❦ scattered on the wind ❦

329 46 19
                                        

"Ilhoon.."

Hoseok'un ağzından, belli belirsiz, alaycı bir 'hah' sesi çıkıverdi. Sadece bu iki hecenin söylenmesi bile bir şekilde sinirlerine dokunuyordu sanki.

"Kapıya mı dayandı şimdi de?"

"Kapıya dayanması gayet normal değil mi?"

Hoseok'un elindeki içki şişesini kapıverdi Yoongi, küvete iyice yayılarak bir yudum içti likörden. Hafif bir çakırkeyiflik hissediyordu, çok içmemişti.

Şişenin pürüzsüz yüzeyinde parmaklarını gezdirirken Hoseok'un iç geçirişini duydu, üzerine bir ağırlık binmişti sanki çocuğun.

"Kapıyı açmayacak mısın?"

"Hayır," dedi Yoongi başını iki yana sallayarak; "Şu an değil."

Yoongi'ye baktı Hoseok, kapının öbür tarafından hala gelen sesleri dinliyordu adam. Ve Hoseok onun gözlerindeki korkuyu görebilecek kadar iyi tanıyordu onu.

Tam anlamıyla Ilhoon'dan korkuyor gibi değildi, Ilhoon'un getirdiklerinden korkuyordu sanki. Adamın kapıya dayanması dış dünyada bıraktıkları onca sorunu - Yoongi'nin kendi düğününde eski nişanlısıyla kendini damat odasının banyosuna kilitlemesi başta olmak üzere, - Hoseok ve Yoongi'nin anı havuzuna döküvermiş, ılık ve berrak anılarını kirletmişti sanki. Hoseok bunu anlıyordu, çok iyi anlıyordu hem de.

Lee Ilhoon denilen adamın salt varlığı bile Hoseok'un ağrına gidiyor, değer verdiği tüm anılarını yakıp yıkıyordu sanki; Yoongi mihraba yürürken kendisinin olması gereken yerde Ilhoon'un durması, Yoongi'nin Ilhoon'u öptüğünü bilmek, Yoongi'nin Ilhoon'a sarıldığını, Yoongi'nin Ilhoon'la seviştiğini bilmek, onunla uyuduğunu, hayatını paylaştığını bilmek, yaralarını Ilhoon'un sardığını bilmek.. kalbini parçalara ayırıyordu, Hoseok'un hiç hissetmediği bir kalp kırıklığı uyandırıyordu sadece. Yoğun, katran gibi kıskançlık tüm bedenini sarıyordu, Hoseok istese de istemese de. Nedenini bilse de bilmese de..

Yoongi'ye baktı sessizce, hislerini bastırmaya çalışıyordu ama her yerindeydi kıskançlığın acı hissi. Adamın kendisine nasıl gözlerle baktığını bile farkedemiyordu..

"Aynı ona benzedin."

Hoseok düşüncelerinden sıyrıldı duyduğu sesle, ne dediğini anlamayan gözlerle baktı Yoongi'ye,

"Ne? Kime?"

"Ilhoon'a," dedi Yoongi Hoseok'un aniden kıskançlık ve şaşkınlıkla bezenen suratına bakarak; "Senin ismin geçtiğinde böyle gözüküyor."

Yoongi'nin sesindeki küçümsemeyi hissetti Hoseok iliklerine kadar, Ilhoon'un çocukca davranışını mı yoksa kendisinin Ilhoon'a benzeyişini mi küçük gördüğünü anlamamıştı. Sadece Yoongi'nin sesindeki o acı tonu hissetmişti.

"Benden kıskanması çok manasız, yıllardır görüşmüyoruz."

Dedi Hoseok sesindeki öfkeyi gizlemeye çalışarak, ancak kararmış gözleri ele veriyordu onu.

Yoongi bunu yanıtlamak yerine Hoseok'un yüzünü, hatlarını incelemeyi yeğledi.

Sinirle çatılmış kaşlarının yol açtığı kırışıklıklar alnına kadar uzanıyordu, bir gölgenin çektiği gözleri uzaklarda bir yeri izliyordu sanki, Yoongi her an o gözlerden yaşlar akacakmış gibi hissetti, kusursuz hatlarla aşağıya inen burnu bir tiksinti hissiyle hafifçe kırışmıştı, dudakları hafifçe birbirine bastırılmış halde birleştirip yüzüne getirdiği narin ellerinin arkasına saklanmıştı.

Ve Yoongi'ye birini hatırlatıyordu. Ya da o birisi Yoongi'ye Hoseok'u hatırlatmıştı.

"O.. genel olarak sana benziyor."

Hoseok ona dönerken bir ağırlık çökmüştü sanki omuzlarına.

Ilhoon'u hiçbir zaman sevmediğini nihayet anlamanın ağırlığı.

Sevdiği şey adamın kendisi olmamıştı hiçbir zaman, sevdiği şey Hoseok'un anısıydı. Ilhoon'un Hoseok'a benzemesi, onu andırmasıydı, şimdi yeniden bir bakıyordu da boyları bile aynı civarlarda olmalıydı.

Yüzleri arasında aşırı bir benzerlik yoktu belki ama kim olsa birbirlerini andırdıklarını anlardı, işte o zaman Yoongi, Jennie'ye Ilhoon'u ilk gösterdiğinde kızın söylediği bir lafın gerçek anlamını söküverdi.

"Birisine benzettim," demişti kız Seungwan, Joohyun ve kendisiyle bir kafede otururken, öğle yemeği için Jongin'in gelmesini bekliyorlardı; "Gözüm bir yerden ısırıyor sanki."

Tam iki yıl boyunca bir yalanı yaşamıştı.

Aştığını sanmıştı, hayır.. aştığı falan yoktu.

Hoseok'un yerini dolduracak ama hiçbir zaman onun gibi hissettirmeyecek bir kukla bulmuştu sadece.

Ilhoon'u bir kukla gibi kullanmıştı.

Yanağını okşayan, ne ara aktığını bilmediği yaşları silen bir el hissetti.

"Seni en son ayrıldığımızda böyle görmüştüm."

gecis bolumu.. sabredinwkdkwdmkw

bitiyor bitiyor sona yaklasiyoruz

hadi see u

nora kacarr~~

turning tables ❦ yoonseokWhere stories live. Discover now