″Öpmeye devam et.″

1.9K 175 144
                                    

″Çok mu sinirli? ″

Yoongi yaslandığı duvardan uzaklaşıp, bana kısa bir bakış atmış ve ilerlemeden önce konuşmuştu.

″Bunu az sonra öğreneceksin.″

Maçı iyi geçmemişti. Rakip takım oyuncusu tarafından yaralanıp oyunu bırakmadığı için, üstelik yenilgiye uğradıkları için sahadan sinirle çıkmış ve kısa bir süre sonra Yoongi hyung yanıma gelip Jeon çocuğunun beni yanına çağırdığını söylemişti.

Yoongi'nin gidişini izledikten sonra derin bir nefes alıp yavaşça boş olan soyunma odasına girdim.

Kapıyı aralayıp başımı içeri uzattığım an; göğsü çıplak, boynunda havluyla, sarılı ayağını uzatmış, saçlarını elleri arasına almış bir Jeongguk'la karşılaştım.

Başını bana döndürdüğü an burnundan sert bir nefes vermiş ve önüne dönmüştü. Minik adımlarla içeri girdim ve kapıyı kapattım. Yavaş yavaş ona yaklaşıp yanına oturdum.

Terliydi, terli ve oldukça agresifti. Bir bakışıyla ufalıp erimeme yetecek kadar sertti bakışları. Kime, hangi duruma bu kadar sinirli olduğunu anlamaya çalıştım biraz. Maçı kaybetmesi onu bu kadar deliye döndürmüş olamazdı.

Boynundaki havluyu parmakları arasına sıkıştırdı ve indirip dolapların önüne fırlattı. Ona biraz daha yaklaştım ve elimi sarılı dizine attım.

″Acıyor mu?″

Attığı havludaki gözleri birkaç saniyeliğine bana döndü ve geri uzaklaştı.

″Hayır, acımıyor.″

Gözlerini bana çevirmesini bekledim ama bana bakmayınca derin bir nefes aldım burnumdan. Durum ciddi.

Kalkıp az önce oturduğum yere yaklaştım. Onun biraz daha yakınına oturup yüzünü ve mimiklerini izlemeye başladım. Kaşları çatılıydı, dudaklarını öyle sıkı birleştirmişti ki, sanki aralansa zehir akacaktı iki et parçasından. Gözleri hep bir yere dalıyordu, düşüncelerini dolduran ve hoşuna gitmeyen şeyler olduğunu düşündüm. Sağlam bacağını durmadan sallıyordu.

Sonra bana döndü, gözlerime baktı biraz. Sanki bir şeyler bulmak istiyordu harelerimde. Kolunu hafif kaldırdı ve gözleriyle kolunu işaret etti.

Yavaşça kolunun altına girdim ve beni göğsüne çekti. Burnunu saçlarımda hissettim, uzun bir soluk çekti ciğerlerine. Kokumu içine hapsetmek ister gibi uzun uzun tuttu nefesini. Sonra çenesini saçlarımın üstünde hissettim. Yüzümü boynuna yaklaştırdım ve iyice sokuldum bedenine.

″Neden bu kadar sinirlisin?″ Burnumu boynuna sürttüm ve parmakları sıkılaştı sırtımda.

″Önemi yok.″ Bacağımı tuttu ve diğer tarafına attı. Kucağındaydım, bacağından dolayı kalkmak istedim fakat tekrar oturmamı sağladı ve belimi kavrayıp yüzünü omzuma yasladı.

″Bacağın ağrır, bırak kalkayım.″ Kısık çıkan sesimle onun omuzlarına tutundum.

″Hayır, saçlarımı sevmek istiyordun. Sev hadi.″ Omzum ve boynum arasına kafasını gömerken fısıldadığı cümleyle şaşırdım.

″Bana kızmıştın, bunu istediğimde.″ Tereddüt ettiğim sesimle fısıldadım ve belimden tutup iyice üstüne çekti beni. Artık göğsüm göğsüne değiyordu. Burnunu boynumdan uzaklaştırıp yüz yüze gelmemizi sağladı ve elimi tutup saçlarına uzattı.

Gözleri gözlerime öyle derin, öyle yoğun bakıyordu ki, yutkundum, gözlerim doldu. Minik bir çocuğun annesinden ilgi beklemesiydi bu tablo sanki. Yüzümü yaklaştırdım alnına, gözlerini yumdu ve yüzünü sabit tutmaya çalıştı. Dudaklarımı küçük küçük alnına bastırdım ve bileklerimi bırakıp belime tutundu. Kendi vücudunu bana baklaştırıp eliyle sırtımı okşamaya başladı.

Ellerim saçlarını seviyordu ve dudaklarım alnında, saçlarında geziniyordu. Gözlerini yummuş bana bırakıyordu kendini, ilgi veriyordum ona, şefkat veriyordum.

″Beni tehdit etti.″ Kapalı gözlerini sıktığını gördüm. Hm'ladım.

″Beni tehdit etti, zaafımdan vuracağını söyledi.″

Dudaklarım duraksadı. Zaafının ne olabileceğini düşündüm.

″Hey, durmasana. Öpmeye devam et.″ Sırtımdaki eli beni üstüne yaklaştırırken, mızmızlanıyordu. Dudaklarını boynumda hissettim. Öpmüyordu, sadece oradalardı işte. Et parçaları tenime sürüne sürüne çeneme çıktı ve burnu çeneme dokundu. Tenimi koklarken gözlerimi yumdum.

″Geleceğini biliyordum,″ burnunu çene çukuruma çıkardı. ″Her zaman gelirsin.″

Burnu dudağımın hemen altındaydı ve bu garip hissettiriyordu. Hm'ladım. Ellerim boynuna tutundu ve kendime çektim.

″Her zaman gelirim.″ kıkırdadı ve burnu temasını koparmadan yanağıma ulaştı.

″Güzel kokuyorsun.″  Fısıltısı tebessüm etmemi sağladı ve bunu hissedip kendi de gülümsedi.

″Hadi bana yardım et, duş almalıyım.″ Gözlerini açıp yüzümden hafifçe uzaklaştı ve gülümseyip yüzümü izledi.

″Uhm, öyleyse indir beni. Kucağında sana yardım edemem.″ kıkırdayıp konuştuğumda belimi okşadı ve mırıldanıp beni bıraktı. Kalktım ve yürümesine yardım ettim.

İşi bitince oradan çıktık. Jim ve Seo'ya haberleri olması için mesaj attım ve tüm günümü Jeon çocuğuyla geçirdim.

ChangeWhere stories live. Discover now