2.Bölüm~

553 38 8
                                    

Yurda geldikten sonra üstümdeki gerginliği atmak adına duşa girdim. Odanın sadece bana ait olması rahat olmamı sağlasa da hep bir tedirginlik sarardı beni. Loş ortamın beni korkutması aynı zamanda da rahatlatması gibi.

Üstüme pijamalarımı geçirip saçımı kuruttuktan sonra yatağıma geçtim. Başucumda duran kitabımı alırken içeri yurt müdüresinin girmesiyle yerimde sıçradım.

"Sen yine okulda bir işler becermişsin, ne zaman normal biri gibi davranıcaksın!"

"B-ben bir şey yapmadım"

Elime aldığım kitabı kaparak yere hızlıca attı.

"Kitap okuyormuş. Gösteriş için kimi kandırıyorsun"

Yapmadığım şeyler yüzünden azarlayıp odadan çıktığında yerdeki kitaba uzandım. Bükülmüş kapağı düzeltirken babamın söyledikleri aklıma geldi.

FLASHBACK

Ayda bir kere yanıma gelen babam bu sefer aradaki süreyi uzatmıştı, tam 1 ay 2 hafta boyunca gelmedi. Sonrasında geldiğindeyse,

"Oğlum sana söylediğim gibi kısa süre sonra döneceğim ama önce son görevimi yapmak için sınıra, savaş alanına gitmem gerekiyor. Oradaki komutan yaralandığı için benim gitmem istendi. Bu tamamlandıktan sonra seni buradan alacağım söz veriyorum"

"Baba savaş alanı diyorsun bu çok tehlikeli"

Saçlarımı okşayarak devam etti.

"Askerlik kolay bir şey değil oğlum meslek olarak seçmemin nedeni de buydu. Bir iş ne kadar zor olursa gayretin o kadar artar. Bu yüzden sen de yapmak istediklerinin çıtasını yükseltip istediğin bölümü oku, zor diye vazgeçme hiçbir şeyden."

"Baba ben k-korkuyorum" kendimi omzuna atıp ağlamaya başladığımda gözlerini yumarak teselli vermeye çalıştı. Öyle sıkı sarılmıştı ki birdaha olmayacakmış gibi...

"Her şey geçicek, birlikte güzel günlerimiz olacak oğlum" sesi zorlukla çıkan adamın gözünden akan gözyaşlarını engellemeye çalışması bir baba için çok zordu.

Çantasından çıkardığı kitabı uzatarak,

"Sen kitap okumayı seviyorsun, bunu da ben gelene kadar bitir olur mu"

Sesli bir şekilde kitabın ismini okudu genç adam,

"Dolunay"

FLASHBACK

Görev yerine gideli 4 gün olmuştu. Her gün endişesi artıyor, korkuları tüm bedenini sarıyordu. İlk sayfayı çevirdi, okumaya başladı. Bir baba ve oğlunun hikayesiydi. Gözleri kapanmak için direnirken kitabın son sayfalarına gelmişti. Daha fazla zorlayamadı kendini ve uyuyakaldı.

Birkaç saat sonra çalan alarmın sesi kulaklarını kapatmasına neden olurken, içinden buna lanet okuyordu. Yine azarlanmamak adına kalktı hala yorgun olan bedeniyle. Ağır hareketlerle hazırlandıktan sonra kitabı çantasına atıp çıktı odadan.

Sırasında başını koluna yaslamış uyuklarken arkasından işittiği sesle sarsıldı.

"Hey küçük! Napıyorsun bir bakalım" yanındaki boşluğa oturup sırasının üstündeki boş deftere baktı. Ardından kalemlerini inceledi sonra da kitabı eline alacakken bileğini kavradı küçük olan,

"Ona dokunma"

"Nedenmiş o"

"Dokunma dedim!"

KAİSOO TALEWhere stories live. Discover now