum ve özlem hissinin yeniden tüm iliklerime kadar dolduğunu hissettim.

Gözlerim ve yüreğim aşk duygusuyla dolup taşarken elimi yavaşça çıkarıp yanağına koydum. Hafifçe okşarken yüzünü yanağını elime yasladı ve yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Ama bu bile, yanaklarının kenarındaki kırışıklıkları gizleyememişti, yılların yorgunluğunu belli edercesine ortaya çıkmıştı. Nitekim bu onu gözümde yaşlandırmamış, daha karizmatik bir hale büründürmüştü.

Parmak uçlarımı onu incitmekten korkarcasına dudağının kenarındaki o kırışıklıklarda gezdirdim. İçime titrek bir nefes çekerken bundan bir dakika sonra yapacağım şeyin pişmanlığıyla dolup taştım. Ona karşı kalkanlarımı bu kadar fazla indiremezdim. Onu bırakamazdım, evet. Ama benim intikamım vardı hani? Onun canını yakacaktım ben de? Tek bir öpücükle mi bitti her şey?

Hayır, buna izin veremezdim. Beni tekrar öyle paramparça edip gitmesine izin veremezdim. Ben güçlüydüm. Ona karşı güçlü olmak zorundaydım. Ellerimi göğsüne koyup hafifçe onu ittirdiğimde yüzüme umursamaz gülüşümü yerleştirmeyi unutmadım. Yıkılmaz görünmeliydim karşısında.

"İstediğini elde ettin şimdi odamdan defol git!" dediğimde yüzündeki şaşkınlık hala biraz geri planda olan aşık Hilal'in kalbini kırıyordu. Ama böyle olması gerekti, yapılacak başka bir şey yoktu.

"Ne demek istiyorsun sen?" sesindeki kırgınlık gün yüzüne çıktığında, gözyaşlarımın gözlerime hücum ettiğini hissettim. Umursamaz gülümsemem bir an bile yüzümden silinmezken, ona yaklaştım ve konuşmaya devam ettim.

"Önce Ezgi'yi öptün. Hem de tutkulu bir şekilde. Ama sana yetmedi, soluğu benim odamda aldın. Niye biliyor musun? Sen asla tek bir kızla yetin-"

Ne derler bilirsiniz; büyük konuşmamak gerek. Mert'in bana en büyük acılarımı çoktan yaşattığını söylemiştim ya hani, onlara bir yenisi daha eklendi. Başım, bana attığı tokatın etkisiyle yana doğru savrulurken birçok duyguyu yüzümde barındırdığıma adım gibi emindim. Acı, kırgınlık, şaşkınlık... Aklınıza gelebilecek her şey. Gözlerimi sinirden dolu bir şekilde ona çevirdiğimde, onun da gözlerinin dolu bir şekilde eline baktığını gördüm. Mert'in içinde bulunduğu içsel çatışmadan siniri galip geldiğinde gözlerindeki sinirle bana baktı.

Küçüğüm.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin