Yoongi, düzensiz nefes alıp verişleri arasında iki koluyla sıkı sıkı sarıldığı vişne likörü şişesine tutundu.
İnanamıyordu, hala inanamıyordu.
Ve aynı anda pek çok şeye inanamamak oldukça yorucu olmaya başlamıştı.
İlk olarak, kendi düğün gününde, üzerinde damatlığı ve sıkı sıkıya tutunduğu bir vişne likörü şişesiyle damat odasının içi boş küvetinde panik atak geçirmek üzere olduğuna inanamıyordu, ikinci olarak Ilhoon'u mihrapta öylece bırakıp onca kişinin ortasında bahçeden içeriye kaçtığına, üçüncü olarak ağlayarak damat odasına çıkarken yolu üzerindeki bar bölümünden bir şişe vişne likörü yürüttüğüne inanamıyordu, ama hepsinden önemlisi..
O'nun burada olduğuna inanamıyordu. Kalabalığın arasından kıvırcık, yumuşacık görünen kahverengi saçlarıyla, Yoongi'nin kalbini sıkıştıran bakışlarıyla kalabalığın arasından kendisine baktığına, Yoongi damatlığının içinde mihraba yürümek üzere kapıdan çıktığında, Yoongi'nin kendisi olmayan bir adama yürümesini izlediğine inanamıyordu.
Jung Hoseok'un burada, düğününde olduğuna inanamıyordu.
Üç yıl önce, parmağından yüzüğü çıkarıp fırlattığında, onu bir daha asla görmeyeceğini düşünmüştü, onu bir daha asla görmeyeceğini ummuştu ve bu düşünceye sıkı sıkı tutunmuştu. Belki de kendisini Hoseok'un var olmadığına ikna etmenin bunu atlatmanın en kolay yolu olduğunu düşünüyordu.
Ve öyle de olmuştu. Hoseok'u bir daha asla görmemişti, sadece saatlerce ağlamasına sebep olan bir iki seferde Jimin'den veya Namjoon'dan, veya Seokjin'den ismini duymuştu. Tanrı biliyordu ki nefesi kesilene kadar ağlamıştı, ama arkadaşları onunla mesajlaşırken özür dileyip iyi olup olmadığını sorduklarında, 'Hayır, ben iyiyim, o defter kapandı,' diye yalan söylemekten çekinmemişti. Bu anıya olan zayıflığını kimsenin görmesini istemiyordu çünkü bundan nefret ediyordu, bu anıdan da nefret ediyordu, zayıflığından da nefret ediyordu, insanların bunu öğrenmesi fikrinden de nefret ediyordu çünkü bu ona gerçek gelmiyordu, insanlar bilmeseydi kafasında kurduğu bir hayal olduğuna inanacaktı, ama hepsinden önemlisi, Hoseok'tan nefret ediyordu.
Böylece her şeyi içine gömdü. Hoseok hakkında, anıları hakkında, zayıflığı hakkında her şeyi içine gömdü. Ilhoon'la tanıştı. Bir ilişkiye başladı ve önceden olanlara dair her şeyi bir kutuya doldurup oraya kilitledi. İçinde bu kutuyla yaşamanın verdiği güven duygusu hoşuna gitti, bir daha zayıf hissetmeyeceğinin verdiği güven duygusu.. Ilhoon'a tutundu, kutuya tutundu, Ilhoon'un kendisini iyileştirdiğini düşünüyordu, kutuyu daha da korunaklı yerlere gömdüğünü. Kendisini onu sevdiğine inandırmak zor olmadı, Ilhoon ona evlenme teklifi ettiğinde kabul etti, ona sevimli isimler taktı, onunla aynı eve taşındı, onu öptü, onunla sevişti, ama hiçbir zaman, kendisine söylediği onca yalanın ardında, Ilhoon'la arasındakileri çözemedi. Fakat kutu güvendeydi, kutu kilitliydi ve kutuyu daha da güvende tutacak ne varsa, Yoongi o şey için minnetardı. Yoongi güvendeydi.
En azından, damat odasının soğuk banyosunda, elinde bir likör şişesiyle, onlarca düşünce aklından geçer ve dişleri korkuyla dudaklarına saplanırken küvette kendi kendine kıvrıldığı, Hoseok'un aslında var olduğu gerçeğiyle yeniden yüzleştiği ana kadar.
Çünkü kapının yumruklanmasının sesi, korkuyla bezenmiş zihninde çınlarken, kutu paramparça olmuştu bile.
❦
"Lütfen..," diye fısıldadığını duydu tanıdık sesin, kalbine binlerce neşter nüfuz ediyormuş kadar acıtıyordu; "Sadece konuşmaya geldim."
Yanı başındaki kapıya baktı, açmalı mıydı? Beyni derhal uygun cevabı vermişti; Hayır. Hoseok'u içeri almak demek, anıları içeriye almak demekti, paramparça kutunun onarılamaz şekilde kaybedilmesi, parçaların toza dönmesi, anıların serbest kalması demekti. Pandora'nın kutusunu açmak gibiydi, çok tehlikeli, hiç şüphesiz yanlış, ama Yoongi'nin bir tarafı için de karşı konulamaz.. Hayır, diye geçirdi içten içe, kapıyı açmayacaktı. Emindi. Hoseok dışarıda, Yoongi içeride, kapı da, mesafeler de aralarında kalacaktı. Kapı kilitli kalacaktı, ve açılmayacaktı.
Yoongi, kapıyı açtı.
Elini kilide uzattı, kapının arkasından iç çekişlerini duyabildiği adamı içeri alacaktı. Yıllar sonra, ilk defa bu kadar yakın olacaklardı.
Yoongi hazır değildi, kesinlikle hazır değildi fakat kilidi çevirdi, Hoseok'un kapıyı açmasına izin verdi ve adam içeriye girerken başını kapıdan beriye çevirdi.
Kollarındaki likör şişesinin kapağını usulca açtı, kapının yeniden kapanıp kilitlendiğini duyarken, kalbinin Hoseok'un varlığının altında ezildiğini hissetti.
❦
hehe, gguksvante için bir yoonseok ♡♡
aah ah,, this is a bumpy ride kardeşlerim
buna uğraştımsldmwkdnks
neyseee, nora kaçar, luv u all~

YOU ARE READING
turning tables ❦ yoonseok
Fanfiction'tanrı biliyor, ben seni her şeyden çok sevdim,,' yoongi, eski nişanlısı hoseok'u düğününe davet etmediğine emindi. ancak hoseok, davetiye beklemiş gibi durmuyor. 130420, for @floist'*°•☆