21| İzler ve Kokular

3.1K 318 170
                                    

18.10.2020

İyi okumalar ❣️

____

Arne: Eski İskandinav kartalı anlamına gelen isim.

____

Kızıl ışıklar güzel parıltılarını etrafa saçıyordu. Perdesi hafifçe sıyrılmış camdan odaya, sedirde uzanan esmer adamın bedenine ışık huzmeleri vuruyordu. Uyku hakimdi kasabaya, etraf sessizdi. Esmer adamın zihni ise bir gürültüyle çalkalanıyordu, uykusuzluğun verdiği yorgunluk bazen dindiriyordu gürültüyü, sonra tekrar yükseliyordu sesler. Birileri isyan ediyordu kafatasının içinde, birileri yas tutuyor, birileri hastalıklı kahkahalar atıyordu. Ailesini düşünüyordu, Conall'ı düşünüyordu. Ailesine duyduğu özlem doruk noktasına ulaşmıştı. Şimdi, yüreğinde hem ailesine hem de sevdiği adama duyduğu özlem iç içe geçiyordu. Gözlerinin önünde açık tenli güzel surat belirip duruyordu; sabah semasının rengini almış, uzun kirpiklerle çevrelenmiş gözler, güzel şekilli soluk pembe dudaklar, belirgin elmacık kemikleri... Conall'ın varlığını yakınında hissetmeyi arzuluyordu, bu öyle güçlü bir arzuydu ki kendini her an kontrolsüzce onun kapısında bulabilirdi. Arzusunu dizginleyen şey ise onunla birlikte olmasının, onun yaşamını riske atmaya değmeyeceğini düşünmesiydi.

Kapının tıklanmasıyla içindeki gürültüye dışarıdan bir ses karışmış, yerinde sıçramıştı. Etrafı kırmızının tonlarına bürünmüş gözlerini ovuşturdu. Başındaki, ok saplanırcasına keskin olan ağrı geçmek bilmiyordu. Kapıdakinin kim olduğunu düşünemeyecek kadar sersem hissediyordu. Ayağa kalktığında sendelemiş ama son anda dengesini bulmuştu. Adım atarken bedeninin bazı yerleri sızlıyor, yer yer damarları seğiriyordu. Sanki bir haftada bir yıl yaşlanmıştı. Değiştiğini düşünüyordu, buraya gelmeden önce farklı biriydi. Orvar, onun ruhuna tesir etmişti, insanları, toprağı, en çok da Conall. Ruhu buranın ruhuna karışmıştı, adımını attığı her toprağa buradan bir şeyler taşıyacaktı. Şimdi bazı duyguları daha derin yaşıyordu, gerçekliği daha net görüyordu. Eskisi kadar cesur hissetmiyordu, kendine olan güveni zedelenmişti. Toparlanması için zaman gerekiyordu ya da ne olduğunu bilmediği başka bir şey.

Kapıyı açtı yavaşça. İçeri sızan güçlü aydınlık, günlerdir evden çıkmadığı için cüzi miktarda ışığa alışmış olan gözlerinde yanma hissi oluşturmuştu. Göz kapaklarını birkaç kez kapatıp açtı. Karşısındaki, elini arkada toplanmış örgülü saçlarında gezdiren adama baktı.

"Annenle kavga mı ettiniz, Han?" dedi örgülü adam, kalın sesiyle. Suratındaki ciddi ifade onu fazla sert gösteriyordu.

Çekik gözler biraz kısıldı, soru sorarcasına baktı.

"... Conall'dan bahsediyorum. Onun evinde kalmıyor muydun?"

"Bir daha 'annen' deme!" dedi sertçe. Annesi konusunda hassastı esmer adam, 'anne' kelimesinin alaylı sözler içinde kullanılması bile onu öfkelendiriyordu. Conall konusunda da oldukça hassastı.

Onu umursamayıp omzuna temas ederek içeri girdi Radulf. Etrafa bakınarak sedire adımladı.

"Liv yok mu?"

"Alması gereken şeyler vardı, birkaç günlüğüne başka bir kasabada kalacak." dedi kapıyı kapatırken.

"Üzüldüm, onu özlemiştim." Sedirdeki dağılmış kalın örtüyü kenara itip bedenini yayarak oturdu.

Karahan, ağır adımlarla yaklaşıp onun biraz ötesine oturdu. Radulf'un keskin bakışları ona döndü, solgun görünen yüzünü inceledi.

" Hasta mısın?" dedi meraktan yoksun bir sesle.

Valhalla'nın IşığıWhere stories live. Discover now