2. Bölüm|Yaşam Ritmi

155K 6K 334
                                    

Weezer-Go Away


28 Eylül 2015

Kasveti üstünde gökte asılı bulutlar ağır ağır döküyordu kinini. Dingin yağmur damlaları tane tane arabanın camına vuruyordu, az sonra duracak gibiydi. İkimiz de tek kelime etmiyorduk, bana düşünmem için adam akıllı bir süreç bile vermemişti. Ama onlardan uzakta kaldığım süreçte diğerleriyle konuşup, anlaşmışlardı.

Onlar bir yarışmaya katılacaktı.

Yarışmayı kazanırlarsa şirketlerin peşinde koşup anlaşma için uğraşmayacaklardı. Şirketler onlarla bir albüm yapmak isteyecekti ve bu sayede çok daha fazla tanınacaklardı. Rüzgar için bir hayal olmasa da, diğerleri için öyleydi. Hepsi için bu çok kolaydı aslında ailelerinin yardımlarını kabul etselerdi. Ama bir şeyler başarmak istiyorlardı. Ona hayallerinden birinin bu olup olmadığını sorduğumda, bunun yalnızca küçük bir istekten ibaret olduğunu söylemişti.

Rüzgar gibi görünen çocuklar hayatı gittiği gibi yaşar ve sert darbeleriyle ince bir ağaç dalı gibi ordan oraya savrulurlardı. Ama Rüzgar'ın yeşili ince gözlerinde kaybolmaya yakın sönük bir ışık vardı. Onun hayalleri vardı, henüz yeni tanıştığı birine anlatamayacak kadar değerli hayaller olmalıydı ki suskundu.

Rüzgar'ın basit isteğini gerçekleştirmek için ilerleyeceği yolda ufak bir engel vardı. Katılacakları yarışmanın şartlarından biri, bir grupta en az altı kişi olmasıydı. Grubu kendi içlerinde de oylayacak olmaları bir dezavantaj da olsa bunu istiyorlardı. Bana yarışmadan sonra istemezsem onlarla birlikte olmak zorunda olmadığımı da söylemişti. Kendi olmayacaktı, arkadaşları için yapıyordu.

"Çok çabuk gelişmedi mi her şey?" diyerek hayıflandım ve parmaklarımı belli bir ritimle dudaklarıma vurmaya başladım.

"Farkındayım, benim haberim yoktu. Sen gelmeden haftalar öncesinde Batu bu planı yapmış, bize bahsetmemişti."

Şaşkınlık bedenimde gezinirken parmaklarım hareket etmeyi kesti ve kaşlarım çatıldı. Vücudumu dikleştirerek onun yandan profiline diktim gözlerimi.

"Benimle tanışması tesadüf değildi yani? Bunu mu anlatacaktın?"

Sessizliğinden anlamıştım ki değildi. Bir tepenin üzerinde tek başına olan, ufak ama sık pencereli, dışı kırık beyaza ve yer yer kahverengiye boyanmış 2 katlı bir evin önünde durdu araba.

"İn bakalım, ufaklık."

"Bana ufaklık demeyi kes artık, saçma bir şey söyledim evet! Suratıma daha ne kadar vuracaksın?"

Mavi gözlerimin sinirle çatlayışını hissettim ve onun harelerine diktim. "Bana ismimle hitap etmeyi öğreneceksin, Rüzgar."

Sakinliğini korudu ve gözlerimin içine baktı boş boş. "İsmim Cemre benim, bana adımla seslen."

Ona doğru eğilmiştim, istemsizce dişlerimi birbirine bastırarak konuşuyordum. İşaret parmağını bir iki saniye içerisinde kaldırdı ve tam kaşlarımın ortasına bastırdı. "Erken kırışacaksın, çok mimik yapıyorsun."

Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Çok çabuk sinirlenen biriydim, tüm vücudum ateş alırdı aniden ve yanardı bedenim. Parmağı hala kaşlarımın ortasındaydı, sanki parmak uçlarından elektrik akıp beynime ulaşıyordu.

"Sana canım istemedikçe adınla seslenmeyeceğim, bunu beynine sok. İsmini bilmek bile yeterince..." Sinirle soludu. "Salla gitsin. İn hadi işimiz var."

RÜZGARIN ATEŞİWhere stories live. Discover now