″Maça mı geleyim?″

2.3K 182 124
                                    

″Neden sana seni öldürecekmiş gibi bakıyor?″

″Bilmiyorum Jimin. Nereden bilebilirim ki?″

Jimin sandalyesinde yayıldı ve bacaklarını uzattı.

″Her neyse, bela olmasınlar yeter. ″

Söylediğiyle sırıttım ve sodamı alıp dudaklarıma götürdüm.

Bugün öğle arasına kadar neredeyse tüm dersler boştu ve kafeteryada, bahçede takılmıştık. Ayriyeten karşı sınıfımızın beden dersi vardı ve şimdiyse onlardan ayrılıp Jim'le kafeteryaya geçmiştik.

″Hey, Yoongi'nin yanındaki kızıl da kim?″

Sorduğu soruyla birkaç masa uzağımızda oturan gruba baktım ve çocuğa odaklandım.

″Tanımıyorum. Neden sordun?″

″Hiç, güzelmiş.″

Ciddi misin' bakışı atıp ağzımdaki pipeti çekiştirdim ve gözlerimi çevrede gezdirdim.
Jeon'la göz göze geldiğimde her zamanki ciddi ifadesiyle bana bakıp, 'önüne dön' der gibi kafasını salladı. Gözlerimi devirdim ve başka bir yöne odaklandım.

″Selam kızlar.″

Seo yanağımdan makas alıp bir sandalye çekti ve yanımıza oturdu.

″Sen gelir miydin yanımıza yavşak herif?″

Jimin'in söylediğiyle ikimiz de güldük. Genelde kolay kolay bizimle gezmezdi. Jim ve ben hep takılırken o çoğu zaman, futbol takımında olduğundan bizimle takılamazdı.

″Özledim bu güzelliği. Ah, seni de özledim tabi hayvan herif.″

İltifatıyla gülümserken, Jimin uzanıp Seo'nun kafasına küçük bir yumruk geçirdi.
Hep beraber gülüşürken Seo uzanıp sodamı aldı ve içmeye başladı. Ona kızgın bakışlarımı yolladım, bana öpücük atıp arkasına yaslandı ve kafeteryaya odaklandı.

″Şşş, senin yağmur oğlan toplamış yine kızları. Lan, Jim. Senin küçük enişte kızılı götürüyor haberin olsun.″

Söyledikleriyle kahkaha atarken, Jimin sinirlendi ve dönüp onların masasına baktı. Gözlerimi onlara çevirdiğimde Jeon çocuğunun bir iki kıza yanaştığını ve Yoongi'nin kızılla masadan kalktığını gördüm.

″Küçük enişte ne orospu? Yok öyle bir şey.″

Jim önüne dönüp kollarını bağladı ve kızgın kızgın Seo'nun suratına baktı. Seo ellerini kaldırıp teslim oluyorum' dercesine masum masum Jim'e bakarken araya girdim.

″Bırakın şimdi başkalarını. Üçümüz uzun zamandır takılmıyoruz. Seo, seni özlüyorum.″

Üzgün üzgün Seo'ya bakarken bana yumuşayan suratıyla ve çok naif bir tebessümle baktığını gördüm.

″Ben hiç özlemedim bu futbol topunu. ″

Uzanıp beni yanına çekti ve bana sarılıp Jimin'e döndü.

″Kıskanma sarı, ben hepinize yeterim. Hem,″
Dönüp bana baktı ve beni iyice göğsüne çekerken konuştu.

″Ben de seni çok özlüyorum güzelim. En yakınlarımsınız siz, benim kardeşlerimsiniz. Sizinle vakit geçirmeyi ben de çok istiyorum ama ilgilendiğim bir spor var. Üstelik, bugün çok güzel olmuşsun yine. Şortuna bayıldım. ″

Göz kırpıp alnını saçlarıma dayayınca kendimi güvende hissettim. Jim ve Seo benim abim gibiydi. Onlar olmadan bu okulda çok acı çekerdim eminim ki.

Ah, bir de Jeon tabi. Ne kadar zorba biri gibi görünse de çok kez beni koruduğu oluyor. Aklıma geldiğinde kafamı biraz kaldırıp onların masasına baktım ve yanındaki kıza bir şeyler söylediğini gördüm. Kız ona tamam' der gibi kafa salladı ve masadan kalktı.

Jeon bana dönüp biraz beni inceledi ve kafasıyla kafeterya girişini gösterip ayağa kalktı.

Söylediğini anladığımda Seo'nun kollarından çıkıp Jeon'u işaret ettim ve ayağa kalktım. Onlar bunu sorun etmezlerdi, Jeon bana zarar vermezdi.

Üzerimi düzeltip masadaki boş şişeyi aldım ve ilerlerken çöpe attım. Söylediği yere geldiğimde elindeki sodayı açıp içine pipet koydu ve bana uzattı. Tek kaşımı kaldırıp olayı anlamaya çalışırken almam için tekrar uzattı ve alıp pipeti dudaklarıma götürdüm.

″Çok içiyorsun bunlardan. ″

Arkamdaki duvara yaslandım ve pipeti ağzımdan çıkarmadan hmm*ladım.
Biraz bana dönüp kolunu duvara dayadı ve kafeteryayı incelemeye başladı.

″Üstündeki, güzelmiş.″

Onun yüzüne baktım, yan profiline.

″Oh, teşekkürler.″

Hafifçe başını salladı.

″Biraz kısa sanki. Rahat ediyor musun onun içinde?″

″Um, oturup kalkarken biraz sıkıntı yaşıyorum ama bu benim için problem değil.″

Dönüp şortuma baktı ve tekrar önüne döndü.

″Yarın maçım var.″

″Bu gel demek mi?″

Hafif doğrulup üstündeki ince hırkayı çıkarırken, mırıldandı.

″Ne anlarsan.″

Kafa sallayıp pipetle oynarken nazikçe kolumdan tutup beni duvardan ayırdı ve elindeki hırkayı omuzlarıma bıraktı. Boyum ondan kısa olduğu için başını eğip bana baktı ve fısıldadı.

″İyi günler Jeon güzeli.″

Şaşırmış bir şekilde ona bakarken bir kere daha yüzüme bakmadı. Omuzlarıma bana büyük gelecek hırkasını bıraktı ve uzanıp sodamdan bir yudum aldıktan sonra kafeteryadan çıktı.

ChangeWhere stories live. Discover now