Rüya'daki Randevu

1.1K 61 169
                                    

Biraz fazla uzun ama çok seveceğiniz bir kurgu bu yüzden iyi okumalarrr...

Chuuya gay'di. Aslında Chuuya erkeklerden daha çok hoşlandığını anladığında lisenin ilk senesindeydi. En yakın dostuna karşı bir takım hisler beslediğinden kendisi dahi pek farkında değildi. Ama bir keresinde içindeki duyguların yoğunluğuna engel olamayıp kimsenin olmadığı sınıfta sırasının üzerinde unutulan ceketi okşayıp koklamaktan kendini alamamıştı. Bu çok masum bir hareketti esasen, zarasızdı, Chuuya sadece içinden geldiği gibi hareket etmişti. Chuuya sırf dostunun kız arkadaşını kötümsememek için bile susuyordu.

Halbuki içinde sürekli olarak bir yerler ağrır dururdu. Yine ağrıdığı bir gündü, işte o günde ceketi koklamaktan kendini alamadığı gündü. Zavallı masum Chuuya bir günahın eşiğindeymiş meğerse. Ceketinin sınıfta kaldığını hatırlayan genç adam sevgilisiyle beraber sınıfa girmişti. Chuuya'nın ne yaptığını görüdüklerinde, kız oradan koşarak uzaklaşmıştı. Chuuya kendisine dehşet içinde bakan sevdiğinin yüzündeki o karanlık ifadeyle hayatında ilk defa o kadar çok korkmuştu. Chuuya'ya bir şey demeden koşarak o da kız arkadaşını yakalamaya çalışmıştı.

Göz yaşları kendiliğinden akmaya başlayan Chuuya ise bitap bir haldeydi. Elindeki ceketi ne bırakabiliyor ne de hareket edebiliyordu. Derin nefesler alıyordj ve bedeni titriyordu. Belki de en çok korktuğu senaryo başına geldiği için panik atak geçiriyordu, bilmiyordu. O sıralar bulanıktı yaşadıkları, fakat ondan sonrasını çok iyi hatırlıyordu. Hareketsiz kaldığı süre zarfında o genç geri dönmüştü, saçları dağınıktı ve yüzü çok kızgındı. Tekledi kalbi, adımları yakınlaşıp Chuuya'nın yakasını tutunca titreyen elleriyle onun ellerini tutmaya çalıştı.

Nafileydi, gencin gözü sinirden çoktan dönmüştü. Dostu dediği Chuuya'ya yargı dağıtmış ve ona 'senin yüzünden benden ayrıldı' diye hakaretler içeren tarzda laflar etmeye devam etmişti. Chuuya artık gerçekten ağlarken yanağında hissettiği yumrukla yere düşmüştü. Eli yavaşça ağrıyan yanağına gittiğinde işittiği bıçak keskinliğindeki sözlerle göz bebekleri küçüldü ve göz kapakları kocaman açıldı. Aralıklı ağzından hiçbir şey çıkmıyordu, bu onun hem boğazını yakıyor hem de kalbini sıkıştırıyordu.

'Bana da senin gibi bir homo olduğumu söyledi... Bu onun için iğrençmiş. Seni sapık, siktir git!!'

O travmatik günden sonra Chuuya oldukça uzun bir süre kendine gelemedi. Bu nedenle ailesi onun okul kaydını değiştirmek zorunda kaldı. Fakat aynı tarzda söylentiler şimdiki olduğu yere kadar peşini bırakmamıştı. Kimse de yanına gelip iki kelime etmiyordu. Kimsenin umrunda olmadığını düşünüyor ve derslerini de aynı şekilde boşluyordu. İştahından da kesilmişti. Bazı günlerde, kalbinin ilk günkü yarası ara sıra beliriyor ve sızlıyordu. Amaçsız boş bir insan olarak nitelendiriliyordu, bir de insanları yumruklamaktan ve tekmelemekten geri tepmediğini. Tüm bunlara rağmen susmaya ve bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Fakat...

Her gece yatağına uzanırken aynı düşünceler zihninde sürekli olarak ona seslenip duruyordu. Ölüm ve ötesi. Geceleri uyuyamıyordu Chuuya, uyusa bile karanlıktan ibaretti gördükleri. Yaşam enerjisi, daha açıklayıcı olmak gerekirse ruhu uzun bir süre önce bedeninden ayrılmış gibiydi. Normalinde şen şakrak olan o tatlı yüz şimdi tam bir çöküntüydü. Peki bu çocuğa bir umut yok muydu, annesi veya babası. O da yoktu maalesef. Çoğu gece Chuuya elleriyle kulaklarına baskı yapardı çünkü annesiyle babası her gece içtikleri şaraptan ötürü bir çok kez sarhoş olur ve tartışırlardı. Gözlerini sımsıkı yumdu ve derin bir nefes verip o sözcükleri yeniden fısıldadı. Her gece aynı şeyi, ne kadar çok derse o kadar ölüme yakın olur diye düşünürdü.

Kanlı Dans  {One-Shots} Where stories live. Discover now