BÖLÜM 1 - BAZEN HER ŞEY İKİ KERE BAŞLAR

68 6 1
                                    

    Kış gündönümüydü, her yer karla kaplıydı. Talat Korkut, kapısının çalınmasıyla birkaç saniye afalladı çünkü kimseyi beklemiyordu. Eğer yanılmıyorsa torunu Cahide de saatler önce eve gelmişti. Talat bey, kapıdaki kişiyi daha fazla bekletmemek için oturduğu koltuktan kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Kapıya yaklaştığında içinde garip bir huzursuzluk vardı. Ne kapı, tekrar çalınıyordu, ne de minik bir fısıltı duyuluyordu. Talat bey kapıyı açtı fakat karşısında kimseyi bulamadı. Etrafa uzun uzun baktı. Sakince kapıyı kapatacakken bahçe kapısına asılmış bir zarf olduğunu fark etti. Hiç acele etmeden bahçe kapısına doğru ilerledi. Sanki biri onu izliyor ve Talat bey özellikle bu süreci uzatıyor gibiydi. Zarfa uzandı ve elinde tuttuğu şey, sanki bir başkasına aitmiş gibi ona bakmadan doğruca eve döndü. Kapıyı kapatır kapatmaz, birkaç kelime mırıldandı fakat farklı bir dil kullanmıştı. Salona geri döndü, salon büyük bir abajur ile aydınlanıyordu. Talat bey koltuklara paralel duran masaya doğru ilerledi, sandalyeyi çekerek oturdu. Artık abajurun tüm ışığı arkasında kalmıştı yüzü neredeyse görünmüyordu. Dirseklerini masaya dayadı ve zarfı yırtarak açtı. Sanki beklediği bir şey vardı. Zarf açıldı ve içinden bir mektup çıktı. Talat bey mektubu görür görmez nefesini tuttu. Mektubun üzerinde bir "Ankh" sembolü vardı. Ölümden sonraki yaşamı simgeleyen bu sembol, Talat beye yaklaşan felaketin çok büyük olduğunu anlatmaya yetmişti.

"Biraz daha zaman istemiştim. Henüz hazır değilim!"

Talat bey eline bir kalem aldı ve masada bulduğu bir kağıda aceleyle bir not yazdı. Cahide hala yukarıda olmalıydı belki de uyumuştu bile. Umarım uyuyordur diye geçirdi içinden Talat bey. Yazdığı yazıyı son bir kez kontrol etti ve yine sessizce birkaç kelime mırıldandı. Kağıttaki harfler göz alıcı bir şekilde parlamaya başladı, parlayan kırmızı ışık birkaç saniye içinde eski haline döndü. Yazdığı notu masanın üstüne bıraktı ve mektubu okumaya başladı. Gözleri okuduğu şey karşısında ne kadar çaresiz olduğunu anlamaya yetiyordu. Mektubun sonuna geldiğinde Eski Mısırca bir cümleyi sesli şekilde okumaya başladı. Okumayı bitirdiğinde parlak bir ışık tüm salonu kapladı. Işığın içinde bir kadın vardı.

"Seni yeniden görmek güzel Anhefta. Demek beni oraya sen götüreceksin."

Kadın gülümsedi, Talat bey, dolu gözlerle masadaki nota baktı ve ışığın içine girerek kayboldu.

Zaman kavramı Talat bey için şu anda nasıl işliyordu bilinmez ama evinin yarı aydınlık salonunda büyük bir sessizlikle ve olabildiğince yavaş ilerliyordu. Bu sırada Cahide yukarı kattaki yatağında pek de rahat görünmeyen bir şekilde, gerçekten de uyuyordu. Belki iki belki de üç saat sonra Cahide sakince uyandı. Uyuduğu pozisyon nedeniyle bütün kemikleri ağrıyordu, kollarını havaya kaldırıp gerindi ardından saçlarını toplamak istemiş olacak ki ellerini yatağın içinde gezdirmeye başladı. Tokayı bulduktan sonra siyah saçlarını bir çırpıda topladı. Işığı yakmadığı için odası hala karanlıktı. Yatağın kenarına eğilip çıkardığı çorapları buldu ve tekrar ayağına geçirdi. Henüz, bu garip öğle uykusunun ağırlığını üstesinden atamamıştı. Pencereden sızan Ay ışığı ile kapıyı bulup odadan çıktı. Banyoya girip yüzünü yıkadı ve doğruca aşağı kata inen merdivenlere yöneldi. Merdivenler her zaman olduğu gibi çıtırdayarak ona eşlik etmişti fakat bu sefer bir eksik vardı. Genellikle merdivenden inerken, dedesinin yaptığı akşam yemeğinin o güzel kokusu tüm evi sarmış olurdu. Cahide dedesine seslenmek istediyse de bundan vazgeçti ve merdivenden iner inmez salona doğru yürüdü, dedesini burada bulmayı bekliyordu. Şaşırmış bir şekilde mutfağa yöneldi fakat Talat bey mutfakta da değildi. 

"Dede!" diye seslendi ama ona cevap veren olmadı. 

"Dede!" diye tekrarladı sakinliğini korumaya çalışarak. "Tuvalette misin?" yine cevap gelmedi.

~TANRIÇA TÜYÜ~"Maat'ın Adaleti"Donde viven las historias. Descúbrelo ahora