Bölüm 6

429 47 43
                                    

Gürültüden hoşlanmazdım. Hatta gürültüden nefret ederdim. Boş günlerimde bile genellikle evde kalır, sırf bu yüzden Chanyeol'un saatlerce başımda söylenmelerini de duymazdan gelirdim. Buna rağmen adımlarımı az önce giriş yaptığım mekanın içinde kararlılıkla atmaya devam ettim.

Geniş, uzun koridoru hızlıca geçip büyük mekanda delicesine dans eden kalabalığa kısa bir bakış attım. Tanıdık mekanda gözlerim onu nerede bulacağını biliyordu. Bakışlarım hemen yan tarafımda önündeki müşterisine siparişini hazırlayan kısa boylu barmenin üzerinde durdu. Siyah baskılı bir atlet giymiş, büyük bir rahatlıkla elindeki shakerı sallıyordu. Bardaki onlarca insana rağmen bir şekilde dikkat çekmeyi başarabildiği ortadaydı. Başımı daha fazla ağrıtmaya başlayan gürültülü müziğe rağmen gülümsedim.

Kulaklarım artık bu işkenceye alışmaya başlamış olmalıydı. Dengesiz hareketleriyle, sarhoş oldukları her hallerinden belli küçük bir grubun yanından hızlıca geçip barmenin beni erken fark etmesini umarak hemen karşısında, boş bir masaya oturdum. Gözlerim girdiğim her ortamda yapmaya alışkın oldukları gibi dikkatle etrafı süzdü. Enerjileri olması gerekenden kesinlikle fazla olan onlarca insan arasında şüpheli bir durum aradı. Görünürde bir şey yoktu. Yine de siyah kırmızı renklerin hakim olduğu ve herkesin kesinlikle giremediği bu lüks mekanın türlü pis işlere ev sahipliği yaptığından emindim. Henüz elimde geçerli bir kanıtın olmaması ve mekanın sahibi bir şeyler yapmama engel olsa da durum buydu işte.

Derin bir nefes alıp şık mekandaki kontrolümü hızlıca tamamladım. Son olarak yeniden bar tarafına baktığımda dikkatini çekmeyi umduğum oğlanı bana bakarken buldum. Elleri o ana kadar yaptıkları işlere son vermişti. Elimi yavaşça sallayıp gülümsedim. Bana karşılık vermedi ama yumuşayan ifadesinin ondan alabileceğim en büyük reaksiyon olduğunu biliyordum. Onu tanıyordum. En azından olması gerektiği kadar. Çünkü ufak yapılı bu oğlanı kimsenin tamamen tanımadığına fazlasıyla emindim. Ona güvenen onlarca insan olmasına rağmen Kyungsoo kimseye güvenmezdi. Bu yüzden de içine girdiği o karanlık dünyada kendine sağlam bir yer edinmeyi başarabilmişti.

Şimdi bile güçlü duruşunu biraz bile bozmadan elindeki havluyu yavaşça önündeki tezgaha bıraktı. Yanında ondan daha uzun ve daha genç görünen oğlana yanaşıp bir şeyler mırıldandı. Arkama yaslanıp yanıma gelmesini bekledim. Fazla sürmedi. Kısacık kestiği saçları, açıkta bıraktığı kollarını kaplayan dövmeleri, küçük dudakları ve büyük gözlerine rağmen bir şekilde soğuk tutmayı başardığı ifadesiyle Do Kyungsoo elindeki kehribar renkli içeceği önüme koyarken karşıma yerleşti.

''Berbat görünüyorsun.''

Gözlerimi devirdim. Pekala. Yorgundum. Hem de fazlasıyla. Lee Sang Yoon hiçbir itirazımı dinlemeden beni Jongin'le aynı ekibe almıştı. Günümün geri kalanının pek de huzurlu geçmesi beklenemezdi elbette. Onunla aynı davada çalıştığım yetmezmiş gibi Kim Jongin'in dokundurmalarını dinlemek zorunda kalmıştım. Başım ağrıyordu ve kesinlikle iyi bir uykuya ihtiyacım vardı. Yine de buraya gelmek zorundaydım. Aldığım yeni dava daha az boş zaman demekti ve ben kendi araştırmamı yavaşlatmak zorunda kalacaktım. Bu bir şeyler öğrenmek için en iyi zamandı.

''Bana neler bulduğunu söylersen eve gidip uyumayı planlıyorum.''

''Her zamanki gibi fazla sabırsızsın Oh Sehun.''

Burayı sevmiyordum ve karşımdaki oğlan da bunu biliyordu. Üstelik bir polistim. Bu gibi bir ortamda mesleğimin pek hoş karşılanmadığı da ortadaydı. Yine de Do Kyungsoo barın kapısının ismimle açılabilmesine olasılık sağlıyordu. Aksi taktirde dışarıdaki iri yarı görevlileri aşmak benim için bile sıkıntı olurdu. Karşılıklı bir çıkar ilişkisi içindeydik. O bana istediğim bilgiyi sağlıyordu ben de onun pis işlerine göz yumuyordum. En azından göz yumabileceğim kadar küçük olanlarına.

Şizofrenik DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin