It deserves to be loved.'

3.1K 159 14
                                    

Aradan bir hafta geçmişti. ne nisa bir şey hatırlayabiliyor, ne de barış kendini toparlayabiliyordu.

Barış yine uyuyamadığı bir gecenin sabahında kalktı yatağından. Başındaki ağrı iyice kendini belli etmişti. Bu geçen bir haftanın sadece 3 gün uyuyabilmişti. Günlerdir bir saatlik bir uyku onun ayakta durmasını zorlaştırıyordu. Nisanın yanında iyi olabilirdi mutlu gözükebilirdi. Ama sevdiği kadın ona yabancılaşmıştı. Kim ne kadar iyi olabilirdi ki?

Kalkıp balkona çıktı. Yüzüne vuran soğuk hava bomboş bir cadde ve içine çeken o iğrenç sessizlik. Hatırlayacaktı ya da bir daha hiç barışı tanımayacaktı. Bir an önce nisasına kavuşmak istiyordu.

Mutlu olduğumuz her an neden acı kapımızı çalardı ki? Neden iyi insanlar sürekli üzülmeye terkedilirdi? Barış paramparçaydı. O nisa ile iyileşiyordu. Ve şuan onu yaşamaya teşvik eden tek insan yanında yoktu. Kim kalmıştı ki geriye? Ailesi.. işte bundan emin değildi. Berkan, Sezai ve cemalcan sürekli yardım etmek istiyor ama barış onları itiyordu.

Onun ihtiyacı olan kişi Nisaydı. Nisanın iyi olmasıydı. Nisa da hatırlamadığı her an üzülüyordu. Bu da barışı kahrediyordu. Eline alıp nisanın bir fotoğrafını açtı.

 Eline alıp nisanın bir fotoğrafını açtı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Orda öyle dikilecek misin Baroşka?"

"Bilmem, çok güzelsin izlemek daha zevkli."

Kapının çalması ile kendini toparlayıp kapıyı açtı. Elinde poşetler ile gördüğü nisayla şaşkınlıkla ona baktı.

"Orda öyle dikilecek misin?"

"Ha?"

"Girebilir miyim?"

"Ha tabii."

Barış kapından çekilince nisa eve girip mutfağa yürümüştü. Barışta mutfağa girdiğinde nisanın poğaça aldığını görünce gülümsedi.

"Poğaça sever misin bilemedim ama patatesli aldım. İçinde biraz da pul biber var ama iyi olur diye düşündüm iyi olur mu?"

Barış nisanın heyecanına sıcak bir şekilde gülümsemişti.

"Çok iyi olmuş kahve ya da çay getireyim ben."

Nisa kafa sallayıp oturunca barışta iki bardak çıkarıp çay koymuştu. Aklına gelen anı ile gülümsemeden edememişti.

"Ya barış sen mükemmel bir insansın. O kadar hastaydım ki hiç kalkıp bir şey yiyememiştim."

"Ben mükemmel bir insanım aynen. Bir daha söyle ses kaydına alayım. Sürekli gömüyorsun bu bir ilk ve kayıtlı olması gerek."

"Ya git."

Nisa barışın ellerini gülerek itince nisa elinde poğaçayı barışa uzatmıştı.

"Bana sade olanı ver pul bibere alerjim var benim."

"Ha tamam."

Nisa sade olanı barışın ağzına uzatınca barış almaya çalışmış nisa vermemişti.

"Ya alsana."

"Ver yiyeyim işte kızım."

"Ya ye işte."

Nisanın kolu kayınca barışın üzerine düşmüştü. Yüzleri arasındaki mesafe kendini koruyamazken ikisinin de yüzü yanmaya başlamıştı. Bir kaç saniye içinde ikisi de kendilerine gelip ayrılınca farklı yerlere bakmaya başlamışlardı. Bir kaç saniye gözleri kesiştiğinde ikisinin de yüzünde küçük bir tebessüm vardı. Bazı şeylerin aslında ne kadar gerçek olduğuna dair minik bir tebessüm.

Barış çaylar ile masaya oturduğunda nisa ona gülümsemişti. Barışta güldüğünde az önceki hali gelmişti aklına. Nisa hep ona iyi geliyordu. Her zaman. Bilerek ya da bilmeyerek.

"Sen uyumadın mı? Gözlerin şişmiş bide şey Smažený."

Nisa telefonu eline alınca barış kaşlarını çatmıştı.

"Ne yapıyorsun?"

"Dediğim kelimenin Türkçe anlamına bakacaktım ben unuttum o yüzden Çekçe söyledim."

"Kızarmış dedin?"

"Nasıl?"

"Bana Çekçe öğrettin sen."

"Biliyor musun cidden?"

"Evet."

Nisa gözlerini şaşkınlık ile açınca barış ona gülerek bakmıştı.

"Bak patatesli ve birazda biberli çok güzel ben çok seviyorum sende yesene."

Nisa heyecan ile barışın ağzına uzatınca barış bir şey diyecekken nisanın heyecanına gülümseyip poğaçayı yemişti.

"Benim pul bibere alerjim var. Sadeyi ver sen."

Nisanın aklında yankılanan söz ile başını tutmuştu.

"Tükür!"

"Ne?"

"Senin alerjin yok mu tükür!"

Barış nisanın dediği şeyin şaşkınlığı ile öksürmeye başlayınca mutfak çöpüne tükürmüştü. Bir bardak su içip şaşkınlık ile nisaya bakıyordu.

"Sen nerden-"

"Bir anda benim pul bibere alerjim var sadeyi ver diye bir cümle yankılandı aklımda sanki. Yaşadık mı böyle bir an?"

Barış gülümseyerek olayı anlattığında nisa bir an heyecanlanmıştı bir şeyler hatırlayabildiği için. Ama sonra barışın koluna vurmuştu.

"Ahh! Bu neydi?"

"Sen gerizekalı mısın? Alerjini nasıl unutursun?"

"Unutmadım ki. Sen çok heyecanlanınca kırmak istemedim."

"Benim için mi?"

Nisa hızla atan kalbinden sonra barışın gözlerine baktı. Barışta elini ensesine atıp başını eğmişti. Nisa da tebessüm ederek yemeğini yemeye devam etmişti.

Anılar unutulabilirdi ama kalp duyguları hep hatırlardı.

§|§

KEL DE ELENDİ! JEKDJKENFJE.

Şunu da söylemem gerek. Sercanı eleyen barıştı.

Yarı finale yükselmesini engelledi işte yerim ya.

Ve hâlâ cemal samimi gelmiyor hadi linçleyinnjdjekdkek.

Twitter'da linçleniyorum ama arada.

The beauty of the night. ||NisBar||Where stories live. Discover now