2.Bölüm

53.6K 4.2K 2.3K
                                    

Merhabalar, destekleyen tüm güzelliklere kocamaaan selam olsun! ❤️ Güzel kalplerinizden öpüyorum. Benim için çok yeni bir yolculuk ve destekleriniz benim için gerçekten çok ama çok önemli.
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin olur mu? Tabii eğer isterseniz 🙏🏻☺️

İyi okumalar, bol sevgiler 🌸

Bilimsel literatür karşılıklılık ilkesini; birinin size yönelik gerçekleştirdiği söz konusu iyiliğe karşın, kendinizi o kişiye benzer/eşit bir iyilik ile karşılık verme zorunda hissetmeniz durumu olarak açıklar. Toplulukla işbirliği içinde yaşayan insanların yaşamsal süreçte kazandığı bilişsel, otomatikleşmiş bir öğretidir bu durum. Sokak jargonunda ise 'Al gülüm, ver gülüm.' sözü ile kısaca açıklanabilmektedir. Bu adam, Barış farkında olarak veya olmayarak açıkça benden bir karşılık bekliyordu. Belki de ben önyargılı yaklaşıyordum, dudaklarımı dişleyerek yutkundum. Oysa ki, üzerime meyve suyu dökülmesine sebep olan kendisiydi. Kaşlarımı çatarak arkamı döndüğümde bana doğru yürüdüğünü gördüm.

''Adresinizi verirseniz en kısa zamanda kargolarım. Yanımda başka kıyafetim olsaydı, zaten giymeyi kabul etmezdim.'' dedim, sert ve mesafeli bir sesle.

Aramızda birkaç adımlık mesafe bırakarak durdu, gözlerini gözlerimle buluşturdu ve belli belirsiz gülümsedi.

''Manevi  değeri olmasa inanın ki geri istemek gibi bir nezaketsizlikte bulunmazdım. Hem üzerinizi batırdım hem de...'' dedi, duraksadı. Birkaç saniye sonra devam etti, ''Özel alanınızı fazlasıyla ihlal ettim ve özür dileyemedim. Dilerseniz, birkaç gün içerisinde size kahve ısmarlayayım, böylelikle sweatimi getirmiş olursunuz. Ben de kabalığımı telafi etmiş olurum.'' dedi.

Bakışlarını cevap beklercesine gözlerime dikti, vereceğim yanıtı merakla bekliyor gibiydi. Tanımadığım biri, üstelik beni yarı çıplak görmüş tanımadığım biri, bana kahve içme teklifinde bulunuyordu. Niyeti neydi, benimle flört etmek mi ya da sahiden mahcubiyetini gidermek mi? Sebebi her ne ise ilgilenmiyordum. Söyledikleri beni rahatsız etmemişti, kabul! Ancak, yine de teklifini kabul etmeyecektim.

''Nazik teklifiniz için teşekkür ederim, ama olanlar kazaydı. Adresinizi vermek istemiyorsanız, yarın buraya bırakırım ve siz de buradan alırsınız.'' dedim, yumuşak olmasına çabaladığım bir sesle.

Gözlerini kısıp yüzümü inceledi, kaşları çatıldı. Kaşları geriledi ve gözleri kaygıyla irileşti.

''Sizi taciz ettiğimi düşünmüyorsunuz değil mi?'' diye sordu, aksini söylememem için neredeyse gözleri ile yalvarıyordu. Ah, adama kendisini kötü hissettirmiştim. ''Eğer böyle düşünmenize sebebiyet verdiysem çok özür dilerim.'' dedi, kaygıyla.

Başımı iki yana salladım ''Hayır, hayır öyle bir şey düşünmedim. Dediğim gibi olanlar kazaydı,  siz de oldukça nazik davranarak bana sweatinizi getirdiniz.'' dedim, gayet dostane bir tavırla.

Evet benimle flört etmeye çalıştığını düşünmüştüm ama bunu taciz ettiğini düşünmemiştim. Ki zaten adam flört etmeye de çalışmıyordu. Rahatlarcasına nefesini dışarı vererek elini ensesine attı.

''Olanlar için çok özür dilerim, sizi fazlasıyla rahatsız ettim. Yarın uygun olursanız buraya bırakırsınız, o zaman.'' dedi, uysal bir sesle.

Adresini vermeyi es geçmişti, haklıydı ben olsam ben de adresimi vermezdim. Başımı sallayarak onayladım. Gözlerindeki mahçup ifade yerli yerindeydi. Üstelemek istemedim, elimi tokalaşmak için eline uzatmak üzereyken ismim yankılandı koridorda.

''Leyla!'' dedi, Burak meraklı bir ses tonuyla. Başımı çevirerek Burak'ı görüş açıma aldığımda koyulaşan yeşil bakışları, benimle Barış bey arasında mekik dokuyordu. Birkaç adımla yanımıza geldiğinde sert bakışlarını önce ona, sonra bana çevirdi.

Beyaz GeceWhere stories live. Discover now