Efgan 3 -- Ben bir gezginim...

23.6K 789 22
                                    

YENİDEN EKLENMİŞTİR

Gözlerime hücum eden yaşları tek tek iterek olduğum yerde dikleşmeye çalıştım. Ben debelendikçe dibe doğru çekilen bedenim ruhuma meydan okuyordu. Nefesim kesilse de dik durmalıydım. Annemin belki hastalığından sorumlu değildim ama yanında olmazsam başka şeylerin sorumlusu olabilirdim. Derin bir nefes alıp sessizce benim kendimi toparlamamı bekleyen doktora döndüm.

"Tedavi diyordunuz. Avantajlar filan..."

"Evet, dediğim gibi çok erken fark edildiği için çok zor bir dönemden geçmeyecek."

"Peki, şimdi ne olacak? Ne yapmamız gerekiyor?"

Ne hastalık hakkında ne de tedavisi hakkında bilgim vardı. Nerden aklıma gelecekti ki? Kim bir gün böyle bir şeyin kapısını çalmasını isterdi ki? Derin bir nefes daha çektim sanki içimde yer varmışçasına. Dik durmalıydım ama gücüm tükeniyor gibiydi. Doktor elindeki dosyayı kapatıp babamla bana baktı. Sanırım konuşmanın bu kısmından babamın da haberi yoktu.

"Selma Hanımla testleri yaptıktan sonra kısa bir süre konuştuk. Tedavi süreci normal şartlarda evde devam eder. Yani sadece kemoterapi ve kontroller için gelmesi bizim için bu evrede yeterlidir. Fakat kendisi hastanede kalmayı istedi."

Bunu az çok tahmin etmeliydim. O ev benim için olduğu kadar annem için de bir kaostan ibaretti. Gördüğüm her şeyi kendi bakış açımdan değerlendirsem de, annem de babam da mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüyordu. Bu nedenle doktorun söyledikleri bana da uygun görünüyordu. O eve bir daha geri dönmeyeceğimi söyleyip ilk darbede geri dönmek de istemiyordum. Anneme hastanede daha iyi bakabilirdim. Sürekli yanında olabilirdim. Anladığımı belli eden bir ifade ile başımı salladıktan sonra babama döndüm. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı.

"Ben bahçedeyim. Annem uyanınca haber verir misin bana baba?"

Babam sırtımı sıvazlarken bende adımlarımı merdivenlere doğru çevirdim. Annemin yanından bir an bile ayrılmayacaktım ama kendimi toplamaya ihtiyacım vardı. Onun yanında ondan daha güçsüz görünemezdim! Her zaman yanında ve güçlü olmalıydım ki kendi gücünü kaybettiği zaman benimkine sarılsın, bana sımsıkı tutunsun. Bahçede ilerleyip çimlerin kenarındaki banklara doğru adımlarımı hızlandırdım. Ayaklarımda bile güç kalmamıştı. Düşünmeye ihtiyacım olduğunu bilsem de artık tüm bu olanları düşünmek dahi istemiyordum. Bir an önce kafamın içinden uçup gitsinler ve hiç olmamışçasına sonsuzluğa ersinler istiyordum! Çok muydu bu bana? Güneş tepeden inene, bahçe sessizleşene, nefes aldığımı hissedene kadar bahçede kaldım. Geçen zaman bana birkaç saniye gibi gelse de havanın kararmasından anladığım kadarıyla saatlerdir burada oturuyordum. Yavaş yavaş dinen gözyaşlarım benliğime şimdi daha güçlüyüm imajı veriyordu. İçten içe buna inansam da sanki bir sonraki darbede devrilecek ve nakavt olacak gibi hissediyordum. Sessiz bahçede kulaklarıma erişen adım sesleriyle derin düşüncelerimden sıyrıldım. Bankta yanıma oturan kişinin varlığı yalnızlığımı birden yerle bir etti. Kafamdaki düşünceler anında uçuştu. Zaman kavramı birden gerçekliğe erişti.

"Zor oluyor ama alışacaksın."

Yanımdan gelen sesle bakışlarımı saatlerdir diktiğim çimlerden ayırıp gelen kişiye çevirdim. Üstündeki deri ceketi ve altındaki ne alaka dedirten eşofmanıyla tarzın geldiği son nokta olan Efgan bana bakıyordu. Dirseklerini bacaklarına dayayıp ellerini birbirine sürterken bakışları çimlerdeydi. Belki de o da benim gibi düşüncelerinde boğuluyordu.

EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin