23. Bölüm| Colors

474 51 52
                                    

Medyadaki şarkıyı dinler misin pls.?

Oy vermeyi ve yorum yapmay eksik etme lütfen. I love u.❤

🔆

Üstümdeki kırmızı şarap rengi elbise, göğsümden diz kapaklarımın biraz üzerine kadar vücudumu sararken ellerimle elbiseyi yoklayıp aynada kendimi izledim bir süre.

Saten kumaş vücudumda kayıyordu, hatlarıma tam oturmuştu. Ayaklarıma geçirdiğim siyah tek bant stiletto kendimi podyumdaymış gibi hissetmeme neden olmuştu.

Gümüş ince zincir, boynumdan gerdanıma süzülüyordu ve kulağımdaki eşleriyle beni tamamlamıştı.

Kendimi gösterdiğim nadir zamanlardandı.

Islık çalıp pijamaları ve ev topuzuyla beni izleyen Buse'ye döndüm.

"Çelik yeleğim yok, ateş etme!" Dalgayla koluma vurduğunda ben de gülüp yapmakla saatlerce uğraştığı saçını bozdum ellerimle.

"Şerefsiz! Ben o saçla ne kadar uğraştım biliyor musun?" Topuklu ayakkabılarıma koşabildiğim kadar kapıya doğru koştum.

Peşimden gelirken üzerime atlayacağı sıra "Ya, sakın bana dokunma! Benim önemli işlerim var, biliyorsun." dememle durmuş, kaşlarını çatarak uzun bir süre bakmıştı.

"Yine de bunu hak ettin." demesiyle koluma çimdik atması bir oldu.

Acıyla inlerken kötü kötü bakışlarımı ona çevirdim.

"Sen tavuksun Buse!"

Bozulan saçları, seğiren gözleriyle deliye döndüğü belli oluyordu ki bu hemen tüymem gerektiğini gösteriyordu.

Hızlıca kol çantamı alıp dış kapıya koştum ve arkamdan haykırışını umursamadan ardımdan kapıyı çektim.

Saat daha 8'e gelmemişti ve ben boş boş dışarıda bekleyecek miydim?

Uzun ve derince oflayıp apartmanın merdivenlerinden indim ve kendimi dışarıya bıraktım.

Merdivenlerde birkaç basamak inip oturacağım sırada yerde eski bir kitap görmemle duraksadım biraz.

Yerdeki kitabı alıp soğuk mermer zemine oturdum.

Küçük Prens.

Gülümserken kimin olduğunu öğrenmek amacıyla sayfaları karıştırdım.

İlk sayfada ad ve soyad ve sınıfı yazıyordu. Muhtemelen küçük, ilkokullu bir çocuğundu.

Kaan Zifir/ 4-A/ 393

Bozuk el yazısına gülümseyerek baktım öylece. Bir ara Planet Çocuk'ta Küçük Prens'in çizgi filmi çıkıyordu ve ben her gün izliyordum ama artık büyümüş ve sadece hatıralarımda güzel bir anı olarak kalmıştı.

Dakikalarca kitabı inceledikten sonra korna sesiyle başımı kaldırmış ve Semih'in siyah arabasını görmemle ayaklanmıştım.

Kitabı ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafa bakarken en sonunda kapının görünmeyecek şekilde en köşesine koydum.

Sonra hızlıca son basamakları da inip çoktan arabadan inmiş bana gülümseyen Semih'in yanına varmıştım.

"Çok güzel olmuşsun."

Gülümsedim kibarca.

"Teşekkür ederim."

Yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle kapımı açıp binmem için çenesinin ucuyla işaret etti.

Ben de ona ayak uydurup yolcu koltuğuna yerleştiğimde camda gördüğüm suratla sırıtışım daha da büyüdü. Buse gözlerini dikmiş bizi izliyordu film izler gibi.

Onun bu haline gülerken Semih yanıma oturup neye güldüğüme baktı.

"Ev arkadaşın?"

Başımı salladım. Semih arabayı çalıştırıp bizim sokağın çıkışına doğru sürmeye başladı.

*

Alkışlar eşliğinde pasta kesildiğinde birkaç çalışan büyük pastayı götürdü ve ardından parti şarkıları çalmaya başladı.

Semih yanımda kolunu omzuma atmış arkadaşlarıyla içecek içerek bir şeyler konuşuyordu.

Ben de alkole karşı olduğum için hiçbir şeye dokunmadan usulca pastamı bekliyordum.

Gelmemizin üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti.

Semih ufak ufak bir şeyler içip arkadaşlarıtla konuşuyordu. Arada beni tanımayan arkadaşlarına beni tanıştırıyor, ufak bir tebessüm göndererek sıkılıp sıkılmadığımı soruyordu.

Açıkcası daha yeni gelmiştik ve şu anda sıkılmamıştım ama burada tek tanıdığımın Semih olması ve onun da benimle değil de arkadaşlarıyla ilgilenmesi ileride canımı sıkacak gibi duruyordu ama bu durumu idare edebilirdim sanırım.

"Damla, bu liseden arkadaşım Emir, kendisi mimarlık okuyor şu an." Bakışlarıyla gösterdiği arkadaşına dönüp gülümsedim. Uzattığı elini nazikçe sıkarken "Memnun oldum." diye klişe bir laf çıkmıştı ağzımdan.

Aradan birkaç saat daha geçerken Semih iyice çakır keyf olmuştu ve bu beni biraz olsun korkutuyordu.

Buraya onunla gelmiştim ve başka kimseyi de tanımıyordum. Sarhoşken de araba kullanmasını istediğim pek söylenemezdi.

Sürekli kahkaha atıyor, arkadaşlarıyla gülüşüyordu. Ben de sessizce yanında bekleyip pasta yiyordum.

Aslında bu üçüncü tabağımdı. İlki kendi tabağım, ikincisi ise Semih'in bana ikram ettiği kendi tabağıydı. Son tabak ise, garson sebepsizce getirmiş ve bir şey demeden gitmişti. Muhtemelen Semih'in tabağına dadandığımı fark edip, halime acıyarak bir tabak daha getirmişti.

Üç tabak pastadan sonra karnım dört aylık hamile kadınlar gibi gözüküyordu.

Ama pişman değildim, yine olsa yine yerdim.

"Damla!"

(Damla Çizer

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Damla Çizer.)

🔆

Oy vermeyi unutmayınnnn❤

mo chuisle / textingWhere stories live. Discover now