▼ Kıskançlık ▼

1.1K 135 41
                                    

Garip bir hal içindeydim. Sürekli uzaklara dalıyor ve şizofren hastası gibi sürekli etrafıma bakıyordum. Bu belirtiler Jongin ve Krystal'in arasına girdiğim günden beri vardı. Her ne kadar o günden sonra her ikisiyle de karşılaşmama konusunda başarılı olsam da, aklımı sürekli meşgul eden bu kafa karışıklığından kurtulamıyordum.

"Jennie! Yanlış yeri dikiyorsun!"

Duyduğum tiz sesle sıçramıştım. Başımda duran hoca bana kızgın bir şekilde bakıyordu, ben ise yanlış diktiğim kumaş parçasına...

"Bu bölümü neden seçtin cidden!?"

Oldukça sert ve açık sözlü hocalara sahiptim. Bu yüzden bu durum biraz beni incitmişti. Yine de iğne şakaya gelmezdi. Bu yüzden dikkatimi karşımda duran dikiş makinasına vermeliydim.

"Özür dilerim tekrar olmayacak, çok özür dilerim."

Ben özür dilemeye devam ederken hoca arka sıradaki öğrencilerle ilgilenmeye başlamıştı.

Kısacası... ders bitene kadar bu haldeydim. Bu yüzden de iğneyi defalarca parmağıma batırmıştım. Şimdi de defalarca iğneyle yaraladığım ellerime bakarak durağa doğru yürüyordum.

Son zamanlar ne zaman ellerime baksam aklıma Krystal geliyordu. Yumuşacık ve nemli elleri vardı. Benim ellerim ise iğnelerden ve kumaşlar yüzünden zamanla sertleşmişti. Bir kızın böyle ellere sahip olması problem olur muydu ki?

Düşünceli bir şekilde yürümeye devam ederken, elimin üzerine konan el ile irkilmiştim. Jongin'di ve ifadesiz bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Onun da eli yumuşak ve nemliydi. Ne kadar da uyumlulardı ama.

"Ne yapıyorsun!?"

Sinirli bir şekilde elimi çekerek yürümeye başladığımda gülerek yanıma geçmiş ve bir süre benimle konuşmaya çalışmıştı.

"Neden aramalarıma cevap vermiyorsun."

"Alarm görevi yapıyorsun. Cevap vermeme gerek var mı?"

"Neden ters cevaplar veriyorsun? Bir şey de yapmadım halbuki."

Nedenini bilmiyordum. Sadece onu gördüğümde sinirlenmeye başlıyordum. Hem o gün Krystal sarhoş olduğunda neden onu almaya gelmişti ki? Eski sevgilisi olmasına rağmen oraya kadar gelmiş olması kaçınılmaz bir gerçekti.

"O gün kıskandın değil mi?"

"Komiksin."

"O zaman neden Krystal'i engellemeye çalıştın?"

"Hiç... Orada savunmasızdın sadece. Hem bunu bir yardım olarak düşün. Yaşlı birini yoldan karşıya geçirmek gibi."

"Yardım mı? Beni parçalayacak gibi bakıyordun."

"Öyle değil işte! Git başımdan."

Ellerimle kulaklarımı kapatarak adımlarımı hızlandırdım. O an keşke yukarıdan bir ışınla ortadan kaybolsaydım.

"Merak etmiyor musun? Onunla nasıl ayrıldığımızı?"

"Etmiyorum!"

"Bana oraya gittiğim için kızgınsın değil mi?"

En sonunda durdum ve sorularının hepsini cevaplamak için ona döndüm ancak o an arkalarda bize doğru koşan Krystalle karşılaşmıştım. İşte nedeni tam olarak buydu. Jongin'in sürekli yanında olmaya çalışan Krystal'e karşı iyi davranıyor olması, beni kızdırıyordu. Sanırım artık bunu kabul etmenin zamanı gelmişti.

"Kai!"

Krystal yanımıza geldiğinde bir süre rahatça nefes olmak için beklemişti. Ancak benim onları izlemek için zamanım yoktu.

"Ben gidiyorum, size iyi eğlenceler."

Jongin kolumdan tutarak beni durdurduğunda aniden bulunduğumuz ortamın atmosferi değişmişti.

"Jennie... Sen de buradaymışsın. Nerelerdeydin?"

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Belki de sarhoş olduğu için olanları hatırlamıyordu.

"Artık gitsem iyi olacak sanırım."

Gözlerimi üzerlerinden indirerek arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Kendimi böylesine kötü hissetmem normal miydi bilmiyordum. Sanki zamanla kötü ve bencil biri oluyordum.

Durağa geldiğimde otobüse binerek kartımı okuttum ve arkalara doğru ilerledim. Cam kenarına oturduğumda çantamdan telefonumu çıkararak annemi aramıştım ancak cevap vermemişti.

Jendeuk: Anne...

Neden telefona cevap vermiyorsun?

Eğer böyle yapmaya devam edersen dersleri bırakıp yanına geleceğim.

Lütfen cevap ver.

Her ne kadar cevap vermeyeceğini bilsem de sesini duymak için tekrar aramıştım. Sadece çalıyordu. Uzun uzun çalıyordu ancak cevap veren yoktu. Gözlerim dolarken başımı cama yaslayarak yutkundum ve sanki telefona cevap vermiş gibi konuşmaya başladım.

"Ah anne, sana anlatmam gereken o kadar çok şey birikti ki..."

Telefon çalmaya devam ederken gözlerimi kapattım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Ne zaman birine değer versem, acaba onu nasıl kaybedeceğim diye düşünmeye başlıyordum.

"Anne, lütfen cevap ver..."

Yeni bölüm çok geç kaldı farkındayım... üzgünüm ㅠㅠ.

BLACK ▼ JenKaiWhere stories live. Discover now