18𖧵 var mısın üzüm ve limon olalım

1.9K 237 238
                                    

Soobin, kendisine tuhaf tuhaf bakan ikiliyi umursamadan ahududu reçeli kavanozuna soktuğu kaşığı yalamakla uğraşan Yeonjun'a baktı gülerek. Jeno ve Jaemin sanki dünyanın en garip olayıymış gibi izliyorlardı Yeonjun'u. Aslında Soobin'in ilk tepkisi de onlarınkine benzer bir şeydi. Canlı sirk izliyormuş gibi izlemişti Yeonjun'u dakikalarca.

"Benim izlerken içim kalktı, sen nasıl yedin o kadar şekeri hala anlamıyorum?" Jaemin yüzünü buruşturarak söylendiğinde Yeonjun nihayet kavanozu bir kenara bırakmıştı. Soobin Yeonjun'un az daha yediğini görseydi dayanamayıp kusacaktı üstüne.

Yeonjun umursamazca omuzlarını silkti. Soobin onun bu hallerini izlemeye bayılıyordu. "Ne kadar yesem de yetmiyor. Ahududu reçeli benim kırmızı çizgim."

"Sana bir fabrika falan açalım istersen ha? Sabah akşam oturur yersin." Jeno gülerek söylediğinde Yeonjun da onunla birlikte güldü.

"Fena fikir değilmiş aslında."

Jeno o çok malum yüz ifadesiyle kendisine doğru döndüğünde Soobin gelecek olan darbeye karşı kendini hazırladı ve beklemeye başladı.

"Yeonjun taşındığından beri hiç arayıp sormuyorsun beni, bir mesaj bile atmıyorsun. Kırılıyorum ama birtanem."

İşte bu tam olarak ilgi meraklısı Lee Jeno'nun söyleyeceği bir şeydi. Yine şaşırtmamıştı.

Jaemin tek elini Jeno'nun omzuna atıp sıktığında Jeno sahte bir acıyla inlemişti. "Sen benimle çıkmaya başladığından beri yazmıyorsun çocuğa. Bak o bir şey diyor mu?"

Soobin Jaemin'in dediğiyle küçük bir kahkaha attı.

"Jaemin en çok seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

Jaemin de rahatça arkasına yaslanırken kafasını salladı. "Tabi ki biliyorum lütfen, bir de bu arkadaş satıcıyı mı sevecektin cidden?"

"Arkadaşımı elimden çalmasana, sevgilimsin diye bir şey demiyorum bak." Jeno küçük çocuklar gibi isyan ettiğinde diğer üçlü oldukça eğleniyor gibi görünüyordu.

Jaemin telefonuna gelen mesajla Jeno'yu dürtükleyip ayağa kalktığında Soobin tuhaf bakışlarla ikiliye döndü. Tam nereye diye soracağı sırada Yeonjun kendisinden önce davranıp sormuştu.

"Nereye?"

"Çıkmamız lazım. Arkadaşım anahtarını unuttuğu için kapıda kalmış." diyerek gözlerini devirdi Jaemin. Jeno da oflaya puflaya Jaemin'in peşine takılmıştı.

Yeonjun ikiliye el sallarken Soobin onları kapıdan geçirmek için peşlerinden gitti. Geri koltuğa döndüğünde kendisine bakan bir çift koca, parlak göz görmeyi beklemiyordu açıkçası.

Yine ne var? dercesine baktı Yeonjun'a.

"Soobin-ah..."

İşte yine o ses tonu. İçini titreten o cilveli ses. Yeonjun bu ses tonunu her ne kadar bir şeyleri yaptırmak için arkadaşça kullanıyor olsa da Soobin için pek arkadaşça gelmiyordu. Hala...Yeonjun taşındığından beri neredeyse bir buçuk ay geçmişti ve Soobin bu sese kesinlikle alışamamıştı. Bu sesi duyduğu her an içinde kıpır kıpır oluyordu bir şeyler. Bedenini titretiyordu.

Dongju ile birlikte olma fikri başlarda mantıklı gelmişti ve oldukça işe yarıyordu da. Ama son zamanlarda etkisini kaybetmişe benziyordu. Özellikle ilk hafta yaşanan olaydan sonra Yeonjun'a karşı daha da yakın hissetmeye başlamıştı, daha da yakınlaşmışlardı. Dongju'yla birlikte olduğu her an Yeonjun'u düşlüyor ve bedeni altındaki bedenin, elleri altındaki sıcak tenin ona ait olmasını istiyordu. Ve bu istek günden güne artıyordu. Soobin kendini adeta bir sabır taşı gibi hissediyordu ve onların bile çatladığı bir zaman elbette vardı.

ahududu reçeli, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin