3

866 52 22
                                    

Futbol

Napoleon'un Fransa'nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere'yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon'u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu.

Napoleon, Rusya'yı da savaşmakla tehdit ediyordu. Rus­ya, Fransızlar'la bir savaş çıkar endişesiyle 1808'de İsveç'le yaptığı savaşa son verdi. Fakat Rusya'nın endişesi gerçekleşti ve Fransa'yla aralarında o ünlü korkunç savaş başladı. Napo­leon yirmi milletin kuvvetlerinden oluşan ordusuyla Rus­ya'nın üzerine yürüdü. Moskova'ya kadar ilerledi. Ancak bu­rada bozguna uğradı ve Rusya'dan geri çekilmek zorunda kaldı.

Napoleon gücü tükenmiş ve çaresiz bir hâlde Fransa'ya döndü. Bir süre sessiz kalarak eski ihtişamını ve kudretini ye­niden kazanmaya çalıştı. Fakat bu kez de İngilizler tüm Av­rupa'yı Napoleon'a karşı ayaklandırarak, bütün gücünü ez­diler. İngiltere'ye esir düşen Napoleon, Sainte-Helene Adası'na sürgüne gönderildi.

Napoleon'un ardı arkası kesilmeyen savaşlarından artık bıkmış olan Avrııpa ülkeleri bu sonuca çok memnun oldular ve İngiltere'nin yenilgi bilmeyen kudretine hayran oldular. Tüm Avrupa, İngilizler'i taklit etmeye başladı. İngilte­re'nin her şeyi artık moda olmuştu.

Ancak çocuklar, büluğa ermemiş gençler ve orta yaş kesi­mi herşeyi taklid ederken, çoğunlukla sigara ve içki kullanma, kaba konuşma gibi olumsuz yönlerini taklit ediyorlardı.

Henüz kültür ve medeniyet alanında ilerleyememiş mil­letler de İngilizler'in komik ve zararlı davranışlarını alarak, İngiliz toplumunun kötü birer kopyası durumuna düştüler.

Zenginler ve ekonomik durumu iyi olanlar, İngilizler gibi at yarışlarında yüksek miktarda paralar harcamaya, sodayla viski içmeye, İngiliz modasına göre giyinmeye, ve saçlarına onlar gibi şekil vermeye başladılar.

Gençlik ise kendini İngiliz sporlarına ve daha da kötüsü futbola kaptırmıştı. Eğitimlerini henüz tamamlamamış olan Avrupa gençleri arasında futbol âdeta bir din olmuştu.

Diğer ülkelerin gençliği de bundan etkilenerek futbolu bir ibadet şekline soktular. Bundan daha da zevk alanlar futbolu bir bilim ve sanat dalı gibi görmeye başlamışlardı.

Sokaktaki halkı heyecanlandırarak geçinen boş kafalı ve cahil bazı gazeteciler, gençliğin bu yeni tutkusunu kışkırtarak sömürme yoluna gitmişlerdi. Futbol için ayrıca köşe yazıları konulmuş ve sığır bacağı gibi güçlü bacakların meziyetlerin­den uzun uzadıya bahsetmek artık gazetecilik sayılır olmuş­tu.

Snelman'ın döneminde Finlandiya'da da aynı şeyler yaşa­nıyordu. O zamanlar Fin gençleri ciddi düşünce uğraşına henüz alışmamışlardı. Ciddiye alınabilecek hiçbir düşünsel il­gi ve üretimleri yoktu. Finlandiya, Rusya'ya ilhak ettikten sonra artık İsveçliler'e karşı milli kin beslemek, onlarla müca­dele azmi taşımak gibi millî duygular da körelmişti. Bomboş bir kafa ve zamana sahip olan Fin gençleri için de futbol en ciddi, hatta dinsel bir uğraş halini almıştı. Bulaşıcı salgın has­talık gibi futbol, kent gençliğini etkisine almakla kalmamış, nüfusu kalabalık köylere bile girmişti.

Futbol bütün bir neslin düşüncesini ve duygularını kendi egemenliği altına almış bir hastalık olmuştu. Futbol kulüple­ri ve federasyonları, bitkin bir vücutta türeyen sivilceler ya da bataklık sinekleri gibi çoğalıyordu. "Manda ayağı gibi güçlü bacak." o günlerin iftihar sembolü olmuştu.

Snelman ile arkadaşları, gençlerde zekâ dolu beyinlerin yerine güçlü manda ayaklarının oluşmasına razı olmadılar. Bütün bir neslin düşünce yönünden çıplak kalmasına taham­mül edemediler.

Beyaz Zambaklar ÜlkesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin