23 - Reflection

2.9K 172 355
                                    

Bölüm Şarkısı : James Arthur - Empty Space

Reflection*
Yansıma

İyi okumalar.

☯️☯️☯️

Betty'nin ağzından...

"Dökül."

Yeşil harelerinden ateş fışkıran Robert dişlerinin arasından tıslarcasına konuştuğunda koltuğa sindim. O ve Chris, beni aralarına oturtmuşlardı. İki koruma gibi büyük bedenleri arasında ufacık kalmıştım. Karşımızdaki tekli koltukta sert bakışlarını Robert'a meydan okurcasına dikmiş, göğsü kızgın nefes alıp verişleriyle inip kalkan Brian vardı. Saçları tıpkı benimkiler gibi, tıpkı annemizinkiler gibi, kıvırcıktı.

Onun abim olduğu gerçeğini hala sindirememiştim. Yıllardır varlığından haberdar olmadığım fakat beni arayan bir abi. Beni korkunç, kızgın demirden duvarlara sahip, çığlıklarımla inleyen cehennemimden çekip alamayan bir abi.

Geç kalmıştı. Beni korumak için, beni sevgiye boğmak için oldukça geç kalmıştı. İçimdeki çocuk dalgalarda boğulalı, ateşte yanalı, hüzünle kavrulalı ve öleli uzun süre oluyordu. Ruhum bana bir yük gibiydi. Ölü bedenim onu içinde taşırken zorluk çekiyordu. Ama maalesef ki alışmıştım. İşte tam da bu yüzden gecikmişti.

Onu kabul etmemi beklemişti benden. Öylece elini tutup annemize gitmemi, her şeyi yaşanmamışçasına silip atmamı kolay bulmuştu. Fakat ne bedenimdeki ne de ruhumdaki izler silinmezken ben geçmişi nasıl silebilirdim? Eğri büğrü duvarlar üzerine boya sürünce düzelir miydi her şey? Kırık bir vazonun parçalarını tekrar birleştirince eskisi gibi olur muydu? Bunlar nasıl mümkün değilse benim de her şeyden önceki masum, saf, hayatı kötü yollardan tanımamış çocukluğumun geri gelmesi mümkün değildi.

Acı gerçek şuydu ki; ben büyümeden büyümüştüm.

Brian beni anlamıyordu ve hayır, beni anlamayacaktı. Anlamasını çok istemiştim. Gerçekten kanımdan birine sahip olmak, üzerime titrediğini görmek tarifsizdi. Her şey güzel olabilirdi, tren çoktan kaçmış olmasaydı.

"Sana dökülmeni söyledim." Robert tehditkar komutunu yineledi. Boynundaki damarlar belirginleşmişti. Onu bu denli kızgın görmeyeli uzun süre olmuştu.

"Ben de sana seni ilgilendirmediğini söyledim. Sen kimsin de kardeşimin yerine konuşuyorsun?"

"Betty senin kardeşin değil."

"Öyle mi? Söyle onlara, Betty. Kim olduğumu söyle."

Robert ve Chris'in bakışları da üzerime çevrildiğinde üç çift göz doğrudan bana bakar vaziyetteydi. Hissettiğim baskı ve gerginlik sonucu dudağımı dişledim. Ancak konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. Beni her şeye rağmen güçlendiren, güvende hissettiren, bulunduğum kasvetli dünyadan çekip alarak huzurlu kıyılara götüren yeşil gözlere baktım.

Az önce soğuk bir şekilde Brian'a bakan gözleri, şimdi ılıktı. Şefkat doluydu. Öyle ki; güçlü kolları arasına girip saatlerce gözlerine bakabilirdim. Ona sığınmak istiyordum. Sığınabileceğim tek liman, yaralarımı sarabilecek tek kişi, derdime çare olacak tek ilaç oydu. Bunu biliyordu.

İstediğin o şeyi sana veremem.

Boynumu yere eğdim. "Doğru." demekle yetindim.

Robert hışımla Brian'a döndü. "Bunca zamandır hangi cehennemdeydin? Şimdi hangi amaçla, hangi kılıkla karşısına geçip onu ağlatabiliyorsun?"

Sanki sen beni hiç ağlatmamışsın gibi.

Korumacı kişiliğini bir bariyer gibi önüme diktiğini ve beni herkesten sakındığını görmek beni şaşırtmıştı. Oysa aylar önce beni tek kalemde silip atan ta kendisiydi. Şimdi ne değişmişti?

Knee Socks | Daddy Issues Where stories live. Discover now