i ❝diğer çocuklara uyum sağlamak❞

1.8K 186 132
                                    

❝3. Dünya Savaşı ardından Asya Kıtasındaki ülkeler yok olmuştur, uyruklara göre ayrılarak tüm kıta tek bir başkan tarafından yönetilmektedir fakat düzene karşı çıkan isyanlar uzun süre boyunca devam etmiştir. İsyanları bastırmanın tek yolunun zihinde bittiğini düşünen başkan, her sene yedi yaşına basan çocukları ailelerinden alıp uyruklarına ayırarak eth adındaki toplama kamplarında toplar ve çocuklar yirmi beş yaşına basana kadar kamplarda eğitilir. Düşünme yetisini kaybeden ve tamamen itaatkar olarak kamptan ayrılan bireyler yetiştirilir ve isyanlar son bulur.❞

cuma
4.12pm

Zihnimde yıllardır yerini koruyan silik bir melodi vardı; neden unutmamak uğraştığım her şey giderken bu çirkin melodi yerini koruyordu, neden annemin adını bile hatırlamadığım halde bu melodiyi henüz unutmamıştım bilmiyordum fakat zihnimin derinliklerinde saklayabildiğim tek şey olduğunu anladığımdan beri durmadan tekrar ediyordum. Nereden geldiğini veya kimin bu şarkıyı söylediğini de bilmiyordum ama uzun zamandır benimleydi, daha fazla kalması için elimden geleni yapıyordum çünkü bu da gittiğinde sahip olduğum tek şey de gitmiş olacaktı.

Yalnızca üç vuruş ve birkaç piyano notası tekrar tekrar dönüyordu kafamın içinde, ardından bir cümle ile sonlanıyordu. Cümleyi hatırlayamıyordum ama tüm insanların farklı olduğu ile ilgiliydi. Bunu da unutmamak için her ne kadar cümleyi hatırlayamasam da "Hepimiz farklıyız." şeklinde restore etmiş ve melodiye uygun bir şekilde şarkıya eklemiştim. Sonunda bunu da unutacağımı biliyordum fakat götürebildiğim yere kadar götürmek istiyordum.

Etrafımdaki çocuklardan farklıydım; onlar zihinlerimize girip her şeyi yakıp yıktıkça düşüncelerimiz ve hafızalarımız hasar alıyordu, nasıl yaptıklarını bilmiyordum ama birtakım testler, ilaçlar ve eth seansları sonunda düşünme yetisine zarar veriyorlardı. Etrafımdaki çocuklar bir süre sonra doğruyu veya yanlışı ayırt edememeye başlamışlardı; düşünemiyor, karar veremiyor hatta soru sorulmadıkça konuşmuyorlardı.

Bende ise işler farklı yürüyordu; zihnim üzerinde yapabildikleri tek etki geçmişi silmekti. Hatıralarımı ve kısa süreli düşüncelerimi kaybediyordum fakat adımı, konuştuğum dili, hangi ülkede yaşadığımı, nerede olduğumu ve neden burada olduğum gibi kafama kazınan cümleler gitmiyordu. hafızamı kaybetmeye benziyordu fakat kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.

Bu yüzden Yeni Asya Hükümeti için tehdit oluşturuyordum. Oluşturdukları mükemmel sistemde yalnızca küçük bir hataydım, düzeni bozuyordum ve sistemin tekrar mükmmel olması için gerekeni yapacaklarını oldukça iyi biliyordum.

Devletin istediği gibi bir çeşit robota dönüşseydim her şey daha basit olurdu belki de. Geceleri zihnimde kalanları ertesi gün unutmamak için binlerce defa tekrarlamadan uyuyabilirdim; hatırlamaya çalışmak bu kadar acı vermez, unutmak ise bu kadar zor olmazdı böylece.

Parmaklarımla solumda kalan demir parmaklıklara aklımdaki melodi ile ritmik bir şekilde vururken sözleri mırıldanıyordum. Boğazımdaki ağırlık, gözlerimde akmak için bekleyen damlalar ve sızlayan kollarım yüzünden zorlansam da şarkıyı söylemeye devam ettim. Sahip olduğum tek şeydi çünkü, ben gibi hissettiren ve geriye kalan son şeydi. Her an gidebilirdi, bu yüzden yaşlarım isyan ederek yanaklarıma süzülmeye başlasa da durmayı reddettim.

"No 7271," Hücremin dışındaki kapı sessizce açılırken odada yankılanan tanıdık ses yüzünden dudaklarıma daha sert geçirdim dişlerimi. Henüz yeni kapanan yaramı tekrar deştiğimde çenemden kucağımda birleştirdiğim zincirli ellerime kadar uzanan damlalar hızlandı ve dudağımdan akan kanım dilime ve çeneme süzüldü ama tek yaptığım titreyen bedenim ile soğuk betonda oturmaktı.

age of beware :: hyunjinWhere stories live. Discover now