26| Ruhların Teması

3.5K 296 320
                                    

06.12.2020

Müzik 👆🏼👌🏼

İyi okumalar ❣️

____

"Onun ayışığındaki güzelliği, ayaklarını yerden kesti."

٭

Kulaklarına çalınan neşeli uğultular netleşirken kısa ve sık kirpiklerine değip geçen kızıl ışık huzmeleri, göz kapaklarından içeri sızmaya başladı. Alnına dökülen dağılmış saçlarından süzülüp kafa derisine temas eden parmakları hissetti. İfadesiz duran dudakları hafif bir tebessümle yukarı kıvrıldı, yumuşak dokulu örtüyü daha sıkı kavrayıp kendini güzel dokunuşlara bıraktı.

"Bugün fazla yorulmuş olmalısın." dedi sakin, hoş tınılı bir ses. Aralık duran, susuzluktan kurumuş dolgun dudaklarından kaçan
mırıltılarıyla onu onayladı esmer adam. Bugün, Conall'ın yanına gitmeyi düşünmüştü ama eve gelir gelmez uyuyakalmıştı. Kendini uykunun güçlü ve baştan çıkarıcı kollarından ayıramıyordu. Kadınsı kıkırtı tırmandı kulaklarına, mutfaktan gelen tıkırtıları işitti ardından. Gözlerini tamamen aralandığında karşısında, bir tarafına gecenin karanlığına karışan şömine alevlerinin vurduğu, diğer kısmının ise gölgede kaldığı yüz belirdi.

"Tyra?" Uykulu bir sesle mırıldandı. Ardından boğazını temizleyip sesini toparladı. Oturur pozisyona geçerken karnında ve bacaklarında hissettiği keskin sızılarla kısık sesli inlemeler döküldü dudaklarından.

"Beni özledin mi?" dedi kadın, muzip bir surat ifadesiyle. Sedirin kenarında, Karahan'ın bacaklarının yanında oturuyordu. Bir tarafı kazıtılmış saçlarına elini attı, dokuma işleriyle ilgilendiği için yara izleriyle bezenmiş olan kemikli parmaklarıyla kafa derisini kaşıdı.

"Harald kadar değil." dedi Karahan. Tok sesli kıkırtı ve kadınsı kıkırtı doldurdu loş ışığın aydınlattığı odayı.

"Babam, vergi toplamak için adamlarının yanında benim de gitmemi istedi."

"Biliyorum, Liv söyledi."

Kadının gülümsemesinin yerini hüzünlü bir ifade aldı.
"Eskiden bunlarla ağabeyim ilgilenirdi, şimdi orduya katılmaya hazırlanıyor ve babam, kararını verdiğinde gidecek."

Gözleri karanlığın içine dalarken Radulf'un sözlerini hatırladı Karahan, ölmeye gittiklerini söylemişti, giden her adamın öleceğini ve bu kararın yanlış olduğunu.

"Karahan.. "

Soru sorarcasına kadına baktı. Çekik gözlerindeki uykulu ifade yavaş yavaş eriyordu.

"Eğer kaçmak istersen sana yardım edebilirim. Orduya katılmak doğru bir karar değil, belki sen kaçarsan ve ben işin içine karışır, önemli adamları ikna edebilirsem babam her şeyin art arda geldiğini, bunun tanrılardan bir işaret olduğunu düşünür, vazgeçer. "

Karahan'ın gözleri şaşkınca aralandı, Tyra'dan böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Kaçmayı çok önceden düşünmüştü ama verdiği bir söz vardı. Üstelik Randall, tanrılardan bir işaret aldığını düşünmezdi, inandığı tanrılardan şüphe ediyordu, zaten bu yüzden Karahan'dan inancını detaylıca anlatmasını istemişti. Belli ki bu şüphelerinden ailesine bahsetmemişti. Hem şimdi gitse nereye gideceğini bile bilmiyordu Karahan, Tyra ona yalnızca yolun bir kısmına kadar yardım edebilirdi. Halkı uzaklaşmış olmalıydı, belki de onu bırakıp gitmişlerdi. Birini aramak fazla uzun sürerse halkın geri kalanının iyiliği için aramayı bırakmaları ve gidilecek çok yer olduğu için de kısa bir süre konaklayıp yola devam etmeleri gerekirdi. İçten içe kemiriliyor ve eksiliyordu Karahan. Ailesinin ona dair bir umudu olup olmadığını, onu aradıklarını bilmiyordu, yalnızca umut edebiliyordu ve bu belirsizlik ona zarar veriyordu. Conall'dan bir belirsizlik uğruna da ayrılamazdı. Kurumuş dudaklarını diliyle ıslatıp alt dudağını dişledi, olumsuz anlamda kafa salladı. Bir şey demedi Tyra, üzerine gitmeyecekti. Belki bu fikri sonra düşünürdü, kaderin ne getireceği bilinmezdi. Konuyu değiştirme ihtiyacı duyuyordu, az önceki sözleriyle adamı rahatsız etmiş gibi hissediyordu.

Valhalla'nın IşığıWhere stories live. Discover now