Chapter: 32

1K 78 57
                                    





Herkese merhaba! Lütfen bol bol satır arası yorum yapın aşklarım ve oylarınızı eksik etmeyin. Umarım bölümü seversiniz. Kendinize dikkat edin ve sağlıcakla kalın. Sizi seviyorum. 💚

İyi okumalar:)


















HARRY:

Arabadan inip, bakışlarımı karşımdaki eve diktiğimde bir süre yalnızca öylece dikilip karşımdaki evi izlemiştim. Eva ve benim, evimizi.
Yine buraya gelmiştim. Her güçsüz ve yalnız hissedişimde geldiğim gibi. Jessica gittikten sonra bir süre, sessizliği dinleyerek öylece bomboş evde oturmuş ve sonra arabama atlayarak buraya gelmiştim. Biliyordum, bu evde hala Eva'nın kokusu vardı. Arabanın kapısını kapatıp yürümeye başladığımda, bahçenin demir kapısını açıp bahçeye girdim ve eve girmeden önce bahçedeki salıncaklı koltuğa gidip oturdum, başımı arkaya yaslayıp gözlerimi yumdum. Jessica son sözünü ettikten sonra ve çekip gittiğinde kendime gelememiştim. Kendime gelemememin sebebi Jessica'nın çekip gitmesi ve beni öylece bırakması değildi, kendime gelemememin sebebi gitmeden önce söylediği şeydi.

Umarım onunla asla mutlu olamazsın.

Hala daha bu sözü hatırladıkça, kalbime inen ve çok fazla acıtan bıçak darbelerini hissediyordum. Bunca zamandır Eva için savaşıyorken, Eva'sız bir hayatı düşünemiyordum. Üstelik, şuan nasıldı bilmiyordum, ne yaptığını bilmiyordum. Onunla ilgili şuan en ufak bir şey bile bilmiyordum. Tek bildiğim, Steve'in yanındaydı ve karnında Steve'in bebeğini taşıyordu. Lanet olsun... Midemi kasıp kavuran ve kusma istediğimi artıran bu histen nasıl kurtulacaktım bilmiyordum. Deli oluyordum, belkide delirmiştim. Eva, Steve'in bebeğini taşıyordu. Benim Eva'm... O esnada gözlerimin kenarlarından süzülen yaşlarla dudaklarım arasından küfrederek gözlerimi açtım. Artık ağlamaktan bıkmıştım, artık daha fazla ağlamak istemiyordum. Şimdiye kadar hiç belli etmemiştim ama, benimde sevilmeye ihtiyacım vardı.

Eva'nın beni kolları arasına almasına, saçlarımı okşamasına, yüzümün her bir yanına öpücükler kondurmasına, bana her şeyin güzel olacağını söylemesine deli gibi ihtiyacım vardı. Ama şuan ona ulaşamayacağım kadar uzaktı bana, üstelik ben ne olup biteceğine dair en ufak bir fikre dahi sahip değildim. İkisininde bir bebeği olacaktı. Peki ya, bu durumda Eva'yla ikimiz ne yapacaktık? Bize ne olacaktı? Benden ayrılacak mıydı? Aramızdaki tüm bu ilişkiyi kesecek miydi? Belkide bebeği için artık Steve'e katlanabileceğini söyleyecekti, bebeğinin babasız büyümesini istemeyecekti büyük ihtimalle. Tüm bu düşüncüler beni kafamı yemeye sürükleyeceği esnada tüm bunu durdurmak adına hızla eve girdim. İçmeli, hatta çok fazla içmeliydim. Beynimi uyuşturacak kadar, tüm bu yaşanılanları bir süreliğine bile olsa unutacak kadar içmeliydim.

Öyle de yaptım, bilmem kaçıncı içki şişesinin yenisini alıp açtığımı hatırlamıyordum bile.
Sadece içiyordum, bittikçe bir yenisini alıp açıyor ve içmeye devam ediyordum. Mutfakta, masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturmuştum. Masanın üzerisi bulanık gördüğüm için sayamadığım içki şişeleri ile doluydu. Üzerimdeki gömlek boğulmamı sağladığında ise, düğmelerinin hepsini açmıştım. İçki şişeni başıma dikip içtiğim için, bazen içki ağzımdan taşıp, yanaklarımdan akıyor ve boynuma doğru yol çiziyordu. Ama ben umursamıyordum, tek istediğim kör kütük sarhoş olmak ve sonrasındaysa sızmaktı. " Lanet olsun! " diye bağırdım o an. Geldiğimden beri ilk defa konuşmuştum ve bu yüzden sesim çatallı çıkmıştı.
" Lanet olsun, ona ulaşacağım bir telefonu bile yok. " diye devam ettim konuşmaya. Eğer telefonu olsaydı, şimdi ona rahatça dökebilirdim içimi.

Sonra, son şişeye geldiğimde midem bulanmaya başladı. Yüzümü buruşturdum ve elimi karnıma bastırdım. Ve aniden, tuvalete bile gitmeme fırsat olmadan mutfağın zeminine kustum. " Ah, hayır..." diye mırıldandım zorla ağzımın içersinde. Doğruldum, kolumun tersiyle dudaklarımı sildiğimde iğrenerek yere baktım. Ağzımın içerisindeki acı tat yüzümü buruşturmama sebebiyet vermeye devam ederken sandalyeden kalktım ve mutfaktan çıkarak salona ilerledim. Sonra tökezleyerek koltuklardan birine kendimi yüz üstü bıraktığımda, yorgun gözlerim kapandı. Karanlık bedenimi içerisine çekmeden önce, " Eva..." diye mırıldandım. Ve ben anlamıştım ki, ne kadar sarhoş olsam da, aklımı yitirsem ya da hiçbir şey hatırlamayacak duruma gelsem bile tek bir kişiyi unutmayacaktım. O da, Eva'ydı. Zihnime, ruhuma, bedenime ve kalbime sahip olan kadın... Eva.








Eva || harrystyles. Where stories live. Discover now