27. Bölüm - Sen mucize gibisin

1.2K 129 165
                                    

** İlk kez bir bölümü atarken bu kadar gerginim. Sanki 'bu ne be' diyecekmişsiniz gibi geliyor, o yüzden lütfen yorum yapıp düşüncelerini benimle paylaşın.

Şimdi sizi bu uzun bölümle baş başa bırakıyorum.

Şarkıya da bakın bence çok uyumlu, iyi okumalar :*

****

"S-Sehun?" şok içinde, yere oturmuş sayıklayan Sehun'a baktım. Başını dizlerinin arasına koymuş bir beşik gibi sallanıyor bir yandan da durmadan ağlayarak bir şeyler söylüyordu.

"Özür dilerim... Özür dilerim, lütfen ölme! Seyoon sana ihtiyacım var! Ölemezsin..." sayıklamasını şaşkınlıkla dinlediğim bir sürenin ardından hızlıca yanına gittim. Sık sık nefesler alıp veriyordu. Terden sırılsıklam olmuş saçlarını elleriyle yolarcasına çekiştiriyordu. "Lütfen! Seyoon, gitme!" ne yapacağımı bilemez bir halde bakmamın bir işe yaramayacağını düşünüp hızlıca ıslak montumu çıkarttım. Onu kendine getirmem gerekiyordu. Çünkü hıçkırmaktan adeta nefes alamayacak haldeydi.

"Sehun! Sehun, kendine gel!"

"Hepsi benim hatam! Seni dinlemeliydim. Seni bırakmamalıydım!" o, sallanmaya ve sayıklamaya devam ederken ben de ellerini saçlarından ayırmaya çalışıyordum. Öyle güçlü tutuyordu ki epey çaba sarf etmem gerekmişti. Nihayetinde ayırdığım elleri hala yumruktu ve avuç içlerinden parmak aralarına ince çizgilerle kan sızıyordu. Dudaklarımı ısırarak tırnak izleriyle dolu avucuna baktım önce. Sonra ise elime bulaşan kana bakıp titrek bir nefes almıştım.

Ne oluyordu, neden bu haldeydi bilmiyordum ama hiç iyi değildi. Bir kriz, bir trans halindeydi. Ona sürekli sesleniyordum ama beni duymuyor, yalnızca sayıklıyordu. Ayrıca kendine de zarar veriyordu, farkında değildi. Çok başka bir anda takılı kalmış gibiydi.

"Sehun! Sehun, lütfen! Çok korkuyorum, kendine gel!" yumruk yaptığı ellerini avucumun içinde sıkı sıkı tutarken yüzünü görmeye çalışıyordum. Ama başını kaldırıp bana bakmıyordu. "Sehun!" onu bu korkunç halde görmek benim de gözlerimden yaşların akmasına sebep olmuştu. Korkuyordum, ne yapmam gerek bilmiyordum ve gözümün önünde kendine zarar veriyor olmasına katlanamıyordum.

Bildiğim tek şey bir şeyler yapmam gerektiğiydi. Onu bu halden kurtarmalıydım. Ama ne yapabilirim emin değildim. Sadece içgüdüsel bir şekilde davranıp başını iki elimin arasına aldım.

"Özür dilerim. Özür dilerim." Sehun hala sayıklarken başını zor da olsa kaldırdım. Yüzü ve gözü kıpkırmızıydı. Yaşlar yanaklarından sicim gibi akıyordu. "Hepsi benim hatam! Benim yüzümden öldün!" hıçkırıkları çoğalıp, sık ve kesik nefesler almaya başladığında onunla göz göze gelmeye çalıştım. Ne işe yarayacaktı bilmiyordum ama başka türlü iletişim kuramıyordum.

"Sehun, bana bak! Sehun, lütfen!" yüzümü iyice yüzüne yaklaştırdığım sırada kısa bir an gözlerime bakmıştı. Beni gerçekten gördü mü bilmiyorum ama çabalıyordum işte. "Kendine gel! Ne yapmam gerek? Tanrım! Ona bir şey olmasın, çok korkuyorum." yaşlarım hızlandığı sırada seslice burnumu çektim. "Sehun... L-Lütfen..." sesimin titremesine engel olamamıştım. Çok çaresiz ve güçsüz hissediyordum.

Sehun sözlerimden sonra gözlerini yavaşça kapatıp aynı yavaşlıkta araladı. Sonrasında ise direkt bana baktı.

"L-Luhan..." beni nihayet görmüştü.

"Benim! Benim, Luhan! Buradayım. Lütfen yaşadığın bu krizden çık. Beni, yanında olduğumu hisset." Dudakları titrerken bedeni de iç çekişleri yüzünden dudaklarına eşlik ediyordu.

Woori Doori // HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin