▼ Durak ▼

1.3K 138 55
                                    

Sınıftaydım ve elimdeki siyah kalemle defteri karalıyordum. Aslında çizim dersindeydik ancak yaşadıklarım yüzünden bir türlü dikkatimi toparlayamıyordum.

"Bu ne?"

Deftere rastgele çizgiler atarken arkamdan gelen ses sıçramama sebep olmuştu. Tam yanımda olan hoca, bir süre karaladığım sayfaya ve bana baktı.

"Jennie, dersimde ne yaptığının farkında mısın?"

Yutkunarak bir süre önümdeki defter yaprağına baktım.

"Böyle saçma hareketlerle ne yapmaya çalışıyorsun?"

Daha fazla beklemeden ayağa kalktım ve karaladığım sayfayı yırttım. Kağıdı avuçlarım arasında buruştururken hoca bir süre yanımda beklemeye devam etmişti.

"Daha birinci sınıfsın. Bu yüzden kendine gelsen iyi edersin."

Birkaç kez özür diledikten sonra yerime oturdum. Sınıftaki gözlerin üzerimde olduğunu hissettiğim için kendimi daha da gergin hissediyordum.

Ders bitene kadar bu ruh halim devam etmişti. Bir türlü kendimi toparlayamamıştım.

Fakülteden çıktığımdaysa buruşturduğum kağıdın hala elimde olduğunun yeni farkına varıyordum. Bu buruşturulmuş kağıt nedense beni mektubu aldığım güne götürüyordu. O gün Jisoo mektup parçalarını avucunda sıkarken eli kızarmıştı.

Düşünmeyi bırakarak kağıdı çöpe attım ve yürümeye devam ettim. Ancak durakta gördüğüm kişi durmama sebep olmuştu. Jongin de duraktaydı ve arkasını direğe yaslamış bir şekilde yola bakıyordu. Aslında uzaktan oldukça masum görünüyordu.

"Unni? Eve mi gidiyorsun?"

Arkadan gelen Lisa'nın sesi ile bir süre afallamıştım.

"Ah, evet."

"Beraber gidelim o zaman."

Koluma girerek durağa doğru çekiştirdiğinde onu durdurmak için bir süre direnmiştim. Eğer durağa gidersek Jongin ile karşılaşacaktım.

"Jennie unni... Sorun ne?"

"Bir sorun yok. Şey... diğer duraktan binsek daha iyi olur bence."

Kolundan tutarak onu ters yöne doğru ilerlettim. Ancak kolunu kendine çekti ve bir süre garip bakışlarla yüzümü inceledi.

"Cidden bir sorun var gibi davranıyorsun."

Durakta Jongin'den başka kimse yoktu. Bu yüzden Lisa durağa baktığında bana olan bakışları daha da anlamsızlaşmıştı.

"Yoksa sen.. Kai oppa'dan mı kaçıyorsun?"

Güldüm ve omuzuna vurdum. Kesinlikle öyle bir durum yoktu ve olamazdı. Tek isteğim kendi huzurumu bozacak şeylerden uzak durmaktı.

"Tabiki de hayır! Sadece hareket olsun diye."

"Unni.. hadi gidelim yorgunum zaten. Bir an önce eve gidip dinlenmek istiyorum."

Daha fazla uzatamayacağımı anladığımda Lisa'yı takip ettim ve durağa doğru yürüdüm. Yine de yüzümü saklamaya çalışıyor ve Jongin'i fark etmemiş gibi davranıyordum.

Lisa bu hareketlerimi fark ettiğinde sesli bir şekilde gülmeye başlamıştı. Onun yüzünden daha çok dikkat çektiğimizin farkındaydım.

"Lisa..."

"Neden? Bir sorun yok demiştin."

Jongin bize döndüğünde bir süre hareketsiz bir şekilde yolu izledim. Bu garip durumlardan nefret ediyordum.

"Kai oppa, bu yıl da yüzme yarışlarını kazandığını duydum. Tebrik ederim."

Lisa'nın yaptığı şeyin farkındaydım. Sanki bu garip atmosferin olduğu ortamda konuşma ayarlamaya çalışıyordu.

"Teşekkürler."

Gülümseyerek Lisa'ya daha sonra bana baktı. Ancak hiçbir şey söylememişti. Bir süre birbirimize bakmıştık sadece.

"Siz daha önce de tanışıyor muydunuz?"

Lisa bunu bana neden yapıyordu cidden? Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı eğdim. Ancak Kai, Lisa'nın sorusuna cevap verecek gibi görünüyordu.

"Sanmıyorum. Neden ki?"

"Köpeğinin adı da Kai, o yüzden-"

Duyduklarımla Lisa'nın ağzını kapatarak kaşlarımı çattım. Ancak bu şey için artık çok geçti. Jongin her şeyi duymuştu.

"Köpeğinin adı da mı Kai?"

Jongin bana soru sorduğunda Lisa elimi itti ve gülümsedi. Bunu bilerek yaptığının farkındaydım ancak sebebini anlayamıyordum.

Birkaç dakika sonra Lisa saatine bakarak elindeki çantasını koluna taktı ve bana döndü.

"Unni! Benim bir arkadaşımla buluşmam gerekiyordu. Unutmuşum."

Şaka yapıyor olmalıydı. Bütün bu yaptıklarından sonra beni bırakıp gidiyor olamazdı.

"Ne!? Ne buluşması?"

"Gitmem gerekiyor görüşürüz."

Lisa gülümseyerek yanımızdan ayrıldığında kendimi oldukça garip hissetmiştim. Artık bu garip atmosferde sadece ikimiz vardık.

"Sanırım benim de gitmem gerekiyor..."

Sebebi yoktu. Sadece gitmem gerekiyor gibi hissediyordum. Bu yüzden duraktan ayrılmak için adım attığımda çantamdan tutarak durdurmuştu.

"Nereye gidiyorsun?"

Beni kendine çevirdi ve biraz daha yaklaşarak gözlerime baktı. O an ellerimin titrediğini belli etmemek için arkaya almıştım. Ancak bir an olsun tereddüt etmiyor ve yüzüme bakmaya devam ediyordu. Bir insan neden bir başkasına bu kadar uzun bakardı ki?

BLACK ▼ JenKaiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt