Futbol
Napoleon'un Fransa'nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere'yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon'u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu.
Napoleon, Rusya'yı da savaşmakla tehdit ediyordu. Rusya, Fransızlar'la bir savaş çıkar endişesiyle 1808'de İsveç'le yaptığı savaşa son verdi. Fakat Rusya'nın endişesi gerçekleşti ve Fransa'yla aralarında o ünlü korkunç savaş başladı. Napoleon yirmi milletin kuvvetlerinden oluşan ordusuyla Rusya'nın üzerine yürüdü. Moskova'ya kadar ilerledi. Ancak burada bozguna uğradı ve Rusya'dan geri çekilmek zorunda kaldı.
Napoleon gücü tükenmiş ve çaresiz bir hâlde Fransa'ya döndü. Bir süre sessiz kalarak eski ihtişamını ve kudretini yeniden kazanmaya çalıştı. Fakat bu kez de İngilizler tüm Avrupa'yı Napoleon'a karşı ayaklandırarak, bütün gücünü ezdiler. İngiltere'ye esir düşen Napoleon, Sainte-Helene Adası'na sürgüne gönderildi.
Napoleon'un ardı arkası kesilmeyen savaşlarından artık bıkmış olan Avrııpa ülkeleri bu sonuca çok memnun oldular ve İngiltere'nin yenilgi bilmeyen kudretine hayran oldular. Tüm Avrupa, İngilizler'i taklit etmeye başladı. İngiltere'nin her şeyi artık moda olmuştu.
Ancak çocuklar, büluğa ermemiş gençler ve orta yaş kesimi herşeyi taklid ederken, çoğunlukla sigara ve içki kullanma, kaba konuşma gibi olumsuz yönlerini taklit ediyorlardı.
Henüz kültür ve medeniyet alanında ilerleyememiş milletler de İngilizler'in komik ve zararlı davranışlarını alarak, İngiliz toplumunun kötü birer kopyası durumuna düştüler.
Zenginler ve ekonomik durumu iyi olanlar, İngilizler gibi at yarışlarında yüksek miktarda paralar harcamaya, sodayla viski içmeye, İngiliz modasına göre giyinmeye, ve saçlarına onlar gibi şekil vermeye başladılar.
Gençlik ise kendini İngiliz sporlarına ve daha da kötüsü futbola kaptırmıştı. Eğitimlerini henüz tamamlamamış olan Avrupa gençleri arasında futbol âdeta bir din olmuştu.
Diğer ülkelerin gençliği de bundan etkilenerek futbolu bir ibadet şekline soktular. Bundan daha da zevk alanlar futbolu bir bilim ve sanat dalı gibi görmeye başlamışlardı.
Sokaktaki halkı heyecanlandırarak geçinen boş kafalı ve cahil bazı gazeteciler, gençliğin bu yeni tutkusunu kışkırtarak sömürme yoluna gitmişlerdi. Futbol için ayrıca köşe yazıları konulmuş ve sığır bacağı gibi güçlü bacakların meziyetlerinden uzun uzadıya bahsetmek artık gazetecilik sayılır olmuştu.
Snelman'ın döneminde Finlandiya'da da aynı şeyler yaşanıyordu. O zamanlar Fin gençleri ciddi düşünce uğraşına henüz alışmamışlardı. Ciddiye alınabilecek hiçbir düşünsel ilgi ve üretimleri yoktu. Finlandiya, Rusya'ya ilhak ettikten sonra artık İsveçliler'e karşı milli kin beslemek, onlarla mücadele azmi taşımak gibi millî duygular da körelmişti. Bomboş bir kafa ve zamana sahip olan Fin gençleri için de futbol en ciddi, hatta dinsel bir uğraş halini almıştı. Bulaşıcı salgın hastalık gibi futbol, kent gençliğini etkisine almakla kalmamış, nüfusu kalabalık köylere bile girmişti.
Futbol bütün bir neslin düşüncesini ve duygularını kendi egemenliği altına almış bir hastalık olmuştu. Futbol kulüpleri ve federasyonları, bitkin bir vücutta türeyen sivilceler ya da bataklık sinekleri gibi çoğalıyordu. "Manda ayağı gibi güçlü bacak." o günlerin iftihar sembolü olmuştu.
Snelman ile arkadaşları, gençlerde zekâ dolu beyinlerin yerine güçlü manda ayaklarının oluşmasına razı olmadılar. Bütün bir neslin düşünce yönünden çıplak kalmasına tahammül edemediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Historical FictionBeyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserinde Petrov, 20'nci yüzyılın başında Finlandiya'nın Rusya'ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini tüm yönleriyle ele alıyor. Kitap; bataklık bir bölgenin, üzerinde beyaz zambakların açtığı güzel bir alana dönüştü...