Bölüm 25

1.5K 89 181
                                    

Alya'dan

Mutfakta, marketten aldığımız malzemeler ile ilgilenirken aniden belimde bir çift kol hissettim. İlk önce refleks olarak korksam da sonradan hemen bu hissin yerini huzur aldı. Deniz bedenini bana yapıştırdı, boynumdan öpüp başını omuzumdaki yerine yerleştirdi. Ben de istemsizce kapanmış olan gözlerimi açıp yönümü ona doğrulttum. Tezgâh ile Deniz arasındaydım, hızlı bir hareketle yerlerimizi değiştirdim ve Deniz'i kaldırıp tezgâha oturttum. Halinden memnun gülüşünü yolladı bana. Hiç bekletmeden yaklaştı ve bal dudaklarını sundu. Büyük bir memnuniyetle karşılık verdim ve ardından kalçasından tutup kucağıma aldım. Amacım salona gitmekti aslında ama önüme bakmadan bulabilmem birazcık zordu. Birkaç bir şey düşürdüm yere zaten.. Yine de vardım hedefime. Yavaşça koltuğa bıraktım Deniz'i. Mavileri koyulaşmış, bakışları derinleşmişti. Yakamdan tuttu ve beni kendine çekti, sabırsız sevgilim.. Kalçamı onun da kalçasına denk gelecek şekilde ayarladım ve bıraktım kendimi. Yok yok hayır bırakmıyorum, vazgeçtim. İpler benim elimde olacak bu sefer. Tek elimle Deniz'in iki elini kavradım ve başının üzerinde kenetledim. Dudaklarım yüzünde keşfe çıkmış, her bir noktasına bayrak dikiyordu. Deniz'in zevk aldığını görüyordum ve bu beni daha da gaza getiriyordu. Kalça hareketlerim ile ağızından o malum ses çıktı. Ellerini bırakmamı istiyor ve her hamlemde zorluyordu, bir süre izin vermesem de sonradan serbest bıraktım. Bu tatil işini sevdim. Kesinlikle.

.
.

Birbirimize sarılı bir vaziyette yatıyorduk koltukta. Deniz'in mükemmel saçı ile oynuyordum. Kalktı bir anda, elimden tutup beni de kaldırdı ayağa.
- "Sevgilim bu pozisyonumuzu asla bozmak istemezdim ama açım ben.. Gündüzler geceler bizim ama benim bir şeyler yemem lazım."

Kahkaha attım haline, benim koca bebeğim.
- "Sen iste yeter canımın içiii. Gel doyularım karnını."
Mutfaktan hazırladığım soslu tavukları alıp bahçeye çıktık. Deniz bahçede önceden yakmış mangalı ve biz o güzeell işlerimizi hallederken ateş biraz sönmüş tabii.
Ben elime aldığım küçük bir tahtayı közlerin üzerine atacakken Deniz durdurdu beni.

- "Dur dur hayatım atmana gerek yok. Tam kıvamında şu an. Alevler olursa tavuklar yanar, bize alev değil alevden kalan ısı lazım."

Doğru ya.. Çizgili bir teli alıp közlerin üzerine koydu dikkatlice ve bir iki defa karton parçası ile ateşi yelledi. Sonra da elimdeki kaptan tavukları dizmeye başladı.
Zaman kaybetmemek adına ben de sofrayı hazırlamak için taşınabilir masayı alıp açtım. Güzelce silip mutfaktan tabak, çatal, içecek.. ne gerekiyorsa koydum. Bu bildiğin ocakbaşı oldu ya da mangalbaşı mı demeliyim? Her neyse.. Tavuklar piştikçe tabağımıza koyup yiyor ve bir yandan da sohbet ediyorduk. Yemeğimiz bitmeye yakındı, saate baktım. Sekizi geliyordu, güzeel. Günbatımı izleyebileceğiz.

- "Bebeğim masayı topladıktan sonra sahile inelim mi? Günbatımını izleriz."

- "Oluur.

Harikulade yemeğimizi bitirdikten sonra birlikte masayı toparladık ve bulaşıkları yıkadık. Ardından ben odaya gidip ikimize de birer hırka aldım çünkü güneş batınca serinlik çökebilir. Deniz'in yanına geri döndüğümde elinde bir battaniye olduğunu gördüm. Gülümsedi.

- "Evet serinlik çökecektir muhtemelen. Hırka güzel fikir ama bu daha romantik bir ortam yaratır bebeğim."
Dedi ve göz kırptı, ardından ilerledi kapıya doğru.

Hırkaları kenara bırakıp peşinden gittim ben de. Uçurumun orada gitmedik bu sefer. Uçuruma gelmeden biraz geride sağa dönen bir yol var, oradan döndük. Asfalt yoldan çıkıp topraklı bir yola girdik. Bir süra sonra da kumsal göründü, bu kısımda da aynı şekilde barakalar vardı ama daha azdı sanki. Barakaları geçip kumlara geldik. Karşımda deniz, yanımda Deniz.. Oturduk kuma, güneşin batmasına az kalmıştı. Gökyüzü hafif turuncu ve biraz da pembeydi. Mükemmel ortam!
Deniz elindeki lacivert battaniyeyi açtı ve bir tarafını kendi omzuna bir tarafını da benim omzuma doğru koydu. Yarı sarılır bir vaziyette izliyorduk güneşin batışını.

* Gülümse (gxg) *Where stories live. Discover now