Işık huzmeleri perdelerin arasından sızıyor, Hoseok'un bronz teninde dalgalanıyor, dans ediyordu.
Hala uykudaydı, beyaz çarşafları arasında kolları Yoongi'ye sarılıydı. Yüzünde huzurlu bir ifadeyle mışıl mışıl uyuyordu, çıplak göğsü düzenli nefesleriyle inip kalkıyordu.
Hoseok uyuyordu uyumasına, ama Yoongi uyumak yerine onun yüzünü izlemeyi daha ilgi çekici bulmuştu anlaşılan.
Yüzünde uykulu bir gülümseme vardı, kısa zaman önce sarılı kahverengili boyanmış saçları kabarmış, yastığa yayılmıştı, bir kısmı ise Hoseok'un saçlarına karışıyordu. Bir eli adamın çıplak göğüsündeydi, sağ bacağı ise Hoseok'un kalçasının üzerine atılmıştı.
Hoseok'un saçlarını yüzünden çekti nazikçe, uyuyan adamın alnına bir öpücük kondurdu ve artık çok daha nadir olan yalnız, huzurlu anlarından birinin keyfini çıkardı. Dudaklarını onunkilere bastırdığında Hoseok'un dudaklarının kıvrılmasıyla irkildi, Hoseok kıkırdarken geri çekildi.
"Uyuduğunu sanmıştım!", dedi çok da yüksek olmayan bir sesle. Hoseok kıkırdayıp Yoongi'nin şakağını öptü.
"I-ıh, senden önce uyandım. Sen uyanınca da uyuma taklidi yapayım dedim, beni izlerken çok sevimlisin Yoon."
Yoongi sırıtmasını engelleyemezken başını Hoseok'un göğsüne gömdü, güçsüz bir yumruk attı kocasının omzuna.
"Kes sesini."
Hoseok güldü, Yoongi'yi her zaman gülümseten kahkahalarından biriydi bu. Yoongi gülümserken göğsündeki adamın omzuna bir öpücük kondurdu.
"Hyung nasıl isterse öyle olsun."
Yoongi sırıtarak Hoseok'un göğsünden kalktı, yanaklarını elleri arasına alarak nazikçe dudaklarını öptü.
"İyi çocuk."
Beraber kıkırdarlarken öpüştüler, Yoongi Hoseok'un onu yana devirmesine izin verdi. Hoseok'un sırtını okşarken öpücüklerine gülümsüyordu, adamın göğsünden göbek deliğine doğru parmağıyla bir çizgi çektiğini farkedince gülümsedi.
Koridorun karşısındaki odadan aniden yükselen bebek ağlamasıyla ayrıldılar. Yoongi oflarken Hoseok güldü.
"Of, biraz daha uyusa olmaz mıydı yani..*
Hoseok kıkırdadı, Yoonginin burnunu öpüp doğruldu.
"Dün gece bizi rahat bıraktı bebeğim, hakediyor sanki biraz."
Hoseok boxerını giyip odadan çıkarken, Yoongi pijama altını üstüne geçirip peşinden geldi.
Odaya girdiğinde bebek sakinlemiş, babasının kucağında duruyordu. Yoongi'yi gördüğünde gözleri fal taşı gibi açılmış, Yoongi ise kıkırdayarak kızını kucağına almıştı.
"Günaydın Jieun, serseri seni."
Jieun manasızca kıkırdarken Yoongi Hoseok'a baktı, adam beşiğe yaslanmış, gülümseyerek onları izliyordu.
"Salak salak sırıtacağına aşağı in de sofraya tabak mabak koy, Jieun'u doyurup çıkarız. Kahvaltıya Joohyun'a akşama da Ilhoonlara gideceğiz hatırlarsan. Tüm gün dışarıdayız."
Hoseok başını sallayarak Yoongi'ye yaklaştı, kocasına arkadan sarılarak adamı yanağından öptü ve gülümsedi.
"Peeeki," burnunu Yoongi'nin çenesine sürttü sırnaşarak; "Bir öpücük alabilir miyim o halde?"
Yoongi göz devirdi, sırıtmasını gizlemeye çalıştı ama işe yaramadığı barizdi, kıkırdayarak öptü kocasını.
Hoseok gülümseyerek odadan çıkarken Yoongi kızına döndü, bebek şaşkın bir ifadeyle babasına bakıyordu. Kıkırdayarak öptü Jieun'u.
"Baban biraz salak Eun-ah."
Jieun'un bezini değiştirdikten sonra aşağı indiler, bebeği Hoseok'a vererek mutfağa gitti.
❦
Yeniden bir araya gelmelerinden bu yana çok şey değişmişti, Yoongi'nin şu an çocuklarına şeftali püresi yapıyor olması da bunun somut kanıtıydı muhtemelen.
Hoseok'un Ilhoon ve Yoongi'nin düğününe gitmesinin üzerinden tam beş yıl geçmişti. O düğüne gelen herkesin hayatı o zamankinden çok daha farklıydı.
Seungwan ve Joohyun düğünlerini planlıyorlardı, Jongin ve Jennie New York ve Seoul arasında gidip geliyor, Jimin ve Jungkook ise ikinci çocuklarının evlat edinme işlemleriyle uğraşıyorlardı. Taehyung'un bir kız arkadaşı, Namjoon ve Seokjin'in ise beraber açtıkları bir restorantları vardı.
Ilhoon ise.. Seoyeon'la tanışmıştı. Ilhoon'la aynı yaşta, sarıya boyalı saçları ve bolca dövmesi olan kısa bir kadındı. Geçen şubat ayında evlenmişlerdi ve Yoongi onlara baktığında, Ilhoon ve Seoyeon'un birbirlerine ne kadar uygun olduklarını görebiliyordu. Seoyeon'un neşeli ve bağımsız kişiliği, Ilhoon'un kısıtlayıcı ve sakin taraflarını törpülemesine yardımcı olmuştu. Yoongi onlar adına cidden çok mutluydu ve Ilhoon'la olan dostluğunun bozulmamış olmasına seviniyordu.
Hoseok'la kendisi ise.. hayatında değişmeyen, sadece üzerine eklenen tek şeydi.
Hala aşıktılar birbirlerine, eskisi kadar ve hatta daha fazla. Yoongi yıllardır beklediği şeyin bu olduğunu evlenir evlenmez anlamıştı.
Jieun'u evlat edinmeleriyle ilişkileri daha da güçlenmişti, artık daha fazla aşk vardı evlerinde; hem birbirlerine, hem kızlarına olan aşkları.
Başını çevirip mutfak kapısından baktığında kocasını ve kızını gördü, uzaktan onları izlerken kendi kendine gülümsedi. Onları cidden hiçbir şeye değişmezdi.
Onca şeyden sonra, nihayet, hayatında her şey yerli yerindeydi.
❦
özel bölüm nihayethehehehrh
bununla beraber kitap tamamen tamamlanmış oluyor ve ben hepinize teşekkür ediyorum <3 turning tables benim için çok özel ve şu ana kadar yazdıklarım arasından en sevdiğim şeydi. kitabı yazmama sebep olduğu için gguksvante 'ye özel teşekkürler ve sevgilerlsöfşeö
hoşçakalıınnn~~

YOU ARE READING
turning tables ❦ yoonseok
Fanfiction'tanrı biliyor, ben seni her şeyden çok sevdim,,' yoongi, eski nişanlısı hoseok'u düğününe davet etmediğine emindi. ancak hoseok, davetiye beklemiş gibi durmuyor. 130420, for @floist'*°•☆