•EİGHT•

253 52 123
                                    

"Çıldırdım sensizlikten, öldüm sessizlikten"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Çıldırdım sensizlikten, öldüm sessizlikten"

<•>

Jungkook elleri bağlı bir şekilde sinirle karşısında üzün yiyen adama bakarken ağzına gelen kanı tükürmüştü.

"Ayıp olmuyor mu tavşan çocuk? Yerlere tükürmeler falan. Bak sana ne güzel bakıyoruz burada, Ne kadar nankörsün." Deyip iki kere cıklamıştı adam.

Jungkook ise sinirlerine hakim olmaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Neyse," dedi adam ağzında ki üzümleri göstere göstere konuşurken.

"Benim buraya geliş sebebim bu değil, jennie adında bir kız." Jungkook jennie'nin adını duyar duymaz ayağa kalkmaya çalışıp adama vurmaya yeltenmişti.

Bağlı olan elleri ve ayakları buna engel olurken bir anda yere düşmüştü.

Üzüm yiyen adam tası kenara bırakıp jungkook'a eğilmiş ve gülümsemişti.

"Senin için özel olmalı hm? Bu kadar sinirlendiğine göre. Senin hatunun mu o?" Jungkook adama cevap vermeyi değil ayağa kalkıp okkalı bir yumruk atmayı düşünüyordu sadece lakin yapamayınca ağzında biriken kanı bu sefer yüzüne tükürmüştü.

Jungkook'un çabasını gören adam iyice neşelenmiş ve jungkook'a eğilerek yarım ağız sırıtmıştı.

"Cidden tavşan çocuk,o sıkı iplerden kurtulabileceğini mi düşünüyorsun? Dene haydi! Seni tutan kimse yok

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Cidden tavşan çocuk,o sıkı iplerden kurtulabileceğini mi düşünüyorsun? Dene haydi! Seni tutan kimse yok. Yalnız, hiç bilmediğin bir yerde olduğunu hatırlatırım. O iplerden istediğin kadar kurtul sen benim alanımdan kaçamadığın sürece, peşini bırakmayacağım."

Jungkook ağzında ki kana ve bedeninde ki acıya rağmen geniş bir kahkaha atmaya başlamıştı.

"O göbekli ağanızı bu kadar çok sevdiğinizi bilseydim, daha önceden hekimlik ederdim. Baksana, sen beni bu cümlelerinle durdurabileceğini mi düşünüyorsun ayakçı?"

Evet jungkook min beyliğinin ağası olan o şişko adamın yanından ayrılmayan ve peşinde kuyruk gibi dolaşan adama ayakçı demeye başlamıştı. Çünkü ayakçıydı...

"Bana böyle seslenmeni tavsiye etmiyorum tavşan çocuk, son kez ikaz ediyorum seni." Demişti karşısında gülen çocuğa.

Jungkook ise onu önemsememiş ve gülmeye devam etmişti.

"Bana bak ayakçı, senin olduğunu iddia ettiğin bu yerlerin hepsini tek tek alırım elinden, ruhun duymaz. Ben buradan ne zaman kurtulursam kurtulayım, bir yıl on yıl fark etmez! Sonunda yine kaybeden siz olacaksınız ve inan bana, aralarında en çok acımayacağım kişi sen olacaksın!"

Adam her ne kadar Sonlara doğru sinirlenen jungkook'tan korksa bile bunu belli etmemiş ve ayağa kalkıp eliyle 'sessiz ol' işareti yaparak dudaklarına götürmüştü.

"Senden önce seni öldürmeyeceğimi nereden biliyorsun tavşan çocuk? Ben şimdi gidiyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Senden önce seni öldürmeyeceğimi nereden biliyorsun tavşan çocuk? Ben şimdi gidiyorum. Rahatına bak, seninle daha çok görüşeceğiz."

Jungkook bir kere daha sessizce küfür ettiğinde içeride ki herkes çıkmıştı dışarı. Jungkook'un ise düşündüğü tek şey jennie'nin şu an ne yapıyor olduğuydu.

<•>

Jenni atıyla birlikte son sürat han nehrinin kenarında dolaşıyordu ve durmak gibi bir niyeti yoktu. Unutmak istemiyordu jungkook'u.

Tamı tamına 8 ay olmuştu jungkook gideli. Ne bir iz vardı arkasında ne bir söz. Sanki yer yarılmışta içine girmişti.

Her yer aratılmış,konak alanlarına bakılmış,dağlar bayırlar kontrol edilmiş,derelerin diplerine bakılmış,koku duyma yetisi yüksek olan kurtlarla toprak altları aranmıştı.

Jennie'nin elinde jungkook'tan kalan tek şey kıyafetler ve geçirdikleri güzel anılar olmuştu.

Seok-jin ağa ağlamaktan bitap düşmüş ve her gece jungkook'un adını sayıklar duruma gelmişti. Hatun jisoo her ne kadar beyine destek olmaya çalışsa da onun da yoktu farkı yaşayan bir ölüden. Her gün oğlunun sevdiği yemekleri yapıyor, her gün ağlayarak yiyordu.

Jimin ve ji-eun her ne kadar birbirlerine aşık olsalar da, evlenmek isteseler de bu ağıt döneminde yapamıyorlardı. Hoş gerçi düğün jimin'in pek umurunda değildi. Canından çok sevdiği,kardeşim dediği adam yoktu ve bu onu kahrediyordu.

Jennie atı durdurup inmiş ve ayakkabılarını çıkararak nehrin serin suyunun aylarca jungkook'u dağ tepelerinde aramaktan yara olan ayaklarını okşamasına izin vermişti.

Yürürken jungkook'un adını sayıklıyordu.

"JEON JUNGKOOK! NEREDEYSEN ÇIK GEL BEN DAYANAMIYORUM! BENİ BÖYLE BIRAKAMAZSIN DUYDUN MU BENİ?! Beni böyle acı içinde bırakamazsın... Bunu bana yapamazsın..."

Sonlara doğru sesi kısıldığında artık ayaklarının onu tutmadığını fark etmiş ve suya bırakmıştı kendini.

<•>

Selam uzun zaman oldu değil mi?

Watty'de bir sorun var bölümün başına gif eklemekte zorlanıyorum ancak diğer gifler yüklendi.

Neyse bir karar aldım artık yayımladığım hikâyelerin sonlarına yani açıklamaya yazıp bitirdiğim saati ve tarihi yazacağım.

Bu kitap bir filmden uyarlama olduğu için çabuk bitecek yani 2 saatlik filmi ne kadar uzatabilirim ki? Ama yine de biraz uzun tutma amacıyla bölümler kısa kısa yazıyorum mazur görün🙏

Her neyse çok konuştum iyi okumalar =)

4/4/2020
1:20 :)

Oy sınırı: 26
Yorum sınırı:40

WRİSTBAND | bts•bpWhere stories live. Discover now