Kayboldun

1.8K 110 98
                                    

Uyanıksın ama gözlerin kapalı ve hâla yataktasın, kısacası üşengeçlikten uyanasın yok. Birden ayak sesleri duyuyorsun ama umursamıyorsun. Sonra biri senin yanağından öpüyor ve sen kim olduğunu görmek için gözlerini açıyorsun. Sonra Liu'yu görünce hemen kalkıyorsun ve "Liu?" dedin. Liu şaşkın ve kızarmış bir şekilde yere bakarak "Hmmm... se-sen u-uyumuyor mu-muydun (adınız)?" dedi ve sen konuyu değiştirip "Evet ama seni şimdi görünce birden şaşırdım... hmmm... biliyor musun? Hadi yemek yiyelim!" dedin ve Liu gülümseyerek "Aslında seni bu yüzden uyandırmaya gelmiştim..." dedi ve sen ona teşekkür ederek, boynuna sarıldın.

Bahçeye yürürken Liu'nun suratına baktın ve gerçekten yanakları o sarılmadan sonra domates gibi olmuştu.

Bahçeye geldiniz ve Liu gerçekten iyi iş çıkarmıştı. Bahçenin güzelliği ve bu yemekler... tam bir sanat eseri gibiydi. Sen kendi sandalyeni çekecektin ama Liu senin sandalyeni çekti ve oturdunuz. Yemekleri yerken Liu'nun seni izlediğini fark ediyorsun ve kızgın bir ses tonuyla "Liu, beni izlemeyi bırak ve yemeğini ye." diyorsun ve Liu üzgün bir yüzle yemeğine baktı.

Yemeklerinizi yediniz ve sıra bunları eritmeye gelmişti. Siz sandalyede oturuyordunuz ve ormanı izliyordunuz. Birden arkanızdan biri kafanıza bir şey geçirdi ve bunun çiçekten bir taç olduğunu anladınız. Arkanızı döndünüz ve Liu "Hadi saklambaç oynayalım mı?" diye sordu. Siz hemen ayağı kalkıp "Ebe değilim!" dediniz ve Liu "Taş-Kağıt-Makas yapıcaz" dedi ve yaptınız. Tam siz yeniyodunuz ki Liu sizi yendi. Siz bir ağaca saymaya başladınız, birkaç dakika sonra... "97, 98, 99 ve 100...! Önüm, arkam, sağım, solum ebe! Saklanmayan ebe!" dediniz.

Yavaşça arkanızı döndünüz ve etrafa bakındınız ama Liu'yu yakınlarda göremediniz. Biraz bölgenizden uzaklaştınız ama Liu hâla yoktu. Bir yandan bölgenize bir yandan ise arkanıza bakarak geri geri yürüdünüz. Sonra cesaretlendiniz ve biraz derinlerde onu aradınız.

Saatler geçti ve senin her adımında sanki etrafın kararıyordu. Yoksa birileri seni mi izliyordu? Bir adım daha attınız ve boşluğa bastığınızı farkettiniz ama çok geçti. Hızla derin bir çukura düştünüz ve ayağınızı burktunuz. Hemen çığlık attınız ama bu yüzden değil, çukurun içinde böcekler ve... fareler dolaşıyordu. Keşke sadece onlar olsaydı, bir de derisi parlak bir siyah size doğru geliyordu. Siz yardım çığlıkları atarak geri adımlar attınız ve çukuru zorla turladınız. Çukurdan ne kadar çıkmaya çalışsanız bile yapamadınız ve yine yardım istemek için bağırdınız.

Liu neredeydi? Bu çukuru o mu açmıştı yoksa? Bu bir tuzak mıydı? Belkide sizi kendine aşık edip, sizi öldürecek... sonuçta o bir katil. Bir yandan ise onun yardımını bekliyordunuz ve etrafınıza bakınca yılanı göremediniz. Ayağınızda garip bir his vardı, ayağınıza yavaşça baktınız ve o siyah yılan sizin bacağınızdaydı. Mantıklı bir karar alıp, hiç kımıldamadınız ve hiç konuşmadınız. Yılan pantolonunuzun üstüne tırmanıyordu ve artık yılan kolunuzdaydı, ağzını açtı ve... sizi tam ısıracakken bir silah sesi duyuldu ve yılan öldü.

Siz hemen o anki korkuyla bayıldınız ve yere düştünüz.

Saatler geçti ve siz uyandınız. Etrafınızda sadece yanı başınızdaki sandalyede oturan Liu vardı. Üşüdüğü belliydi çünkü titriyordu, üstünüzdeki battaniyeyi onun üstüne örttünüz ve tam ayağı kalkacakken Liu "Oturduğun yerde kal..." dedi ciddi bir sesle. Siz şaşkın bir suratla ona bakakaldınız ve size "Ayağının iyi olması için... lütfen (Adınız)" dedi ve siz onun dediği gibi oturdunuz ama artık uyuyacak değilsiniz ve "Beni biri kurtardı..." deyince Liu gülümseyerek "Evet, o bendim... bayılmıştın ve bende ağaca bir ip bağlayıp, seni kurtardım" dedi ve siz "Beni nasıl buldun?" deyince Liu "Seni takip ettim ve çukura düştüğünü görünce hemen eve gidip, bir ip ve silah alıp geri geldim ve seni kurtardım... o lanet avcılar her yere tuzak kuruyorlar!" dedi ve birden sinirlendiğini anladınız, bir şey yapmalıydınız ayrıca ona can borcunuz vardı.

Ayağı yavaşça kalktınız ve ona sarılıp, yanağından öptünüz ve o da size sarıldı. Sonra birbirinize baktınız ve Liu o yeşil gözleriyle "Seni bir an, o yılan yüzünden ölü..." dedi ama siz onun sözünü kesip "Hayır, ben seni bırakmicam Liu..." dediniz ve birden olduğunuz odanın penceresine taş atıp, kırıldı ve sonra iki el ateş edildi. Liu hemen size "Burda kal" dedi ve eline bir silah alıp, dışarıya fırladı.

Yarım saat etrafta mermiler uçuştu ve en son Liu'nun sesini duydun ve sende dışarıya çıktın. Ne olmuştu? Liu mu vurulmuştu? Yoksa seslerimi karıştırdınızda başkası mı bağırdı? Kafanızda çok fazla soru vardı.

Biraz heycanda bırakim bari... bence güzel oldu.

Liu ve Sen (Creepypasta)Where stories live. Discover now