Şirkette derin bir sessizlik oluşmuştu. Dolandıracağımız kişi bizi resmen dolandırmıştı. Sahte evrak hazırlamak ve olmayan şirketi var göstermek gibi birçok suçtan bizi hapse attırabilirdi. Ayrıca bizim daha önceden de başka insanları dolandırdığımızı biliyorlarsa ömür boyu hapisten çıkamazdık. Tam patrona bağırmak üzereydim ki sessizliğimizi şirketin telefon sesi bozdu. Arayanın kim olduğunu aslında biliyordum ama telefonu açar açmaz kimsin? Diye sordum.
+ Ben Miceal patronun ve diğer arkadaşların yanında mı?
(Titrek bir ses tonuyla cevapladım)
- Evet efendim, buradalar.+ Telefonu hoperlöre alır mısın canım?
- Aldım efendim.
- Bu dosyalarda birçok hata var. Ayrıca ortak olacağımız şirketin varlığı dahi söz konusu değil. Bu resmen dolandırıcılıktır ve cezası çok ağırdır ki diğer suçlarınızı saymıyorum bile. Bu işi polise giderek çözebilirim lakin başka bir yolunun olup olmadığını öğrenmek için üç gün sonra tekrardan şirkete gelecem. Umarım bu sefer bir oyun oynamaya kalkmazsınız.
Dedi ve telofon kapandı.
(Patronun boğazına sarıldım ve yüksek bir ses tonuyla konuşmaya başladım)
+ Ben (Lisa): Bizi bu işe sen soktun ve şimdide sen çıkaracaksın.
- Patron: Zorla mı soktum sanki? Kendiniz istediniz kendiniz girdiniz. Ayrıca paraları cebe atarken öyle demiyordunuz hanımefendi.
Kafamı aşağıya doğru eğdim. Sanırım haklıydı zorla girmemiştik bu işe, o teklif etmişti bizde kabul etmiştik.
Bu sefer patron benim boğazıma sarıldı ve beni uyardı.- Bir daha sakın bana bu şekilde davranmaya kalkma seni öldürürüm.
Dedi ve dışarı çıktı.
