5

523 42 2
                                    

Jarvinen, Okunen ve Gulbe
Nasıl Kral Oldular?

Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yur­dumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim.

Ben bu konumumu kime borçluyum?

Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi?

Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve şekerlemeler satıyordum. Böyle sınırlı ve ilgisiz bir hayat yaşamaya mahkûm olduğumu düşündükçe canım sıkılıyordu. Az kazanıyordum. Ruhumdaki acıyı dindirmek için içkiye başladım.

Bu sırada ünlü bilim adamlarımızdan biri kasabamıza gel­di ve duvarlara şöyle ilanlar astırdı.

"İhtiyar, genç, bilgili, cahil herkesi davet ediyo­rum!..

Ben bütün hayatımı, güzel ülkemiz Suomi'nin yükselmesine adadım.

Boş zamanlarınızda bana haftada bir saat ayırınız.

Ümit ediyorum ki, bu bir saat içinde alacağınız bil­gilerle, hayatınızın bundan sonrası sizin için ve yur­dumuz için yararlı olacaktır!.."

Ben o ana kadar birkaç kez açık konferanslara gitmiştim. Orada tanıdıklarıma da rastlamıştım. Doğrusu ben konfe­ranslardan hiç hoşlanmazdım. Çünkü bu konferanslar ço­ğunlukla o kürsüye çıkmaya layık olmayanlar tarafından veril­mekteydi. Bu konferansları verenler, ya dişleri dökülmüş, dindar bir takım kişilerdi ki, genellikle bizim anlamadığımız şeyleri mırıldanır dururlardı ya da genç, ama şarlatan tipli kimselerdi ki, ciddi düşünceler sergileyecekleri yerde saçma sapan şeyler söylerlerdi. Üçüncü türden olanları da Eğitim Bakanlığı'nın memurlarıdır. Bunlar da devletten harcırah ve fazla mesai ücreti almak için dolaşırlardı. O güne kadar din­lediğim konferansların hayati bir konusu yoktu.

Bu kez kasabamıza gelen bilim adamlarının konferans ila­nı birçok kimsenin ilgisini çekmişti. Tabi ben de bu konfe­ransa gittim. Salon hınca hınç doluydu. Konferans beni he­yecanlandırdı, derin uykudan uyandırdı. Hayatın anlamını öğretti. Amacıma nasıl ulaşabileceğimi gösterdi bana.

Konferansın konusu "Yağmalanmış Kitap"tı. Konuşma­cı ise Robinson Crusoe'dan söz ediyordu. İfade biçimi Sok­rates'in dili gibiydi. Hem derin felsefi konuları anlatıyor, hem de çocukların bile anlayacağı kadar sade bir dil kullanı­yordu.

Şöyle diyordu konuşmacı:

"İnsanlık her zaman koca bir çocuğa benzemiştir. İnsan­lar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları kavga ve gürültüyle çözmeye kalkışırlar. Allah inancı ve hayır işlemek gibi istek ve düşüncelerini bile şiddet yoluyla savunmaya yeltenirler. Hikmet ve felsefe konularını oyun ve eğlence hâline ge­tirirler.

Birçoğunuz Robinson'un hikâyesini okumuş veya duy­muşsunuzdur.

Ne zaman okudunuz?

Küçükken değil mi?

Diyorlar ki: Robinson küçük çocuklara mahsustur.

Kesinlikle hayır! Bu kitap büyük bir millet olmak isteyen her millet için bir felsefe kitabıdır. Robinson, dünyanın en büyük kahramanıdır. Bütün kahramanların üstünde bir kah­ramandır. Romulus'ten, Cesar'dan, Napoleon'dan daha büyüktür. O, uygarlık alanında bir kahramandır, sarsılmaz bir iradenin canlı bir örneğidir.

Robinson Crusoe, İngiltere'nin ve Kuzey Amerika'nın büyüklük ve kudretlerinin anlaşılmasına hizmet eden bir de­lil, bir anahtardır. Robinson,yeryüzünde sevincin müjdecisi ve havarisidir. Leonardi, Schopenhauer ve Hartmann'dan çok daha filozoftur. O, daha iyi bir insan hayatının sağlanma­sı için yapılan savaşta zaferi teşvik ve ilan etmiştir.

Beyaz Zambaklar ÜlkesindeKde žijí příběhy. Začni objevovat