Bana geldiğinde ellerinde yaralar vardı ve güzel gözlerin kan çanağıydı, Rose. O vakit anlamıştım bu asrın dengi olmadığını, kırık ruhunda bıçak izleri saklıydı ve sen sevgilim, kırık yaralarında bıçak izlerini taşıyan ruhuna rağmen ölü bir çiçek kadar güzeldin. Gerçi şimdi daha güzelsin orası yüreğimdeki ayrı bir dağınıklık.
Sessizliğin ruhuma dokunmuştu, ruhum sessizliğinin kambur sırtına tutulmuştu. Ne acı bir sessizlikti bu böyle, sessizliğin çığlık çığlığa bağırıyordu, Rose. İkimizde biliyorduk ki bu sessizlik susturulamazdı.
Bağırıyordu, acı dolu sesi ortalığı yakıyordu lakin hiç konuşmuyordu. Dudaklarıyeminliydi sanki, dudakları aralansa ve bir iki kelime boşluğa nüfus etse sesizliğinin acı ağıtları o anlara kan akıtacaktı, biliyordun.
"Sessizliğine son ver, bu sessizliğin ruhuma acı veriyor." demiştim sana.
Şaşkınlıkla yüzüme bakmıştın, Rose.
Göğsündeki son yürek yansısıdurağınla ilk o zaman karşılaşmıştın.
ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।