3. Bölüm/ALINTI

25.1K 1.1K 1.1K
                                    

Alıntıyı Instagramda paylaşacaktım ama kelime sayısı engeline takıldım. Wattpad panomda paylaştım orada da aynı sorunla karşılaştım. Bölümler arasına fazla zaman girmesin diye burada paylaşmaya geldim. :) Bölüm henüz tamamlanmadı. Ne zamana tamamlanır bilmiyorum ama tamamlanınca yayımlamadan önce panomdan duyuracağım.

⚓️

Benim çürüklerle kaplı bedenim, bu gece kuruş kuruş hesaba vuruluyordu.

Celâl, ona sunulan teklif karşısında bir süre durdu, düşündü gözleri yaşlı gözlerimi buldu. Merhamet yoktu bakışlarında hiç olmamıştı. Şimdi o insanlıktan nasiplenmemiş kara gözleri, oluk oluk nefret kusuyordu. Hem kayba uğrattığım para hem de ardında durup savunamadığım namusumdu öfkesinin sebebi. Savunamazdım ki ben kendimi. Bana kan kusturur kızılcık şerbeti içtim dedirtirlerdi.

"Bugüne kadar milletin ağzına laf vermeyelim diye sakladık bu kızı evde." Haklıydı Celâl, kendince. Amcam öldükten sonra yengem, millet ne der sorusunun sunduğu merhamet yüzünden kabul etmişti beni. Yenik düştüğü o sorunun getirdiği sahte merhameti de bulduğu her fırsatta ödetmişti bedenime. "Bugün de yine milletin ağzına laf vermemek için evden atacağım."

Razıydım yemin ederim. Onlar beni kovsun bir daha peşime takılmayacakları, beni buldukları ilk yerde o namus belasına sığınarak öldürmeyeceklerinin garantisini versinlerdi de beni yaka paça kapıya atsınlardı. Ama bir başkasına vermesinlerdi. Ya kendileri öğrettiği yolda aynı eziyetleri ile yürümeme izin versinler ya da kapı dışarı etsinlerdi. Yeter ki yeni azap kapası açmasınlardı.

"Yarın gel kızı iste!" Dedi ters ters Şahin'e bakarak. "İste de biraz da sen uğraş bu bela ile."

İki kuduz köpek gibiydiler. Önce birbirleri ile zehirlerinin öldürücü etkisini harlayacak ardından o zehri bedenime enjekte edeceklerdi. Ben ölecektim onlar da ölü bedenimden güç alarak yaşayacaktılar.

Yolun ortasında kalmış üzerimden sunulan pazarlığı izliyordum. Tüm bu yaşadıklarım gerçek miydi acaba? Yoksa ben bir film karesi, bir rüya içerisindemiydim?

Gerçeklik acı ile test edilirdi öyle değil mi? Bedenim acı içinde kavruluyordu...

Sanki hemen yanımızdan geçip giden arabalardan bir tanesi kalın halatlarla kollarıma, diğeri aynı halatlarla ayaklarıma bağlanmıştı. İki araba da ayrı yöne gidiyor arada bağlı kalan bedenim acıyla gerile gerile etinden feragat ediyordu.

Acıyla dolmuştu bedenim acıya doymuştu ruhum...

"Annem istemeye gelmez." Diye kestirip attı Şahin. Beni mahallede isteyen, seven tek bir kul yoktu. Annesinin de istememesi ezbere bildiğim bir gerçekti. "Nikaha kadar sizde kalsın," dedi. "O zamana kadar ben de annemi ikna ederim."

"Para işi ne olacak?" Diye sordu Celâl. Cenazemi kaldırmak için miydi paraya olan ihtiyacı?

"Kız benim," diye yanıtladı Şahin. "Para da benim!"

Bağlı olduğum o araçlar kulaklarımda yankılanan sözlerle birlikte hızlarını artırdı. Bedenim iki kat bir acıyla sınandı. Tenim gerildi, gerildi ve en sonunda bütünlüğünü kaybetti. Kalbim, ortadan ikiye ayrılan bedenimden savrularak yere düşmüş gibiydi. Zeminin o soğukluğunu hissettim. Çırpınan kalbim şimdi tam olarak benim gibiydi. Umutsuz ve oldukça korkak. Ölmeden önce birkaç atım çırpındı, çırpındı ve en sonunda içinde biriktirdiği kanın son damlasını zemine akıtarak uğurladı ruhunu.

Allah'ın benim için en ufak bir umut serpiştirmeden yarattığı her yeni günde bir parça daha ölen bedenime alışmıştım. Ağlamazdım arkasından ama şimdi kalbimdi o ölümü tadan. Dizlerimin üzerine yığıldım. Hep eksiktim hem yeniktim hep sessizdim. Ama şimdi o eksikliğimden usanmış bedenim, o yenikliğimden nefret etmiş ruhum ve sustuklarımda tıkanmış nefesim benim yerime avaz avazdı.

"Yeter!" Diye bağırdım acımı kusa kusa. "Yeter!"

Tutunacak bir dal bulamayan ellerim isyanıma kulak tıkadı. Acıdan boğulan her bir zerrem avaz avaz isyanını dile getirirken sağır kesildi kulaklarım. Bugüne kadar bir ben duyardım acılarımı bu gece tüm dünya duysundu.

"Yeter!"

NİLÜFERWhere stories live. Discover now